
Alışılmışın dışında bir kitapla karşı karşıyayız. Bilindik romanlarda genellikle kahraman olumlanır, örnek alınır, yüceltilir. Akış içinde sonuçlar çıkartılır, okuyucu iyiye, güzele kanalize edilir.
Kahramanımız Lupita olağanın tersine; alkolik, uyuşturucu kullanan, 15 yaşında üvey babasının tecavüzüne uğramış, sevgililerinden kaburgaları kırılana kadar dayak yiyen, kazara oğlunun ölümüne yol açmış hapis yatmış, şişman, kısa boylu, ev işleri, örgü, ütü vs. yapmaktan hoşlanan bir kadın polis. Bu özellikleriyle tam anlamıyla bir anti-kahraman. Ama bir taraftan da şöyle tarif ediyor yazar, kahramanımızı:
"Lupita soru sormayı seviyordu. Herşeyin nedenini, niçinini bilmeyi, insanları şu ya da bu şekilde hareket etmeye iten gizli sebepleri öğrenmeyi. En fazla merakını çeken şey de, insanların neden adaletsizlikler karşısında ses çıkarmadıklarını öğrenmekti." (Sf."173) "Olaylardan sonuç çıkarmayı seviyordu. İrdelemeyi, gözden geçirmeyi. Kendine özgü gözlemleme yöntemiyle gerçekleri okumayı."(Sf.155)
Aynı zamanda arkadaş canlısı, yardımsever, meraklı, yaşama arsızca bağlıdır Lupita. Dans etmeyi, koşmayı, hır çıkarmayı,içmeyi, yalnızlığı, korumayı, toprağı, gökyüzünü seyretmeyi sever. Yaşadıklarından dersler çıkarmayı bilir.
Kahramanımızın bütün bu eylem ve duygu durumları birer başlık edinilerek kitabın bölümleri oluşturulmuş.
Ekonomisinin büyük bölümü uyuşturucu ticaretinden menkul demenin yanlış olmayacağı ve istatistiklere göre son 18 yılda bu hususta 400 bin insanın hayatına mal olmuş uyuşturucu piyasasını elinde tutan Meksika'da geçiyor olaylar. İşte romanın konusu da bu.
Belediye Başkanının Lupita'nın gözleri önünde öldürülmesiyle yolculuğumuz başlıyor.
"Ülkenin başkentinde korkunç bir toplumsal kokuşmanın, siyasi partilerin, devlet dairelerinin ve hükümet organlarının içine işlediği besbelliydi. " (Sf.140)
"Milletvekili ve senatörler sabahın kör karanlığından yararlanıp enerji reformlarını alelacele onaylamış, ülkenin doğal kaynaklarını yabancı şirketlere peşkeş çekmek için alçakça, ödlekçe ve rezilce hazırlanmış anlaşmalara varmış olsalar da..." (Sf.141) (Tanıdık geldi mi bu ülke size de?)
"...henüz göze görünmeyen ama çok geçmeden semeresini verecek olan yepyeni tohumların ekilmekte olduğu ve bu tohumlardan yepyeni fikirlerin, yeni organizasyonların, başka türlü bir Meksika'nın varolduğunu keşfetmişti Lupita." (Sf.141)
Yozlaşmış siyasi ilişkiler, rüşvet, cinayetler ve bu kirli ağların içinde (Paralar orada ayakkabı kutularına dizim dizim istifleniyor...Özel kuvvetler tarafından kullanılan silahla haydutlar cinayetler işliyor)
Lupita cinayetin sır perdesini aralamaya başladıkça adım adım geçmişine, atalarına, köklerine, Azteklere, Mayalara kadar uzanan bir yolculuğa çıkarıyor bizi. Kadim gelenek ve ütopik ritüelleriyle yaşayan kadınlar ve çocuklardan oluşan, uygarlıktan uzak anaerkil ve kendi yağıyla kavrulan bir topluluğun içine doğru ilerliyoruz.
"Toplum düzeninin içinde imece yöntemiyle çalışıyorlar, toplumu meydana getiren her birey, yaptığı iş aracılığıyla ötekilerin refahına katkıda bulunmuş oluyordu. İşbirliğinin bu biçimi gerçekten çok güzel bir şeydi. Hiç kimse, yaptığı işin karşılığında, toplumdaki herkesin ve toplumu oluşturan her bireyin yaşam kalitesini yükseltmenin verdiği tatmin duygusunun ötesinde hiçbir şey beklemiyordu." (Sf. 141)
Masalsı ve mizahî anlatımıyla polisiye de diyebileceğimiz, ütopik ögeler ve ayrıca çokça umut da taşıyan romanın kahramanı acaba cinayetin gizli ve karanlık noktalarını çözebilecek, aydınlatabilecek mi? Yaşadığı değişim ve dönüşümle bundan sonraki hayatına nasıl yön verecek? Gel git leriyle baş edip iç erince ulaşabilecek mi? Saf aşkı, sevgiyi bulabilecek mi?
Büyülü gerçekliğin günümüz temsilcilerinden olan yazar Laura Esquıvel'in dilimize çevrilen ikinci romanı bu. Başarılı biçimde beyaz perdeye uyarlanan Acı Çikolata adlı kült bir romanı daha var. Latin Amerika'da hayat bulmuş ve orada gelişmiş sanatsal yaklaşımın (büyülü gerçekçilik) nedenlerine de kafa yoruyorsunuz. Bunca hukuksuzluk, cinayet ve acıyı katlanır kılmak için mi yazar esprili ve efsaneler, mitler, hayaller ve gölgeler içeren dili, gerçekle hayali harman etmeyi tercih etmiş? Su gibi akan duru ve sade anlatım kitabı kolay okunur kılıyor. Okunası kitaplardan... İyi okumalar!
Fotoğraf: Nuran Gezer/Ekmek ve Gül
İlgili haberler
3 kadın yazar, 3 kitap ve 3 Eskişehir günü
Eskişehir’de üç güçlü kadın yazarın katılımıyla gerçekleşen edebiyat atölyesi, kadınlara yazının est...
Payal Kapadia’nin öte geçelerden çaldığı ıslık: Ay...
Aydınlık Hayallerimiz, üç emekçi kadının sessiz isyanlarını, dayanışmalarını ve kentlerdeki hayatta...
Yeniden üretim ve Ari Venüs
Kadınların faşizmde doğurganlığa hapsedilerek, ‘milletin yeniden üretilmesinde’ nesne haline getiril...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.