Mehmet Şimşek tarafından “Kamuda Tasarruf ve Verimlilik Paketi” geçtiğimiz günlerde duyuruldu. Açıklama yeri için ise bilindiği gibi 40 saniyede 1 asgari ücret harcayan saray seçildi. Atılan her adımın, açıklanan her yeni paketin Erdoğan-Şimşek sömürü programıyla uyumlu olduğunu, gerek 3 yıllık Orta Vadeli Program, gerekse 12. Kalkınma Planı denilen makro planların hayata geçirilmesinden kaynaklandığını biliyoruz.
2024 BÜTÇESİ GÖSTERMİŞTİ
Tek adam yönetiminin 2024 bütçesinin 3 önemli ekonomi politik tercihini hatırlayalım.
• “Dolaylı-dolaysız vergiler ve gelir vergisinden oluşan her 100 liralık bütçe gelirinin 80 lirasını patronlardan değil, işçi ve emekçilerden alacağız.”
• “Aldıklarımızı vergiden muaf tuttuğumuz sermaye sınıfına vereceğiz.” Bütçede sermaye sınıfına tanınan muafiyetler 2.2 trilyon lira tutarında tanımlandı.
• “Her ne kadar bütçe gelirlerinin tamamını halktan alsak da başta eğitim ve sağlık hizmetleri olmak üzere bizden kamu hizmeti beklemeyin.” Bu nedenle eğitime, sağlığa neredeyse personel ücretlerinin ödemesi kadar, son derece sınırlı bütçeler ayrıldı.
Bugün 100 bin öğretmen açığı ve İstanbul’da hastanelerde aylardır kolon kanseri kiti bulunmaması gibi durumlar bu politikaların sonucudur. Açıklanan pakette servet sahibi patronlara yönelik vergi muafiyetlerine, kamu-özel iş birliği projelerindeki yükümlülüklere, kamu ihale sistemine dair tek bir tasarruf kararının olmayışının nedeni tabii ki iktidarın, sermaye sınıfının iktidarı oluşudur. İktidar yıllık bütçesi, 3 yıllık OVP’si, kalkınma planları, paketleri, torba yasaları ve genelgeleri ile isimleri farklı olsa da aslında tek bir planı işletmektedir: sermaye planı. Bu planda yıllar da geçse karşılarında örgütlü ve birleşik bir mücadele olmadıkça halk için bir tek olumlu adım atılmayacaktır.
TASARRUF PAKETİ KAMU EMEKÇİLERİ AÇISINDAN NE İFADE EDİYOR?
Kamuda harcamalara mali disiplin getirmek, verimliği arttırmak gibi süslü sözlerle öne sürülen paket aslında eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, sosyal yardımlar, yerel yönetim hizmetleri gibi bütün kamu hizmetlerinin kısıtlanacağının, kamuda esnek çalışma uygulamasının ve emekçilerin en küçük haklarına göz dikilmiş olduğunun resmi belgesi niteliğindedir. Bu pakete göre 3 yıl kamuya yeni personel alınmayacak, esnek ve uzaktan çalışılacak, servisler kaldırılacak, kamu hizmetlerinde yüzde 20 kısıtlama yapılacak, yeni bina kiralanmayacak, yeni lojman ve sosyal tesis alımı/yapımı yasaklanacak, mevcut tesisler “ekonomiye kazandırılacak” yani özelleştirilecek. Özetle artık kamu emekçileri, eksik istihdam nedeniyle iş yükü altında daha fazla ezilecek, esnek ve uzaktan çalışacak, kıdem tazminatı ve emeklilik hakları gasbedilerek OVP’de geçen tamamlayıcı emeklilik sistemine mahkum edilecek, çalışma saatleri belli olmayacak, zaten sınırlı sayıda kurumda olan servisler iptal edildiğinden ulaşım masraflarını kendileri karşılayacaklardır. Paketin arkasından yayınlanan genelgede ise yine “Tasarrufla, verimlilikle bunların ne alakası var?” dedirtecek kararlar var.
• Çalışma günü çekirdek ve esnek zaman diye bölünecek.
• 08.00-17.00 süreleri yerine 06.00-20.00 süreleri gelecek.
• Emekçilerin işe daha erken gelmesi veya işten daha geç çıkması istenecek.
