Boşanmaları azaltmanın memleket meselesi olarak önümüze getirilmesinde en çok sunulan argümanlardan biri de çocukların boşanmalardan ne kadar olumsuz biçimde etkilendikleri söylemi. Boşanmaların “problemli çocuklar” ortaya çıkmasına neden olduğu, anne babası ayrılan çocukların mutlaka ve kesinlikle önlenemez problemler yaşayacakları mesajı iletiliyor sıklıkla. Peki ebeveynlerin boşanması ciddi sorunlar doğurur mu çocuklar için? Boşanma çocukların yaşamına nasıl etki ediyor? Boşanmanın tek olası sonucu “problemli çocuk” mudur? Psikolog Banu Bülbül ile daha önce değerlendirdiğimiz bu sohbeti tekrar hatırlatalım istedik.
SADECE ANNE BABANIN BİRLİKTE OLDUĞU ÇOCUKLAR MUTLU OLMAZLAR
Çocuklar için en iyi ortamın ailenin bir arada olduğu ortam olduğu düşüncesi çok yaygın. Devlet politikalarının da bu düşünce etrafında şekillendiğini görüyoruz. Bu ne kadar doğru? Çocuklar bu yaygın düşünceden nasıl etkileniyor?Çocuk için ideal olanın anne babanın bir arada bulunduğu bir aile olduğu, ancak böyle olursa çocuğun tam hissedebileceği fikri bir kurgu aslında. Anaokulundan başlayarak da çocuklara hep anne babanın aynı evde yaşadığı bir aile kurgusuyla yaklaşılıyor. Böyle olunca sadece boşanma durumunda değil ebeveyn kaybında ya da farklı aile biçimlerinde yer alan çocuklar kendilerini rahat ve iyi ifade edemiyor. “Anormal ve farklı” hissediyorlar, arkadaşları içerisinde bunları söylemek zor olabiliyor. Dolayısıyla “normalin” nasıl tanımlandığı önemli. Olması gereken şey; çeşitli aile biçimlerine ve buralardaki yaşantılara ders kitaplarında yer verilmesi. Boşanma ya da ölüm vs. gibi durumlarda çocukların mutlu olmasının bir tane normali yok, mutlu olmanın bir tane biçimi yok. Yani sadece anne babanın birlikte olduğu çocuklar mutlu olmazlar, hatta anası babası birlikte olan birçok çocuk çok mutsuz olabiliyor, çünkü ailelerin çoğu da çok ciddi mutsuzluklar üretiyor. Zaten böyle kutu kutu, ışıkları yanan evler ve içinde yaşayan mutlu aileler düşüncesi de bir ilüzyon. Bu ülkede insanların mutlu olmadığı ortada. Ama baştaki kurguyla yaklaşmak ve topluma bu mesajları iletmek ise farklı deneyimi olan çocuklara zarar veriyor.
KADININ GÜÇSÜZ OLDUĞU YERDE ÇOCUK DA GÜÇSÜZ OLUR
Evlilik ilişkisinin sürdürülmesi ya da sürdürülmemesinde çocuğu etkileyen faktörler neler?İlişkide karşılıklılık meselesi rıza kavramıyla çok tanımlanıyor ya; bu evlilik için de son derece geçerli. İnsanların birbirleriyle gerçekten isteyerek, birlikte olmayı seçerek yaşadığı bir ev tabii ki daha mutlu olunabilen bir ev. Ama bunun olmadığı, gitme hakkının olmadığı bir evde çocuk neler yaşar? Gitmek isteyip istememekten söz etmiyorum, gitme hakkının olup olmamasından söz ediyorum. Bir kadının ya da adamın tahayyülünde boşanabilmenin, ayrılabilmenin var olup olmamasından söz ediyorum. “Böyle bir şey bizde asla olmaz” denen bir evlilik, aşık olsa, çok seviyor bile olsa; “ya günün birinde bir şey olursa, başka bir kadın olursa vs. ben buna da katlanmak zorunda kalırım” düşüncesi varsa, bu tabii ki sevgiyi, aşkı, eşit birlikteliği azaltan ve kadını güçsüzleştiren bir şey. Kadının güçsüz olduğu yerde ise, çocuk da güçsüz; kadının mutsuz olduğu yerde çocuk da mutsuz olur. “Kablosuz bağlantı var anneyle çocuk arasında” diyorum ben hep bu denklemi açıklarken. İstismarı mı önlemek istiyorsunuz, çocukların depresyonunu mu ortadan kaldırmak istiyorsunuz, o zaman atılabilecek önemli bir adım var: kadın mutlu olacak, kendini özgür hissedecek bulunduğu ilişkide. Yani ayrılma hakkı olacak. İlla ayrılsın demiyoruz ama ayrılmaya hakkı olduğunu bildiğinde o zaman çocuk da kendisini daha iyi ve güvende hissedecek diyebiliriz.
