“Ne yazsam, nasıl bir giriş yapsam?” diye düşünürken Ayşe Öğretmen’e hapis cezası verildiği haberini okudum. Ve aslında biz üniversiteli kadınların neden 1 Mayıs’a katılması temelinde yazmak istediğim yazının bütün kadınların kaleminden çıkması gerektiğine karar verdim. Evet biz üniversiteli kadınlar olarak diğer kadınlar gibi birçok sorunla karşı karşıyayız. Üniversitelerde, sınıflarda ve kampüslerde akademisyenler ya da özel güvenlikler tarafından tacize uğramak, kaldığımız semtlerde sürekli bir mahalle baskısı altında yaşamak gibi… Bu tür sorunlar üniversiteli kadınların sorunları gibi gözükebilir ama aslında bu ülkede her dört dakikada bir kadın tecavüze uğruyor, üniversiteye gitmeseler de ailevi baskılarla karşı karşıya kalıyor.
Bu tablo karşısında biz yalnızca üniversitede yaşadığımız sorunlar çerçevesinde 1 Mayıs’ı ele alırsak hem kendimize hem de diğer bütün kadınlara sırtımızı dönmüş olacaktık. Şu an üniversiteli kadınlar olabiliriz ama yarın bu sistemin çarklarının dönmesini sağlayan ucuz emek gücü olmayacağımızın, sokak ortasında yürürken bize biçilen saatten daha geç bir saatte dışarıda olduğumuz gerekçesiyle öldürülmeyeceğimizin ya da evlenme teklifini kabul etmediğimiz sevgilimizin yüzümüze kezzap atamayacağının garantisini kendimize dahi verebilir miyiz? 1 Mayıs’ı üniversiteli kadınlar olarak kutlamak istiyorsak 1 Mayıs’ın birlik, mücadele ve dayanışma günü olduğunu unutmamız lazım. Fabrikalarda sömürülen, eşleri tarafından şiddet gören ya da ‘çocuklar ölmesin’ dediği için hapse atılan Ayşe Öğretmen’in susturulmaya çalışılan sesi; işten atılmak korkusuyla yaşadığı tacizler karşısında susmak zorunda kalan işçilerin haykırışları olmak zorundayız… Biz üniversiteli kadınlar olarak temel haklarımızdan biri olan yaşam hakkımızı savunmak için alanlarda olacağız.
KÖLE GİBİ ÇALIŞTIRILAN ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİ
Üniversiteye ilk başladığım sene aileme destek amaçlı çalışmak zorunda hissetmiştim kendimi. Çünkü annemin hem kira parası vermekte hem kardeşimin masraflarını karşılamakta hem de benim yol parası, kitap parası vb. ihtiyaçlarımı karşılamaya çalışmakta zorlandığını görmüştüm. Ama oturduğumuz yerde herhangi bir iş bulma olanağım olmadığı için okul çevresinde iş bulmaya karar verdim. Bir süre sonra çok zorlandığım için ayrı eve çıkmak zorunda kaldım. Ve bir yıl boyunca günlük 25 TL ile geçinmeye çalıştım.Bugün de bu konuya değinmek istedim çünkü ailelerin çocuklarını okutacak maddi olanaklarının olmadığını, yemek parası, yol parası derken sırtlarındaki yükün nasıl arttığını, öğrencilerin birer ucuz iş gücü olarak saatlerce köle gibi çalıştırıldığını üstüne üstlük bir de kadınsan bu sorunlara tacizin de eklendiği gerçeğini göz ardı etmemek gerek.
İŞ HAKKIMIZ İÇİN...
Üstelik Türkiye’de işsizlik oranı rekor seviyelere ulaşmışken eski Maliye bakanının bir konuşmasında söylediği ‘Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek’ ifadesini hatırlamakta fayda var. İşsizliği bile kadınları eve kapatarak çözmeye çalışan bir zihniyetin bunu yaparken esnek çalışma çatısı altında kadınları evlerde de sömürmeye ve ucuz işgücü olarak kullanmaya devam edeceğini hepimiz biliyoruz.Biz bugünün üniversiteli yarının işçi ve emekçi kadınları olarak içinde bulunduğumuz şu koşullarda büyük bir olasılıkla emeğimizi ucuza satarak hayatımızı devam ettirmeye çalışacağız. O yüzden bu gerçekle birlikte şimdiden haklarımızı aramak için ve söylediğimiz gibi susturulmaya ve ötekileştirilmeye çalışılan bütün kadınların sesi olmak için alanlara çıkıyoruz.
EMEĞİMİZ, BEDENİMİZ, KİMLİĞİMİZ BİZİMDİR!
İlgili haberler
Görükle’de taciz ve şiddet son bulsun diye...
Gece geç saatlere kadar çalışıp eve kendimizi attığımızda ardımızda neler mi bırakıyoruz? Patron ve...
Mesaide değil 1 Mayıs’ta buluşalım
Metal işçisi bir kadın yazdığı mektupla özetliyor 1 Mayıs’a giderken talebini: İnsanca yaşam, insanc...
Hayır daha bitmedi, şimdi 1 Mayıs’a
Ankara Kadın Platformundan tüm kadınlara çağrı: Esnek, kuralsız çalıştırılmaya, kadına yönelik şidde...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.