• Yoğunlaştırılmış çalışma kapsamında 10 saat çalışılacak. Fazla çalışma karşılığında fazla mesai ücreti verilmeyecek, izin kullanılacak.
• Yetkili amir çalışma günleri veya saatlerini değiştirilebilecek.
• Eksik çalışma saatleri telafi edilecek, izin günü olan Cumartesi günü çalışma günü olarak belirlenebilecek.
• Yetkili amir uzaktan çalışma yapılan ortamı ve memuru denetleyebilecek.
• İzin hakkı bir sonraki yıla devredilmeyecek.
Bu sürecin 3 yılla sınırlı olmayacağı, yeni torba yasalar ve vergilerin de yolda olduğu ifade edildi.
Halihazırda yoksulluk sınırının altında çalışan bütün kamu emekçileri için tasarruf paketi artık ulaşımdan barınmaya, kreşlerden lojmanlara, sosyal tesislerin kapatılmasına kadar ağır ekonomik maliyetleri ve yeni bir çalışma rejimini beraberinde getirecek. Cumhurbaşkanı’nın genelgesinde geçen “Atıl personel kalmayacak” sözü esnek çalışma ve 3 yıl boyunca yeni personel alınmayacağı düşünüldüğünde oldukça ağır çalışma koşullarını ve fabrikalarda duyduğumuz işveren denetimi gibi baskıların yaşanacağını ifade ediyor. Esnek ve uzaktan çalışmanın, performans değerlendirme ve işveren baskılarının, zaten çok zayıf olan sendikal örgütlüğü de dağıtma özellikleri taşıdığını belirtelim.
KAMU EMEKÇİSİ KADINLARI NE BEKLİYOR?
Kadınların kamuda görev yapmak istemelerinin en önemli nedenleri kamu alanının iş ve maaş güvencesiyle görev tanımı yapılmış, çalışma saatleri ve izin süreleri belli, emeklilik hakkı olan, özel sektöre göre ayrımcılık ve cinsel şiddet açısından görece daha korumalı olmasıydı. Ayrıca kamu kurumlarında yemekhane, spor salonu, lostra, servis, kreş, sosyal tesis, lojman gibi hakların varlığı önemliydi. Geçtiğimiz yıllar içinde pek çok kurumda servisler kaldırılmış, kreşler kapatılmış olsa da kimi iş yerlerinde mücadele ve toplu sözleşme kazanımları ile korunan haklar vardı. Pandemi sürecinde kamuda provası yapılmış esnek ve uzaktan çalışma OVP’de “güvenceli esneklik” sözüyle yer almıştı. Ayrıca tek adam yönetiminin kadınlar için aile ve çalışma hayatının uyumlaştırılması politikasını biliyoruz. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş bu politikayı şöyle özetlemişti: “Milletimin en güçlü kalesi ailedir, bu kalenin en güçlü neferleri ise kuşkusuz kadınlardır. Kadınların ev ve iş hayatı arasında bir tercih yapmak durumunda kalmaması için esnek ve uzaktan çalışma modeli, hibrit çalışma modeli üzerinde çalışıyoruz. Çalışmalarımız nihayete erdiğinde kadınların iş ve aile dengesinin sağlanmasında öncü adımlar atmış olacağız.”
Artık planlanan, kamuda da kadınların eğitimleri ve meslekleri ne olursa olsun evde çocuk, yaşlı, hasta bakması ve aynı anda parasını kendi ödediği bilgisayarda, yine kendi karşıladığı internetle erkek kamu emekçileriyle performans yarıştırmasıdır. Bu durum kadın kamu emekçilerini saati ve tanımı belli olmayan işlerle gece gündüz tüketerek eve kapatacaktır. Pandemi sürecinde evde artan iş yükünü, şiddet vakalarını, dönüşümlü işe gitmesi gerekirken “Evde kalmak istemiyorum, işe geldim” diyen kadın kamu emekçilerini hatırlayalım. Bunca yük altında işini, konumunu ya da ücretlerini korumakta zorlanacak kadın emekçilere esnek çalışma ve performans savaşlarının amir baskısı, istismar ve cinsel taciz olarak yansıyacağı da tahmin edilemez değildir. Diyelim ki kadın kamu emekçisinin iş yerinde çalışması gerekecek gece ya da gündüz toplu taşıma ile iş yerine -özellikle büyükşehirlerde- zaten yorgun bir halde ulaşacak. Eksik personel dolayısıyla ve artık fazla mesai ücretleri de ödenmeyeceğinden fazla mesai çalışması normal mesaide yapılacak. Normal ve fazla mesaiyi aynı anda yapan, artık ayakta kalmakta zorlanan kadın emekçi tıpkı uzun vardiyadan çıkmış bir kadın işçi gibi güçlükle toplu taşımaya binip önce çocukları toplayıp, sonra evdeki mesaiye koşacak. Artık çocuğunu güvenle bıraktığı bir kurum kreşinden alıp birlikte bineceği bir servisi olmadığından taşıdığı yüklerle beraber yorgunluğun yanı sıra şiddete daha açık olacak.
