Kate Chopin’in romanı Uyanış, günümüzden 121 yıl önce, 1899’da yayımlanır.
Aradan geçen bunca zamana rağmen kadınların yaşamında pek de bir değişiklik yok. Onların özgürlük mücadelesi sürüyor. Günümüzde de kadının uyanış mücadelesini anlatan pek çok kitap yazılıyor, ‘Uyanış’ da 121 yıl öncesindeki tabloyu görmek adına önemli bir roman...
Roman, Victoria Dönemi’nin uysal yaşam tarzını ve değerlerini benimseyen okur için fazlaca cüretkâr. 19. yüzyılda hem fiziksel hem de zihinsel anlamda, erkeğin üstün görüldüğü bir edebiyat dünyası hâkimdir. Bırakın kadınının özgürlük mücadelesini konu olarak işlemeyi, bir kadının yazar olması bile düşünülemez. Onun görevi, işten eve yorgun gelen kocanın yemeğini yapmak, kıyafetlerini yıkamak, çocuklarına bakmak, iyi bir anne olmaktır; roman yazmak değil. Nitekim Uyanış yayımlandığında fırtınalar kopmuş, eleştirmenler Kate Chopin’i topa tutmuş ve yazarlık kariyerini gölgelemişlerdir. 80 yıl yok sayılan yazar ve eserleri 1970’lerde bir kez daha gündeme gelmiş, önce Uyanış, ardından diğer eserleri yeniden basılmış, üzerine eleştiriler, tezler yazılmıştır. Kate Chopin bugün Amerikan Edebiyatı’nda büyük öneme sahip kısa öykü yazarı olarak bilinir.
Kate Chopin, (8 Şubat 1851-22Ağustos 1904) “Amerikan kadınının ve bütün kadınların cinsel özgürlüğü ve hayatı vardır” diyerek kendi zamanında feminizmin edebiyattaki en büyük temsilcisi olmuştur. Düşünceleri fazla sıra dışı bulunduğu için muhafazakâr Amerikalılar tarafından hoş karşılanmamış, eserleri yazar öldükten çok sonra değer görmüştür.
KALIPLARA SIĞMAYAN BİR KADIN: EDNA
Kate Chopin eserlerinde, kişisel özgürlüğüne, kendi yeteneklerini geliştirmeye düşkün kadınlar yaratarak bunların mücadelelerini ve çevreleri ile kavgalarını anlatır. Uyanış’taki Edna bu kadınlardan biridir. Boğucu evliliğin kalıplarına sığmayan, sığmak istemeyen Edna, kendisi olmak, duygularını, tutkularını yaşamak, canı ne istiyorsa onu yapmak istemiş, bu arayış Edna’nın uyanışını hazırlarken romanın da adına kaynaklık etmiştir.Uyanış, Pontellier ailesinin New Orleans’taki Grand Isle’de geçirdikleri tatille açılır. Bungolov evlerde kalan tatilciler gün içinde ve akşamları yan yana gelerek kimi sohbet ederler, kimi de oyunlar oynarlar. Madam Edna bu tatilde her zamankinden daha çok kendisiyle ilgilenmeye, yaşamı üzerine düşünmeye başlar. Kocası yazlığa hafta sonları gelir, çocuklarla yardımcılar ilgilenir. Madam Ratignolle ile dostluk kuran Edna, Grand Isle’nin sahibinin oğlu Robert ile de flörtöz yakınlaşmalar yaşar. Edna bütün yaz yüzme öğrenmeye çalışır. Denebilir ki ilk özgürleşme deneyimini yüzme öğrenme ile yaşar. Bedenin suyla teması özgürlük tutkusunu körükler. Bu etkiyi şu alıntıda görebiliriz:
“Denizin hiç kesilmeyen sesi akıl çeler; fısıldayarak, gürleyerek, mırıldanarak bir başınalığın uçurumlarında büyülü bir gezintiye, derin düşüncelerin labirentinde kaybolmaya çağırır ruhu. Ruha seslenir deniz. Dokunuşu ürpertir; yumuşacık, çepeçevre sarar bedeni.” (s.21)
Çevresi ile ilişkileri değişen, uysallığını kısmen yitiren Edna, sabah yürüyüşlerine çıkar, yalnız başına gece sahile gider anlatılır romanda:
“Kısaca Bayan Pontellier bir insan olarak evrendeki konumunun farkına varmaya, bir birey olarak iç ve dış dünyası ile ilişkilerini anlamaya başlıyordu. Bu, yirmi sekiz yaşındaki bir genç kadının ruhuna çöken çok ağır bir bilgelik yükü gibi gelebilir.” (s.34)
Bu gelgitler arasında Robert’in yakınlığı hoşuna gider Edna’nın ama kendini bırakmaz ona.
