Artık boyun eğmek yok!
Hatice’nin şiddet, aşağılanma, yok sayılma ile geçen hayatında kırılma noktası canına tak ettiği nokta olmuş. Onun zorluklarla bezeli hayatını değiştirmesini sağlayan, kendine güvenmeyi öğrenmesi…

Çocukluğunda çocuk gelin olarak başlayan yaşam mücadelesi, evliliğinin bitişinden sonra da devam eden, ismini gizlemek zorunda kaldığımız için takma isim verdiğimiz Hatice’nin öyküsü aslında bütün kadınlara umut olacak. Evliliği boyunca psikolojik, fiziksel ve cinsel şiddete maruz kalan, yaşamını çocuklarından ayrı sürdüren ve kızıyla bir yaşam kurmaya çalışan Hatice’den dinleyin yaşadıklarını…

14-15’li yaşlarımda evlendim. Hiç tanımadığım, bilmediğim, görücü usulüyle yapılmış bir evlilik. Hiçbir itiraz hakkım olmadı, bize itaat etmeyi öğretmişlerdi. Bir fikriniz bile sorulmuyor, hayvan gibi alınıp satılıyorsunuz.

Ev içinde yaşadıkların her ne olursa olsun boyun eğersen, ne kadar hizmet edersen o kadar iyi kadınsındır. Tabiatım gereği karşı koyan biri değilim ama elimden geleni yapmama rağmen eşimin ailesini hiçbir şekilde memnun edemedim. 10 yıl boyunca eşim bir gitti çalıştı geldi, bir iş bulamadı oturdu ama o da evin tam bir hükümdarı. 10 yıldan sonra biraz bilinçlenmeye, bilinçlendikçe de sorgulamaya başladım. Neden ailemin yanına gitmek için onun izni gerekiyordu? Ailemle aynı mahalledeydik, yürüyerek gidilecek mesafedelerdi.

Hiç dışarıya çıkmıyordum, arkadaşım yoktu, kimseyle görüştürmüyordu beni. Aramızda yaş farkı olmasından dolayı “Çocuk bu, kandırırlar, dışarıya çıkmasın, kimseyle görüşmesin” baskılarına maruz kaldım. İkinci çocuğumdan sonra yavaş yavaş komşularla konuşmaya, onlarla selamlaşmaya başladım.

AİLECEK BİR KERE YEMEK YEMEDİK

Kardeşimi kaybettim bir sebeple, işte o zaman bir eşe ihtiyaç duydum. Çocuklarımın tüm sorunları ve eksikleriyle babaları değil kardeşim ilgileniyordu. Eşim eve gelmiyordu zaten. Evliliğimiz süresince bir akşam beraber yemek yememişizdir. Bir sofra kültürü yoktu. Sürekli dışarıdaydı. 

Hastalıkta, sağlıkta, üzüntüde, sevinçte eşim hiç yoktu hayatımda, hep dışarıdaydı. Dışarıda da dediysem başka bir şehirde değil! Sabah evden çıkar, gece 12-1 gibi eve dönerdi. “Ben alışkın değilim evin içinde oturmaya” deyip kahveye gidiyordu. O özgürdü çünkü ben hesap soramıyordum, şimdi görüyorum eşler birbirlerine sorabiliyorlar, bu çok güzel bir şey. 

Bir de beni aşağılardı. “Sen bir hiçsin” diyordu bana ama öyle olmadığını kendisi de biliyordu. Mesela bir iğne oyası biliyorsam kadınlarla paylaşırdım. Yapıcı bir yanım vardı. Dedikodu yapmaktansa elimdeki işe arkadaşlarımı yönlendiriyordum o yüzden çok sevilirdim. Benim biraz bilinçlenmem, toplumun içinde sevilip sayılmam ona çok ağır geliyordu. Baskısı artıyor, daha çok aşağılamaya başlıyordu.

‘NEDEN KATLANAYIM Kİ?’ DENİLEN O AN…

Ayrılmak istediğimde ailem çocuklarımı bırakıp eve dönmemi istedi. Bense zaten babasız büyüyen çocuklarımı bir an bile bırakmayı düşünmedim. Çocuklarım zaten baba sevgisinden eksik büyüdüler, onları bir de annesiz bırakamayacağımı, beni çocuklarımla kabul etmelerini söyledim. Bir süre daha katlandım, çocuklarım okudu, mezun oldu iş sahibi oldu. Ama artık ben katlanamıyordum. İş yerine, toptancıya ben gidiyordum, evin eksikliklerini ben tamamlıyor, tadilatını ben yapıyordum. Görmeye bile tahammül edemediğim birine neden katlanayım ki, diye düşünmeye başladım. Zaten psikolojik, fiziksel, cinsel şiddetine maruz kaldım. Çocuklarımla konuştum, onlar da benim arkamda olduklarını söylediler. 