Çocuklarla ve ergenlerle çalışanlar olarak biliyoruz ki eğer ebeveynler evde mutsuzsa, çocuk da o evde bir sürü sorun yaşıyor. Kişilik gelişimini, duygusal ve sosyal gelişimini zedeliyor. Çünkü zihni evdeki sorunlara çok takılıyor. Örneğin bir ergen için bütün meselenin yaşıtlarıyla yaşadığı ilişkiler, orada yaşadığı sorunlar olması gerekiyorken, doğalı buyken, sürekli aklı annesiyle babasında olabiliyor. Tam da bu nedenle, bir çok zamanda boşanmadan sonra serpilen, duygusal anlamda, ruhsal gelişim anlamında hızla gelişen çocuklar görüyoruz aslında; yaygın düşüncenin tam tersine.
Çocuklar çatışmalı bir ilişkide neler yaşıyorlar?
Çocukların ebeveynleri yüceltmeye ihtiyaçları var. “Benim annem harikadır, babam güçlüdür, beni çok severler ve beni bu dünyadaki kötülüklerden korurlar” gibi. İki ebeveyn arasında düşmanca her şey (bu hakaret de olabilir, şiddet de olabilir, sürekli eleştirme de olabilir) çocuk için bu ihtiyacı yıkan ve çocuğa çok zarar veren şeyler. Çünkü çocuk kendini güvende hissetmiyor. Bunun dışında annesine birisi vuruyorsa, ona da vurabileceği anlamına geliyor ve sürekli bir tehdit algısı yaratıyor. Üstelik çocukta ikili duygular da yaratıyor. Çünkü aynı zamanda sevmesi gereken, güzel şeyler de yaşadığı birisi böyle berbat şeyler de yapabiliyor. Bu aynı zamanda bir öğrenmeye de yol açıyor. Üstelik çocuğa bir tür hakemlik rolü de veriliyor. Şiddeti uygulayan çoğunlukla “Allah’ım rezalet bir şey yaptım, ama sor neden yaptım?” diyor. Çocuk duygusal olarak ona da ikna oluyor. Şiddet görenle şiddet uygulayan arasında gidip gelmeler yaşıyor. Çocuğun özdeşimi de tabii iki ebeveyn arasında gidip geliyor; hem “kurban” olanla hem fail olanla, bazen de cinsiyetine göre değişen biçimlerde özdeşim kuruyor.
Peki bu özdeşimin çocuklardaki yansımasını nasıl görüyoruz?
Ergenlerde özellikle saldırganlık davranışı nasıl görülüyor? Kız çocuklar daha çok kendine zarar veren, kendi bedenini örseleyen şeyler yapıyorken, erkek çocuklar daha çok başkalarına zarar veren ve daha dışa dönük davranışlar sergiliyor. Çünkü erkek çocuk özdeşimi şiddeti yapanla kuruyor daha çok. “Sor niye yaptım”ların öğrenilmesi durumu bu. Bu durumda birinin çıkıp, “Sormam, çünkü ne olursa olsun bunu yapmamalısın; ne yaşanıyorsa yaşansın senin ona hakaret etmeye, şiddet uygulamaya hakkın yok. Boşanmaya hakkın var, ama buna yok” demesi gerekiyor. O yüzden çocuğa asıl zarar verecek şey böyle bir ortamın içersinde büyümesi. Birebir çalıştığım ailelerde onlarca yüzlerce örneğini net olarak gördüm ki; boşandıktan sonra ihtiyaçları karşılanıyorsa perişan olan çocuk pek görmedim. Boşandıktan sonra serpilen, gelişen, duygularını ifade edebilen çok sayıda çocuk gördüm. Bu bütün aileler boşansın demek değil. Boşanma hakkının olması herkese boşanın demek değildir. Zaten boşanmak, birçok açıdan eski olanaklardan geriye düşmek demek. Bu geriye düşüş göze alınıyorsa zaten çok sağlam nedenler vardır. Ayrılmak istediğini söyleyen yetişkin insanlar varsa, devletin bin kere sorgulamasına ve bir ıslah programı içerisine almasına, ikna odaları açmasına gerek yok.
DEVLET ÇOCUKLARI NASIL KORUYACAĞINI TARTIŞMALI
Boşanma süreçlerini çocuk için kolaylaştırmak için devlete düşen nedir?Devlet ve kurumları “boşanmaları nasıl engelleriz” yerine çocukları nasıl koruyacağına odaklanmalı; asıl bunları tartışmalıyız. Bu ülkede çocuk ruh sağlığı hizmetleri ücretsiz değil, hastanelerde psikolojik destek birimleri beşer dakikada bir görüşme yapan yerler, terapi hizmeti hiçbir şekilde karşılanamıyor. O nedenle çift terapisi gibi boşanma öncesi profesyonel destek süreçleri çok sınırlı. Çocuklar okullarında sağlıklı bir ruh sağlığı hizmeti alabilse, okul rehberlik servislerinin yönlendirme yapabileceği ücretsiz ulaşılabilir hizmetler olsa, o zaman hakikaten sağlıklı ilişkilerin sayısı da artar, çocuklar da daha az zarar görür. Ya da örneğin çiftler arasında çatışmanın çocuk üzerinden sürdürüldüğü, çiftlerin birbirini çocukla tehdit ettiği, çocukların kaçırıldığı, örselendiği durumlar oluyor. Bu durumda çocukları koruyabilecek bir sistem yok. Bunlara odaklanılması gerekiyor.