Edna’nın içinde fırtınalar kopsa da dışarıdan görünen varla yok arası bir ilişkidir aralarındaki.
Robert hiç beklenmeyen bir anda adadan ayrılınca Edna sarsılır.
EDNA’NIN DEĞİŞİMİ DEVAM EDİYOR
Yazlıktan şehre geldiklerinde de değişim devam eder. Edna kendini resim yapmaya verir, çocukları, babası hatta evdeki hizmetçi bile ona modellik yapar. Ne var ki Edna’daki bu resim yapma merakı kocasının hoşuna gitmez, ona “Bir evin başındaki bir kadının ve annenin, günlerini ailesinin rahatını artırmaya çalışmak yerine, zamanını atölyede geçirmesinden daha delice bir şey olamaz.” (s. 93) diyerek tepki gösterir.Edna yaşanan diğer gelişmelerden ve aldığı tepkilerden sonra kitabın ilerleyen sayfalarında kocasına: "Belki sana, kadınlığa yakışmaz gibi gelir ama ben düşündüğümü söyleme alışkanlığı kazandım.” (s.180) diyecektir.
Şu alıntı ise Edna’nın değişimi karşısında Mr. Pontelleri’in durumunu açıklıyor. “Mr. Pontellier ara sıra karısının akli dengesini yitirmeye başladığından kuşkulanıyordu. Kendinde olmadığını açıkça görüyordu. Daha doğrusu, karısının kendisini bulduğunu, dünyanın karşısına çıkarken üstümüze bir giysi gibi giydiğimiz yapay benliğini günbegün bir kenara ittiğini göremiyordu.” (s.94)
Yazlıktan şehre geldiklerinde Edna iyice değişmiştir. Geleneksel ve ertelenmez hale gelen salı günü kabullerini yapmaz, konuklarına bu kabul gününü yapmayacağı bilgisini verme gereği bile duymaz, kasabanın pek çok ileri geleninin eşleri kapıya gelip dönmüştür, ama Edna bunu umursamaz. Canı ne isterse onu yapar. Kimseye göre davranma ihtiyacı duymaz. Bir süre sonra kocası Mr. Pontelleri, iş için başka bir şehre gider, orada epeyce uzun kalacaktır. Edna’nın içinde bulunduğu değişimi de göz önünde bulunduran kocası, çocukların bakımını karısına bırakmaz. Çocuklar aile büyüklerinin yanına gönderilir. Edna arada bir giderek çocukları görür. “Edna çocuklardan içi burkularak, yüreği sızlayarak ayrıldı. Seslerini, yanaklarının dokunuşunu yanında götürdü. Çocuklar eve dönüş yolculuğu boyunca tatlı bir şarkı gibi belleğinde varlıklarını sürdürdü. Gelgelelim, şehre vardığında şarkı ruhunda yankılanmıyordu artık. Yalnızdı yine.” (s.159)
Şehirde günlerini resim yaparak, görüştüğü bir iki kişiyi ziyaret ederek ve Robert’in dönüşünü bekleyerek geçirir.
Bir süre sonra, kocasıyla birlikte yaşadıkları evden ayrılma ve kendine ayrı bir yaşam alanı oluşturma fikrine kapılır. Sattığı resimlerden aldığı ve kumarda kazandığı para ona yetecektir.
