
2025 yılında çeşitli devlet politikalarıyla da birlikte gittikçe derinleşen yoksulluktan elbette en çok etkilenen gruplardan biri de biz öğrencileriz. Yaşamın her alanında karşılaştığımız sistemsel sorunlar karşısında ise çoğu zaman kolektif bir umutsuzluğa kapılıyoruz. Bugün kampüste, yurtta, evde ve ekonomide bir kadın olarak bizi dört bir koldan kontrol etmeye çalışan sistemin içinde kendimize özgür hissettiğimiz alanları kazanabilmek için mücadele ediyoruz.
Yurtlarda ve kampüslerde karşılaştığımız her sorun ülkemizdeki büyük sorunların bir yansıması gibi her defasında karşımıza çıkıyor.
Orta vadeli program ile birlikte devletin aklına ilk gelen tasarruf alanları, okullarımız ve yurtlarımız oluyor. Zaten nitelikli eğitim ve barınma hakkına sahip olmayan öğrencilerin yaşam kaliteleri daha da düşüyor. Hayat pahalılığı, insan onuruna yakışan bir hayatın maliyeti biz kadınları zorlayan en önemli etmenlerden biri. Bugün KYK yurdunda kaldığını varsaydığımız bir öğrencinin beslenme, ulaşım ve barınma masrafı gibi en temel ihtiyaçlarını 3 bin liralık KYK bursu karşılayamıyor. Üstüne üstlük KYK’dan kaynaklanan tüm sorunları devlet görmezden geliyor.
Dayanışmamız üniversite yönetimi için ‘güvenlik sorunu’
Tüm bu zorlaşan yaşam koşullarının yanı sıra bir kadın olarak, devletin kadınlara karşı aldığı tutum belliyken eğitim hakkımız için daha fazla mücadele etmemiz gerekiyor. Kampüslerimize kurmaya çalıştığımız dayanışma ağları da tam olarak bu ihtiyaçtan doğuyor. Okul tuvaletlerine her an acil ihtiyaç duyulabileceğini düşünerek, sağlamaya çalıştığımız ped dayanışması küçük de olsa bize kendimizi yalnız hissettirmemeye yönelikti. Ancak üniversite yönetimi buna da müsaade etmedi. Tuvaletlerden kalkan ped kutuları, kantinde ayrı bir satış alanının önünü açtı. Yönetim, kadınların dayanışma kurmasını istemediği gibi engel olmaya çalışıyor. Bunu, kadın kulüplerini, ikiden fazla kadının yan yana geldiği alanları sanki bir “güvenlik sorunu” gibi göstermesinden anlayabiliyoruz.
Kampüslerinden çıkıp yurda gittiğinde de kadınlar için tablo değişmiyor. KYK yurtlarında yaşanan problemlerin başında gelen hijyen, beslenme ve ihmalkar denetlemeler öğrenciler açısından büyük zorluk yaratıyor. Denetimi ihmal edilen bir asansörün düşmesi sonucu hayatını kaybeden kadın öğrenci Zeren Ertaş, bize çok acı verici bir şekilde bu ihmallerin nelere sebep olabileceğini gösterdi. Bu olayın kamuoyunda yankı uyandırması, çeşitli yurt ve okullarda adalet ve nitelikli barınma taleplerini artırması bizlere yan yana gelerek taleplerimiz etrafında şekillenen dayanışma ağlarını kurma gerekliliğini gösterdi; tartışmalarımız bunun ışığında şekillendi. Somut kazanımlarımız için birçok kadın öğrenci yan yana gelmeyi öğrendik, öğrenmeye devam ediyoruz.
