“O Antonis” performansıyla pek çoğumuzun bildiği ve Mikis Theodorakis’le muazzam bir uyum yakalayan Maria Farantouri 28 Kasım 1947’de, Atina’da dünyaya gözlerini açar. İkinci Dünya Savaşı ve Alman İşgali’nden kurtulmayı başaran Yunanistan, aynı zamanda kanlı bir İç Savaş’a sürüklenmektedir. Böyle bir ortamda dünyaya gelen Farantouri’nin çocukluğu da epey zorlu geçer. Döneminin en yaygın hastalığı olan çocuk felcine o da yakalanır, ağır bir şekilde atlatır ve çocukluk döneminin sonuna kadar etkilerini yaşamaya devam eder.
İlk gençlik yıllarında ise yavaş yavaş yeteneklerini, yaratıcılığını ortaya çıkar. Yunan Müziği Dostları Derneğinde (SFEM) yer almasıyla, müzik onun için yaşamla bütünleşmesi anlamına gelir ve yolunu bunun üzerinde çizer. SFEM’in amacı, Yunan kültürü ve geleneğine dayanan ilerici müziğin teşvik edilmesidir ve burası genç sanatçılar için de adeta bir okuldur. Bu okulda ilk müzikal deneyimlerini yaşayan Farantouri, zengin kontralto sesi ile önce koro üyesi, kısa süre içerisinde de solist olur.
‘BİLİYORUM’
1963 yılında SFEM’in bir etkinliğinde yer alan Farantouri, Theodorakis’in bir şarkısını, “O Kaimos”u söyler. Etkinlikte yer alan Mikis Theodorakis, Farantouri’nin sesine hayran kalır. Konser sonrası Theodorakis, Farantouri ile sahne arkasında tanışır ve “Şarkılarımı söylemek için doğduğunu biliyor musun?” der. Farantouri de kendisinden emin bir şekilde “Biliyorum” der. Theodorakis’le yolları burada kesişen Farantouri, bir sonraki yaz Theodorakis’in müzik grubuyla turnelere çıkar. Artık Farantouri’nin sesi siyasi ve sosyal olaylarda yankılanmaya başlar.
Yunanistan’da ve yurt dışında konserler veren Theodorakis grubunun vazgeçilmez bir parçasıdır artık Farantouri. Sovyetler Birliği’ni de ziyaret eden Farantouri, orada büyük Rus besteci Aram Ilyich Khatsaturian tarafından duyulur. Khatsasturian, onun Moskova’da kalmasını ve Moskova Devlet Çaykovski Konservatuvarında müzik eğitimi almasını ister. Ancak Maria, Theodorakis ile birlikte müzik serüvenine devam etmeyi tercih eder.
ZORUNLU GÖÇ YILLARI
Maria Farantouri, Theodorakis ile birlikte çağdaş Yunan müziğinde köklü değişikliklere yol açar. Theodorakis ile birlikte, Yunan kamuoyuna Nobel ödüllü Giorgos Seferis ve Odysseas Elytis ile diğer önemli şairleri tanıtır. Müzikal anlamdaki köklü değişikliğe yol açan bu hareket, 1967 Albaylar askeri darbesine kadar gelişir. Albaylar darbesinin ardından başta Theodorakis olmak üzere tüm devrimci sanatçılara yönelik ciddi bir baskı ortamı oluşturulur. Theodorakis, birkaç ay boyunca gördüğü işkenceler ve zulümden sonra tutuklanır. Bu sırada bir sakız kağıdına not yazarak Maria’ya ulaştırır. Notta, Maria’ya yurt dışına gitmesini tavsiye eder. Maria, Atina’dan Paris’e gitmek için ayrıldığında henüz 20 yaşındadır. Yurt dışına çıkmasıyla Maria’nın her şeyden elini eteğini çektiği anlaşılmasın sakın. Cunta karşıtı pek çok konserde kar amacı gütmeden şarkılar söyler. Theodorakis’in cezası ise dünya çapında sürdürülen bir dayanışma kampanyasıyla bir süre sonra sürgüne çevrilir ve 1970’te sürgüne gönderilir.
Maria, Yunan öğrenciler tarafından düzenlenen bir konser için Floransa’ya gider. Orada şair ve felsefe öğrencisi olan Telemachos Chytiris ile tanışır. Sonraki yıllarda ise birlikte hayatlarını birleştirme kararı alırlar.
SAN TO METANASTİ (KARDEŞİN DUYMAZ)
Cunta rejiminin düşmesiyle birlikte Farantouri ile Theodorakis, memleketlerine geri dönerler. Orada onları zafer gülüşleri, alkışları ve özlemleriyle bekleyen Yunan halkı; büyük bir coşkuyla karşılar.
Maria, 80’lerin başındaysa Türk-Yunan dostluğu için önemli bir hamle yaparak Türk besteci Zülfü Livaneli ile birlikte çalışmalar yürütür. Bu iki halk arasındaki barışı sağlamak için atılan bu adımda Theodorakis’in de katkıları yadsınamaz. San To Metanasti(Kardeşin Duymaz), bu iki halk arasındaki ayrılmazlığı anlatan en önemli ve en güzel eserdir belki de.
Maria Farantouri, hem sanatsal hem politik anlamda yaşamına pek çok şey sığdırır, anlatmak herhalde sayfalar dolusu düşer. Ancak onun sanatını ve mücadelesini anlayabilmek adına yaşımdan bu kısa kesitler dahi yeterlidir. Theodorakis ismi çok daha fazla anılmakta, Farantouri ise ona göre biraz daha geri planda kalmaktadır. Toplum tarafından çoğu alanda kadınlar geri plana atılıyor ne yazık ki. Ancak Mikis’in parmaklarından dökülen notaları enfes sesiyle bir müzik ziyafetine dönüştüren Maria’dan başkası da olamazdı. Maria’nın sesi dünya döndükçe dolaşacak.
Yazı ve görsel kaynak: https://farantouri.gr/biography/
İlgili haberler
GÜNÜN ŞARKISI: Maria Farantouri’den Göçmen Kuşlar
Ne çok anne çocuklarını gözaltılarda kaybetti, kaybettirildi... Yüzlerce canın akıbeti belli değilke...
Bayreuth Müzik Festivali'nin 145. yılında orkestra...
Bayreuth Müzik Festivali, Uçan Hollandalı operasıyla başladı ve 145 yıldan beri ilk kez orkestra şef...
GÜNÜN KADINI: Müzik dehası bir kadın Paradies
Mozart, Bach, Chopin… Bilindik erkek besteciler… Ancak aynı dönemin en az onlar kadar yetenekli best...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.