BOŞANMA KARARI ÇOCUĞA NASIL ANLATILMALI?
Boşanma kararı kesinse, bu süreci çocukların en sağlıklı şekilde geçirmeleri için ebeveynler nasıl davranmalı?Boşanma kararı netse, çok uzatmadan kararı uygulamak ve çocuğa da söylemek gerekiyor. Çocuğa yalan söylenmemeli; örneğin işte “baban seyahate gitti eşyasını da götürdü” denmemeli mesela. İkisinin de mümkünse çocuğu karşılarına alıp konuşması gerekiyor. Çocukların terk edilmeyeceklerini bilmeye ihtiyacı var ve konuşurken bu mutlaka vurgulanmalı. “Anlaşamadığımız için uzun zamandır sorun yaşıyorduk, bir çok yol denedik, ama ilişkiyi sürdüremiyoruz, bu yüzden de biz karı koca olarak ayrılmaya karar verdik. Bu kararın seninle hiç bir ilgisi yok. Senin yaptığın bir şeyle herhangi bir ilgisi yok, senin suçun asla değil” diyerek açıklama yapmak ve bunların mutlaka vurgulanarak söylenmesi önemli. Açıklama net yapılmalı ve bu anlatılırken ayrılma ve boşanma sözcüklerinin de kullanılması gerekiyor. Ondan sonra bir süre durup onun soracağı soruları cevaplamak, varsa ve mümkünse netlikleri söylemek örneğin “Baban da ev tuttu, gidecek; onunla da kalacaksın, vs.” gibi nasıl olacaksa net olarak bunları söylemek önemli. Duygulardan konuşulabilir: “Sen buna üzülebilirsin, öfkelenebilirsin; biz de üzülüyoruz, öfkelendiğimiz zamanlar da oluyor” gibi. Duygularını bizimle her zaman konuşabileceğine yönelik mesaj vermek kıymetli. Bir de netlikler önemli; baba ya da anne mutlaka taahhüt ettiği zamanlarda aramalı, taahhüt edilen zamanlarda almalı ve bırakmalı mesela. Yaşamında tanımlı ve belirli şeylerin olması; gündelik yaşamını nerede sürdüreceğine dair bir belirliliğin olması da önemli. Tüm bunlara özen gösterildiğinde, duyguları konusunda anne baba açık olduğunda boşanma bir felakete dönüşmeyebiliyor çocuk açısından.
Peki anne babalar dışında çevredekiler çocuğa nasıl yaklaşmalı?
Öğretmenler, komşular, akrabalar vs. bir kere, bu durumu acıklı bir şey gibi göstermemeli. “Vah vah tüh tüh” gibi bir tepki gösterilmemeli. Bazen de çocuklar seviniyor ayrılığa. Çocuğun duygusu sizin verdiğiniz tepkiyle örtüşmeyebiliyor; ya da daha henüz duygusal olarak idrak etmemiş olabiliyor. O nedenle çocuğun duygusu yerine kendi duygumuzu ikame etmeye ve çocuğa öyle yaklaşmaya gerek yok. Elbette bu dönemde daha özenli, daha dikkatli davranabiliriz çocuğa, herkes çocukla daha kaliteli, daha iyi zaman geçirmeye çalışabilir. Bol bol oyun oynanabilir, çocuklar duygularını oyunla ifade edebilirler. Bunun yanında, hepimiz için her zaman geçerli olması gereken bir şey var, hiç bir çocuğa bir takım ezberlerimizle, yani “anası babası vardır, aynı evde yaşıyorlardır, çocuğu da onlar büyütüyordur” diye genelleme ile yaklaşılmamalı. Bir çocuğu tanımak istiyorsak gerçekten, önce ona sormalı ve öğrenmeliyiz,“sizin evde kimler yaşıyor, sen kimlerle yaşıyorsun” gibi şeyleri . O kadar farklı biçimler var ki, annesi ya da babası cezaevinde olabilir, başka bir şey olabilir; yani tek bir doğru yok ve sizin ezberinizdeki gibi olmak zorunda değil kimsenin yaşamı. O yüzden böyle yaklaşmamak çok önemli.
Konuya ilişkin bir içerik daha, bakmak isteyeni şöyle buyuralım: Boşanma Mitleri ve Mutsuz Evlilikler
Kaynak: Evrensel Gazetesi 7 temmuz 2016 tarihli Kırkyama sayfasından alınmıştır
İlgili haberler
GÜNÜN BİLGİSİ: Boşanma...
Osmanlı toplumunda evliliğin sona erdirilmesi yani boşanma yetkisi, tek taraflı olarak erkeğe tanınm...
GÜNÜN SORUSU: Boşanma ve mal paylaşımı
Boşandınız ya da boşanacaksınız peki eşinizle aranızdaki mal paylaşımı nasıl olacak? Mal paylaşımı i...
GÜNÜN RAKAMI: Kadınların boşanma nedenleri
TÜİK tarafından açıklanan rakamlara göre kadınların başlıca boşanma sebepleri şiddet, cinsel taciz,...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.