Kardeşlerime de boşanacağımı söyledim, bir sene idare etmemi istediler. Sonunda çocuklarımı aldım yanıma ve ev tuttum. Asıl sıkıntılı süreç bundan sonra başladı. Hakimiyetin kendi elinden gittiğini anlayınca, bambaşka şeyler yapmaya başladı. İlk başta iyi eş rolü oynadı çevreye karşı. Baktı dönmüyorum, tehdit ve hakaretlerin sonu gelmedi. Kendisini haklı çıkarmak için oğlumun 18 yaşındaki arkadaşını bana yakıştırdı. Toplumun gözünde beni kötü bir kadın yapmaya çalıştı.

Boşanma kararımın kesin olduğunu anlayınca, evime gizlice balkondan girip yatak odamda ne varsa araştırmış, muska koymuş yatağımın içine. Eve kimler gelip gidiyor diye gözetlemiş. “Seni rahat bırakır mıyım, seni öldüreceğim” diyordu. Herkese karalamaya başladı beni. Ben de “Neden bunu yapıyorsun, madem kötü bir kadınım beni boşa” dedim. Sokakta bir inşaat alanında tartıştık. Çocuklarım, ben ve o arasında arbede çıktı, yaralandım. Üç gün hastanede yattım. Kardeşlerim ve çocuklarım “Buradan git” dediler bana…

KENDİ AYAKLARIMIZ BİZE YETSİN DİYE…

Sığınmaevine yerleştim. Şartlar kötüydü, 2 ay dayanabildim ve ev tutmak zorunda kaldım. Devletten yardım talep edebileceğimi söylediler ama ne kira ne de fatura yardımı alabildim. İŞKUR’dan iş başvurusu yaptım, onda da sonuç yok. Sağlık sorunlarım var, ne yapacağımı bilmiyorum. Eğer kadınları böyle çaresiz bırakırlarsa, dönüp dolaşacakları yer kocalarının yanı. Aynı şiddete aynı işkenceye maruz kalacaklar. Şu an kızımla beraber yaşıyorum. Bu yaşadığım süreçte şunu öğrendim, ilk güvenilecek kişi kendimiz olmalı, kendimizden başka kimsenin faydası olmuyor. Birikim yapmalı, kendi ayaklarımızın üzerinde durmalıyız. 

DEVLET KADINLARA KENDİNİ GÜVENDE HİSSETTİRMELİ

Devlet şiddet gören, boşanma aşamasında olan kadına 6 aylık veya 1 yıllık ev kiralamalı, kadın kendini güvende hissetmeli. “Çocuğuma ne yedireceğim?” diye düşünmemeli kadın. İş olanağı sağlamalı, Düşünün ki bir battaniyeniz yok, devlet bunu bile size sağlamıyor, paranız varsa yaşıyorsunuz hayatta kalıyorsunuz, paranız yoksa da soğuktan donarak öleceksiniz. Bir de öldürülme korkusu yaşıyoruz. Koruma ve gizlilik kararım olduğundan dolayı da her yere rahat gidemiyorum, sıkıntı yaşıyorum, iş bulma olanağım azalıyor, yeşil kart alamıyorum, yardımları alamıyorum başlı başına sıkıntı bunlar hep. Şiddette uğrayan ben, her şeyden mahrum kalan da ben. Ama tüm bu sıkıntılarla mücadele etmeyi öğrendim, direneceğim. O eski boyun eğmişliğim yok. Kadınların “Sen kadınsın, yapma, boyun eğ” sözlerine kulak asmayıp mücadele etmelerini istiyorum. Ben öyle yaptım, iyi ki de yaptım!Fotoğraf: Freepik

İlgili haberler
Hayatın içinden göç yolunda bir film: Nomadland

Hem işsiz hem de evsiz bırakılan insanların yaşamlarından, hayata bakış sunuyor Nomadland.

Dayanışmayla daha önce tanışsaydım bambaşka bir ha...

Yıllarca şiddet gören Demet, bugün kadın dayanışması sayesinde boşanma davası açtı. Kızı ve engelli...

Şiddetten kaçan göçmen kadınların hikayesi...

Göçmenler bu ülkenin bir parçası artık, birlikte yaşayacağız ve birlikte daha güzel bir hayat için m...