
19 Mart süreciyle başlayan ve 1 Mayıs'a uzanan süreçte ülke son dönemlerin en kitlesel eylemlerine tanıklık etti. Bu eylemlerin etkisi 6 Mayıs’ta Denizlerin anmasında da kendisini gösterdi. Gençler, anti-emperyalist mücadeleyi sürdüren devrimci önderleri özlem ve saygıyla andı. Bu yıl, onların gençliğe bıraktığı mücadele mirası, gelecekte yürütülecek mücadeleye daha güçlü bir ışık tuttu. Bu anmalarla birlikte bazı sorular da yeniden akıllara geldi: “68’ kuşağının yürüttüğü mücadelede kadınlar neredeydi?”
GENÇ KADINLAR BİRİKİMİNİ GÖSTERDİ
68’ dönemi, kadınların hem eğitim hayatına ve üretime günümüzdeki kadar aktif katılmadığı bir dönemdi. Proleterleşme oranları düşüktü, kadınların yaşamı büyük oranda ev içi angarya, tarımla kısıtlanmış ya da eş ve anne rolleriyle sınırlandırılmıştı. Mücadele deneyimlerini aktarabilecekleri, tartışabilecekleri örgütlü alanlar ise epey kısıtlıydı. Ancak buna rağmen, kadınlar çeşitli biçimlerde mücadelenin bir parçası olmayı sürdürüyorlardı.
Kapitalist sistemin ilerleyişiyle birlikte genç kadınlar toplumsal yaşamda daha aktif rol almaya başlarken bir yandan da kadınların kendi öznel talepleri için bir araya geldiği mücadele alanlarının artma koşulları olgunlaştı. Kadınlar üniversitelerde, fabrikalarda, işyerlerinde artık daha fazla bir araya gelmeye başladılar, geçmişten günümüze biriktirdikleri mücadele deneyimleri ve kazanımlarla toplumsal hareketlerin içinde daha da görünür bir hale gelmeye başladılar.
Kadınlar bir araya geldikçe yaşadıkları sorunların bireysel değil, toplumsal sorunlar olduğunu fark ediyorlardı. Bu fark ediş, bireysel çözüm yollarının yetersizliğini ve örgütlü bir sınıf mücadelesinin önemini daha açık bir onlara şekilde gösterdi. Özellikle son süreçte iktidarın, işçi ve emekçilere yönelttiği saldırılar, ekonomik krizler, kutuplaştırıcı politikalar, seçme ve seçilme hakkına müdahaleler, sokaklara çıkanların tutuklanması gibi uygulamalar mücadelenin kadınlarla birlikte daha geniş kitlelerin acil bir ihtiyacı olduğunu gösterdi. Mücadele büyüdükçe artık daha fazla genç kadın alanlardaydı.
İktidarın yıllardır kendi çıkarları doğrultusunda, kadınlara yönelik saldırıları keskinleştirmesi kadınların kendi mücadelesini örerek alanlara taşmasının da koşullarını sağladı. 8 Mart ve 25 Kasım gibi tarihlerde kadınlar her yıl sokağa dökülüyor; taleplerini, dayanışmasını ve mücadelesini ortaya koyuyordu. İkbal ve Ayşenur'un canice katledilmesinin ardından mücadele alanı özellikle genç kadınlar için eylem günlerini de aşarak her günümüze yansıyan bir direnişe dönüştü. Bu direnişin gücü 19 Mart süreciyle birleştiğinde kadınların eylemlerdeki rolü ve biriktirdikleri deneyim, slogan atmaktan kendi taleplerini dövizlere yansıtmaya kadar apaçık ortadaydı.
ODTÜ’LÜ KADINLAR 19 MART’TA NELER YAPTI?
Ülke genelinde genç kadınlar, eylem alanlarında bulunmayı da aşarak eylemlerin örgütlenme süreçlerinde, toplantılarında, yapılacak işlerin içeriklerin belirlenmesinde öncü roller üstlendi, geleneksel toplumsal rolleri yıkarak direnişin taşıyıcı gücüne büründü.
Cinsiyetçi küfürlere, polis şiddetine, gözaltında maruz kalınan işkencelere, bugününe ve geleceğine dair duyduğu tüm kaygılara rağmen genç kadınlar alanları sesleriyle titretiyor, barikatları yıkıyor, devletin yıllardır uyguladığı sistematik saldırılara ve antidemokratik uygulamalara karşı en geniş kitleleri bir araya getirmede rol alıyorlardı.
