Ben Ekmek ve Gül’ün eski muhabirlerindenim. Daha önce birçok kadın haberi yaptım ama aslına bakarsanız ilk defa kendimi yazıyorum. Bu yazdıklarım, aslında benim Ekmek ve Gül’e dahil olmamın en büyük nedeni. Kadınların sesi olmak, onların sesine kulak verebilmek, dertlerine ufak da olsa derman olabilmek, çözüm yolları arayabilmek... En önemlisi ise beraber mücadele etmek...
Daha önce çok yazı yazdım, ilk defa bu kadar zorlandığımı hissediyorum. Ellerim titriyor. Vicdanımı rahatlatmak istiyorum belki, içimde koca bir pişmanlık ve suçluluk duygusuyla ne yapacağını bilmeyen insan misali. Bir yerden anlatmaya başlamam gerekiyor sanıyorum.
Lise son sınıftaydım, sanırım 16 yaşlarımda. Bir yandan okula giderken, bir yandan Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu sınavlarına hazırlanıyordum. Adnan Hoca diye bir antrenörüm vardı. Önce okulumuzun stadyumunda ekipçe çalıştırırdı bizi. Sonraları “Senin ayrı çalışmaya ihtiyacın var” deyip kendi spor salonunda da ayrı eğitim vermeye başladı. Kendisi aynı zamanda uzaktan akrabamız olur, bize sürekli olarak gelip giderdi. Salonda beraber çalışırken bana krem sürerek defalarca dokunurdu, önceleri anlamadım, sonuçta ailecek tanışıyorduk. Giderek rahatsız olmaya başladım, ancak “Sağlık açısından faydalı” deyip hep ısrarcı olurdu. Bir gün yine salona giderken korkumdan erkek kardeşimi de beraberimde götürdüm. Ancak antrenörüm onu boşuna yormaya gerek olmadığını ve bundan sonra onu getirmememi söyledi. Ben de çekindim, bir şey diyemedim ve kardeşimi bir daha salona götüremedim. İçim içimi yiyordu, aileme hiçbir şey diyemedim. Çünkü küçüktüm, hocam tanıdığımızdı, yalan söylediğimi düşünecekti herkes. Suçlu, yalancı olan ben olacaktım.
Bir yıla yakın böyle devam etti. Sınavlar başladı. Herkes şehir dışına sınavlara gitmeye başladı. İçim içimi kemirdi, ben nasıl bu adamla başka şehre gidecektim! En sonunda bir gün bilerek dizimi denge tahtasına vurarak sakatladım, zaten düztabandım, bir de doktorlar spora devam etmesi zor dediler. O gün ağlayarak eve gittim ve çok zorlandığımı, bir daha spor yapmak istemediğimi söyledim. Ailem bir iki laf etse de en sonunda razı oldular. Ancak öyle derin izler bıraktı ki, dershanede erkek arkadaşlarımdan uzaklaştım, hocalarıma bir soru sormaya çekinir hale geldim. Üniversitede biraz ortama uyum sağlamaya çalıştım, psikolojik destek gördüm ve bunlardan henüz kimse haberdar değil.
Şu an bunları yazarken bile yakınlarım okursa bana ne gözle bakarlar, acırlar mı, tiksinirler mi, korkak mı derler diye düşünüyorum.
Keşke diyorum zamanı geriye alabilsem, keşke... Biliyorum ki keşkelerin sonu gelmeyecek.
Geçen gün erkek kardeşim bir haber linki attı. Benim antrönörüm Adnan, 15 yaşındaki bir öğrencisine tecavüz iddiasıyla tutuklanmış. Keşke o zaman aileme söyleseydim, keşke sessiz kalmasaydım, keşke o zaman benim başıma gelseydi de şu anki kadar suçlu hissetmeseydim kendimi.
Üzerinden on yıl geçmesine rağmen ben bu şoku anlatamıyorken o kız çocuğunun neler yaşadığını neler hissettiğini benim hissetmem imkansız.
Bu yazıyı yazmamdaki asıl amaç kadınlara seslenmek; lütfen çocuklarınızı böyle yetiştirmeyin, birisi bir şey yaptığında utanması gerekenin kendisi olmadığını, bir şey yapıldığında açıkça söylemesi gerektiğini, kendilerinin suçlu konumunda olmadığını öğretin, yalvarıyorum öğretin...
İlgili haberler
8 maddede çocuk istismarıyla ilgili doğru bildiğin...
Çocuk istismarı haberleri her geçen gün artıyor, ailelerin tedirginliği de öyle. Peki çocuk istismar...
GÜNÜN ÖNERİSİ: Çocuk istismarından haberdarsanız b...
Çocuk istismarından, ihmalinden kuşkulanıyor ya da bunu biliyorsanız istismarın durması ve çocuğun k...
Cinsel şiddet: Nasıl yaralar açar, o yaralar nasıl...
Cinsel şiddet nedir, sonuçları nelerdir, cinsel şiddete uğradığınızda neler yapabilirsiniz, cinsel ş...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.