Görevde yükselmede yaşanan cinsiyetçi ayrımcılık yetmezmiş gibi artık şeflik dışında kadro atamaları da yapılmayacağından kadın kamu emekçileri en alt düzeyde, en basit işlerde çalıştırılacaklardır.
Daha önce çalışılan kurumda var olan sosyal tesisler, kreşler, lojmanlar satılacak; anlaşılan o ki yemekhaneler dahi kapatılacaktır. Böylece evde yemek hazırlama, çocuğa beslenme koyma, iş yerine yemek yapma yükü hiç bitmeden sürecektir.
KAMUDA DÖNÜŞÜM YENİ DEĞİL
Gerek kamu hizmetlerinin tasfiyesi gerekse kamu emekçilerinin çalışma ve yaşama koşullarına, iş güvencesine yönelik iktidarların saldırıları 24 Ocak kararlarından bu yana sürüyor. Bu süreç kamu emekçileri mücadelesinin seyrine göre bir adım ileri, iki adım geri ilerledi. Özelleştirme Karşıtı Platform ve Emek Platformu süreçlerinde gerek işçi gerek kamu emekçileri sendikalarının ortak mücadeleleri iktidarların planını bozan, erteleten, zamana yaymak zorunda bırakan bir güç ortaya koydu. Daha önceki iktidarlarda da gündeme gelen kamu personel rejimi yasa tasarıları kamu emekçilerinin geçmiş yıllardaki mücadelesi ile birkaç kez geri aldırılabilmişti. Dolayısıyla bugün kamu emekçilerinin son kazanımlarının elinden alınarak esnek çalışmanın hayata geçirilmek istenmesinin aslında alandaki örgütsüzlük, parçalanmışlık, rekabet ve zayıflıkla doğrudan bir bağı olduğunun altını çizmek gerekir.
PAKETLER, PROGRAMLAR DEĞİL TAYİN EDİCİ GÜÇ MÜCADELEDİR
Tüm yazı boyunca sermaye sınıfının ve iktidarının ülkemiz işçi ve emekçilerine verecek hiçbir şeyi olmadığına dikkat çektik. Tersine; dertleri, olanı da gasbetmektir. Bütün bu politikalar yasalara ve toplu sözleşme ihlallerine rağmen sürmektedir.
Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerinin geçmiş mücadeleleri lehlerine kimi yasal düzenlemeleri yaptırsa da mücadelenin gerilediği her dönemde iktidarlar bu kazanımları geri almak için seferber oldular. Bütçenin paylaşımı, vergide adalet, ücretlerin düzeyi, orta ve uzun vadeli sermaye planlarındaki sömürü oranı gibi her şey sınıf mücadelesinin gücüyle alakalıdır. İşçi sınıfı ve emekçiler ne kadar örgütsüz ve dağınıksa bedel o kadar ağırdır. Kamuda bu kadar kapsamlı bir hak gasbı ve yıkımın gücünü kamuda sendikalarının da sorumlusu olduğu bölücülük, rekabet, kamplaşma ve örgütsüzlükten aldığı açıktır. Yıllardır ortak talepleri etrafında, iş yerlerinden başlayan birleşik bir mücadeleyi ortaya koyamayan kamu emekçilerini, elbette bundan farklı bir tablo bekleyemezdi. Bir musibet bin nasihatten evladır diye halk arasında sıkça kullanılan bir söz vardır. Bugüne kadar her ne yollarla bölünmüş ve karşı karşıya getirilmiş olurlarsa olsunlar, kamu emekçileri şimdi ortak talepleri etrafında insanca çalışmak ve yaşamak için yan yana geldiğinde bu tasarruf paketi çöp olabilir.