Bu fikri hemen uygulamaya koyar. Kocasına da yazar düşüncesini. Onun kabul edebileceği bir durum değildir bu, ancak Edna’daki değişimi bilen adam, bunu önleyemeyeceğini de bilir.
Çevreye karşı mazeret oluşturmak için evi ciddi bir tadilata sokar. Böylece bir süreliğine de olsa erkeklik onurunu kurtarmıştır.
SERVETİ DEĞİL ÖZGÜRLÜĞÜNÜ SEÇTİ
Edna yeni bir eve taşınma düşüncesini şehirde en sık görüştüğü Matmazel ile konuşur. Bu konuşma, Edna’nın uyanışının boyutlarını gösterir. Kitapta bu durum şu şekilde verilir:“İçgüdüleri, servetini reddederek kocasına olan tabiiyetine son vermeye itiyordu onu. Kocası döndüğünde ne olacağını bilmiyordu. Makul bir açıklaması olmalıydı. İşlerin bir şekilde kendiliğinden rayına gireceğini hissediyordu fakat ne olursa olsun, bir daha asla kendisinden başka hiç kimseye ait olmamaya kararlıydı.” (s.132)
Yeni evine “Güvercinliğim” der Edna ve orayı sever. “Güvercinliğini seviyordu. Hemencecik sıcak bir yuva oluvermişti Edna’nın gözünde, kendisi de eve sıcak bir pırıltı gibi yayılan bir güzellik katıyordu. Sosyal statü bakımından alçaldığı, buna karşılık ruhsal bakımdan yükseldiği duygusu vardı içinde. Zorunlulukların boyunduruğundan kurtulup ileri doğru attığı her adım onu güçlendiriyor, bir birey olarak geliştiriyordu. Çevresine kendi gözleriyle bakmaya, hayatın derinden akan gizlerini görmeye, kavramaya başlamıştı. Ruhu onu çağırırken başkalarının fikirleriyle yaşamakla yetinmeyecekti artık.” (s.158)
‘BUDALA OLMAKTANSA UYANMAK İYİDİR’
Kitabın sonlarına doğru Edna’nın doktorla diyaloğu uyanışın iyice bilince çıktığını gösterir.Doktor:
“Gençlikte hayallerin esiriyiz. Adeta doğanın şartı, ırkın devamı pahasına anneliği güvence altına almak için kurduğu bir tuzak bu. Fakat doğa, ahlaki sonuçları, bizim yarattığımız ve ne pahasına olursa olsun uymak zorunda olduğumuzu hissettiğimiz keyfi koşulları hesaba katmaz.”
“Evet,” dedi Edna. “Geçen yıllar düş gibi geliyor şimdi… Uyumaya, düş görmeye devam etsek… Ama uyanıyor ve görüyoruz ki… Ama neyse! Belki de ömür boyu hayallerle yaşayan bir budala olarak kalmaktansa uyanmak daha iyidir, acı çekecek olsak bile.” (s. 188)
Edna’nın uyanışında denizin etkisi büyüktü. Ruhuna seslenen, onu derin düşüncelerin labirentinde kaybolmaya çağıran, dokunuşuyla ürperten, bedenini yumuşacık, çepeçevre sarandı deniz. Kitabın son bölümünde de Edna çırılçıplak, adeta onu kuşatan her şeyden arınarak denize, özgürlüğe, dalar. “Güneşe, üstünde esen rüzgâra, onu çağıran dalgalara bıraktı kendini.” (s.194)
UYANIŞ - Kate Chopin
İngilizceden çeviren: Burcu Ahinli
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
İlgili haberler
GÜNÜN KİTAP ÖNERİLERİ: ‘Hatalar Kitabı’ ve ‘Bir Fi...
Çocukları cesaretlendirecek iki kitap önerimiz var.
Yaşam çizgileri
Tarihin yeni ve nispeten eski zamanlarında yaşamış iki kadının yaşamını ve mücadelesini konu alan bu...
‘Dar zamanlar’da modernleşme; Ölmeye Yatmak
A.Ağaoğlu’nun Ölmeye Yatmak kitabındaki genç Cumhuriyetin modern kadını: ‘İffetli olmak’ sınırına ma...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.