Güvenli yurtlar acil ihtiyaç
Özellikle kadın öğrencileri giriş çıkış saatleriyle, zaman zaman kıyafetlerinden dolayı kendi “ahlak” sınırlarına uymadığı gibi gerekçelerle baskılayan, nitelikli bir eğitimi ve kendi vücutları üzerinde bile söz sahibi olmalarını engelleyen bir zihniyetle karşı karşıyayız. Bunun en yakın örneğini Cevizlibağ KYK Yurdunda gördük. Eşyaları yağmalanan, çalınan, tacize uğrayan öğrenciler bugün cezasızlık politikalarının bedelini ödemek zorunda bırakılıyor. Yurt yönetiminin denetiminden hiç çekinmeyen tadilat işçileri, kadın öğrencilerin yaşam alanını, kişisel sınırlarını ihlal edebiliyor.
Türkiye’de kız çocuklarını okula gönderme fikrine alışamamış ve devletin aile yılına dair propagandalarıyla da kışkırtılan aileler mevcutken bu olaylar tesadüfi gerçekleşmiyor. Bugün yurtlarda bu tür ihmaller ve ihlaller öğrencilerin hayatını büyük ölçüde zorlaştırıyor. Birçoğumuz için eğitim almak başlı başına bir mücadeleyken yurtlarda odalarımıza ansızın girenlere, eşyalarımızı yağmalayanlara; sokakta, evde, yurtta, kampüste bizi taciz edenlere; şiddet gösterenlere bir ceza yaptırımı olmadığı müddetçe, şiddeti önleyen, kadın beyanını esas alan mekanizmalar kurulmadıkça güvende hissetmeyeceğiz.
Öte yandan sürekli bozulan ve yetersiz sayıdaki çamaşır makineleri, niteliksiz yemek ve hijyenik olmayan yemekhaneler temel yaşam haklarına aykırı durumdalar. Bizler hijyenik odalar ve yemekhaneler gibi taleplerimizi dile getirirken bunları yurt yönetimi ve Bakanlıktan talep ediyoruz çünkü zaten yurtlarda yaşarken yurt işçilerinin mesai saatlerinin ve iş yükünün ne kadar fazla olduğunu görüyoruz. Görmek istediğimiz bazen canları pahasına çalışan, nefes almaya vakti kalmayan ve ücretleri yetersiz kadın işçiler değil. Bir öğrenci yurdunun iyi hizmet verme koşullarından biri ağır iş yükü olmayan ve emeğinin karşılığını alabilen işçiler olmalıdır.
Bugün Türkiye’de işsizliğin, yoksulluğun ve giderek artan baskı ve yasakların gölgesinde eğitimini tamamlamaya çalışan on binlerce kadın var. Tüm bu yaşananların ardından dahi meseleyi aile yılından hiç uzaklaştırmayan iktidara rağmen genç kadınlar kendilerini yalnızca bir emek gücü olarak gören mevcut sisteme, onları birer bebek makinesi olarak görüp aile yılı kapsamındaki nüfus politikasını pazarlamaya çalışan iktidara direnerek kendilerini gösteriyor. Artan erkek şiddetine, tacize, baskıya rağmen istenilenin aksine karşı bir tavır alıyor. Bizler devletin erkek şiddetine ve tacize duyarsızlığına karşın bulunduğumuz alanları daha güvenli ve yaşanabilir hale getirmek için elimizden geleni yapıyoruz. Ancak sıkça bir araya gelen, sistemli ve örgütlü mücadele yürüten ve birbirimizin her konuda destekçisi olacağımız bir yerden yaklaştıkça somut kazanımlar ve belirli haklarımızı elde edebileceğimizi biliyoruz.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Cevizlibağ KYK Yurdu’ndan öğrenciler: ‘Kadınlar ta...
Cevizlibağ Atatürk KYK Yurdu’nda kadın öğrencilerin odaları tadilatta çalışan erkekler tarafından ta...
Cevizlibağ KYK’da öğrenci temsilciliği deneyimi: K...
Hepimiz Zeren’in ölümünü derinden hissetmiştik. Hem bir sıra arkadaşımızı kaybetmemizin acısı hem de...
Vezneciler KYK yurdunda öğrenciler yurda alınmıyor
Vezneciler KYK Kız Yurdunda öğrenciler art arda yaşanan depremlerin ardından yurda alınmıyor. Ayrıca...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.