Daha önce kamuda dönüşümün işçi ve kamu emekçilerinin mücadelesiyle nasıl yıllarca engellendiğini yazmışken iş yeri ve iş kolu düzeyinde geçmiş kazanım örneklerini hatırlatarak bitirelim.
Diğer iş kollarındaki kamu emekçileri ile aynı Devlet Memurları Kanunu'na bağlı olunmasına rağmen yerel yönetim iş kolunda imzalanan toplu sözleşmeler, bu sözleşmelerde 8 Mart'ın izin günü olması, kadına yönelik şiddete karşı engelleyici ve yaptırım içeren sözleşme maddeleri, kreş, etüt, emzirme odaları, ulaşım hakkı, eğitim, yakacak, engelli aile bireyi için ek ödemeler ve ikramiyeler gibi kazanımlar iş yeri ve iş kolunda emekçilerin mücadelelerinin sonucunda kazanılmış somut örneklerdir. Bugün bu kazanımlar da saldırı altındadır. Belediye emekçilerinin ulaşım hakkını kazanma ve koruma mücadelesi de önemli bir başka örnektir. 1990’lı yılların sonlarına doğru belediye emekçilerinin toplu taşımada serbest kart kazanımının gasbı belediye başkanlıklarının karşısında belediye emekçilerinin mücadelesi ile engellendi. Ancak 2001 yılında çıkan bir yasayla önce belediye sivil memurlarının, sonra zabıtaların kartları iptal edildi. Ancak belediye emekçileri başta 3 büyük ilde olmak üzere haftalarca iş yerlerine her gün giderken ve mesai çıkışlarında eylemler yaptılar. Talep ortaktı ve netti, mücadelede ısrar vardı ve kazanana kadar sürdü. İşe geç başlama, erken çıkma, metro istasyonlarında turnikelerden atlama, otobüslerde kart basmama gibi kitlesel eylemlerin sonunda ücretsiz toplu taşıma hakkını iş verenleri olan belediye başkanlarına kabul ettirildi. Böylece yasa çöpe atılmış oldu. Yine bugün iş yerlerinde hâlâ var olan kreşler, yemekhaneler, spor salonları uzunca yıllar verilen sendikal mücadelelerin sonunda kazanıldı. Şimdi yine geçmişte başardığımız gibi haklarımız ve hayatlarımız için birleşme zamanıdır. Hakkımızda reva görülen bütün planları ve programları bozacak güç ortak mücadelemizdedir. Ortada uzun yılları kapsayan bir IMF programı var ve bizim bugün geçmişten daha çok her iş yerini; ücretsiz ulaşım, lojman, yemekhane, kreş, sosyal tesis için mücadele alanına çevirmeye ihtiyacımız var. Artık mücadele etmezsek iş ve ücret güvencesi de dahil olmak üzere hiçbir güvenceye sahip olamayacağımızla yüzleşmenin; kamplaşmanın, örgütsüzlüğün ve beklenticiliğin bize neleri kaybettirdiğini görmenin zamanıdır. IMF programının birer parçası orta, uzun vadeli planları, paketleri ve torba yasaları bozacak güç, işçi sınıfı mücadelesiyle birleştiğimizde pekala mümkün. O halde kamu tasarruf paketine, OVP’ye, vergide adaletsizliğe, düşük ücretlere, uzun ve esnek çalışma saatlerine karşı birleşelim.
Fotoğraf: DHA
İlgili haberler
Kamusal hizmete ‘tasarruf’ engeli çocuklar için aç...
Şimşek programı olarak adlandırılan Orta Vadeli Program'daki kamu harcamalarının kısıtlaması kadınla...
Sermaye için tasarruf, kadınlar için hak gasbı
Kamuda tasarruf tartışmaları başladığında bu kararların kadınlar açısından eğitim, sağlık gibi hizme...
Emekçiye tasarruf Aile Bakanlığına 29 milyonluk ar...
İktidar bir yandan kemer sıkma ve kamu harcamalarından tasarruf politikası ile işçi, emekçi kadınlar...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.