Özellikle üniversiteli kadınlar bölümlerinde, topluluklarda insanları bir araya getirmek, bulundukları alanı direniş alanına çevirmek için geçmişe oranla daha aktif rol oynamaya başladılar. ODTÜ'de karşımıza çıkan tablo geçtiğimiz senelere oranla kadınların mücadelede aldığı pozisyondaki değişimi daha net önümüze serdi. Kadın yurtlarında döviz atölyeleri yapılıyor, kadınlar kapı kapı gezerek arkadaşlarını alanlara, forumlara çağırıyorlardı. Eylemlere katılamayan kadınlar, arkadaşları için temiz kıyafet ve ilaç topluyor, sıcak yemekler yapıyor, onlarla hastaneye gidiyorlardı. Forumlarda daha fazla genç kadın söz alıyor, çözüm önerileri sunuyor ve eylemlerin politik hattını belirlemek için daha fazla inisiyatif alıyorlardı.
ÖZGÜN TALEPLER DEMOKRASİ MÜCADELESİ İLE BİRLEŞTİ
Üniversitede de ülkede de demokrasi talebini güçlendirmek için çabalayan kadınlar kendi özgün ihtiyaçlarını da bu talebin ve mücadelenin bir parçası haline getirdi. Örneğin, geçtiğimiz senelerde ODTÜ’deki Cinsel Tacizi Önleme Biriminin (CİTÖB) ne olduğunu dahi bilmeyen kadınlar, bu süreçte CİTÖB’ün etkin işleyebilmesi için 3 bin 200 imzanın toplanmasıyla sonuçlanan bir kampanya yürüttü. ODTÜ’lü kadınlar kurdukları stantlarda, yaptıkları dağıtımlarda binlerce öğrenci ile yan yana geldi; hem özelleşen talepleri doğrultusunda, hem de üniversiteler geneli mücadeleyi büyütmek noktasında daha atılgan davrandılar.
İşte bunlarla beraber, genç kadınlar mücadele alanını yalnızca doldurmakla kalmıyor; mücadeleyi değiştiren, yönlendiren, örgütleyen özne konumuna geliyor.
KADINLAR TARİHİ YENİDEN YAZABİLİR
Bu yılki 1 Mayıs’ta da genç kadınlar kendi talepleriyle birlikte alanlarda yerini aldı. Bu durum, kadın mücadelesinin sınıf hareketiyle birleşme potansiyelinin giderek arttığını bir kez daha ortaya koydu. Kadınlar yalnızca kendi hakları için değil, tüm halkın özgürlüğü için mücadele ediyor; mücadele birikimi ile geleceği kurma iradesini sokaklara, meydanlara taşıyorlar.
Ancak bugün kadın mücadelesinin geldiği nokta, bizi gerçek özgürlüğe ulaştırmak için hâlâ yetersiz. Eylemlere kitlesel kadın katılımı, yürüyüşlerin kadınlar tarafından örgütlenmesi ve bu süreçte kurulan birlikte mücadele etme deneyimi kuşkusuz önemli kazanımlar.
Fakat bu mücadelelerin parça parça, birbirinden kopuk bir biçimde sürmesi; kadınların kalıcı örgütlülüklerden yoksun oluşu, mücadele deneyiminin birikmesi önünde ciddi bir engel teşkil ediyor. Eylemlerin sona erdiği yerde mücadeleyi, genç kadınların öğrendiklerini biriktirerek sürdürecek yapılar inşa edilemediği sürece, özgürlük yolunda kalıcı adımlar atmak zorlaşıyor. Çünkü saldırılar sürekli gerçekleşiyor, o halde mücadelenin de sürekli olması gerekiyor.
Bu yüzden gerçek özgürlüğü örgütlüğümüzde bulacağımız, yarının eşit ve özgür dünyasını kuracak yapıları birlikte kurmalı, bu yapılar içinde omuz omuza mücadeleye atılmalıyız.
Fotoğraf: Sualp Özel
İlgili haberler
ODTÜ’lü kadınlar CİTÖB kampanyasını anlattı
ODTÜ'lü kadınlar okuldaki Cinsel Tacizi Önleme Birimi'nin etkinleştirilmesi için öğrencilerin yürütt...
ODTÜ'de öğrenciler CİTÖB kampanyası başlattı
ODTÜ'de öğrenciler ODTÜ'lü kadınların öncülüğünde Cinsel Tacizi Önleme Biriminin etkinleştirilmesi i...
ODTÜ'de kadınlar 8 Mart etkinliklerinde buluşuyor
ODTÜ'de kadınlar kendi bölümlerinde, topluluklarında 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'ne giderken e...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.