Nereden başlamak lazım Asel’in* hikayesini anlatmaya diye düşünmemek elde değil. 10 yıl önce Türkiye’ye gelmesiyle birlikte başlayan mülteciliği, yaşama tutunmaya çalışması, bir kadın işçi olarak hayatına devam etmesi, yerli işçilere sendikal mücadelede örnek olması, bugün sürdürdüğü koşullar, anlattığı her şey bir haber konusu.
Asel 5 yıl bir et fabrikasında çalışıp burada Türkiyeli işçilerle Gıda-İş’te örgütlenip sonrasında işsiz kalmış bir kadın. Bir yıl önce verdiği bu mücadeleyi tüm işçiler için yaptığını hatırlatıyor. Daha sonra plastik, ambalaj gibi başka iş kollarında çalışmış, 2 aya yakındır işsiz.
Önce biraz Türkiye’ye geliş sürecini konuşuyoruz. 10 yıl önce eşi ve ailesiyle birlikte savaştan kaçıp gelmiş, bir oğlu var ancak eşinin imam nikahlı eşinden olan iki çocuğuna da bakmış. “Eşim Türkiye’ye geldikten bir süre sonra Avrupa’ya gitti. Gittikten sonra da bizi terk etti, 3 tane çocuk bıraktı bana. ‘Sana vize göndereceğim, buraya getirteceğim’ deyip sürekli oyaladı beni. Bir sürü de borç bıraktı. Telefon edip benimle kavga ediyordu sürekli, ‘Neredesin, neden telefonu açmıyorsun?’ diyordu. Halbuki oğlumla aynı lokantada çalışıyorduk, ‘Çalışıyorum, nasıl açayım?’ diyordum, ‘Başka bir kişiyle konuşuyorsun’ gibi şeyler söylemeye başladı. Aslında kendi görüşüyordu. Daha sonra gönderdiği vizeyi istemedim, en son da resmi olarak boşandık” diye anlatıyor.
‘VUR KAFASINA AL EKMEĞİNİ’ SİSTEMİNE KARŞI ÖRGÜTLENDİM
Özellikle Türkiyeli gıda işçisi kadınlarla dayanışmayı sürdürmüş Asel, bir yıl önce işten atılması ve şimdiki yaşam şartları hayatını biraz değiştirmiş. Türkiye’de işçi olmanın güzel olmadığını, işçileri çok uzun saatler çalıştırıldıklarını, özellikle mülteci kadın işçilerin daha çok sömürüldüğünü ifade ediyor: “12 saat çalışmanı istiyorlar. Asgari ücret veriyorlar, mesailerle 15 bin liraya kadar alabiliyorsun, cumartesi çalışma, pazar günü mesai diyorlar. Maaş az, çalışma saati çok, akşam servis yok, muamele sıfır. Sanki çok para veriyorlar da ‘Oturmayın, nefes almayın, telefon yok’ bir sürü sorun var yani… Zam istiyorum vermiyorlar, molada oturduğum zaman ‘Neden oturuyorsun’ diye sorgulanıyor, makine miyim? Düzgün bir iş yok yoruldum bu koşullardan.”
“Niye sendikalaşma mücadelesi verdin?” sorusuna “Beni çok tehdit ediyorlardı” yanıtını verip devam ediyor anlatmaya: “Ustalar diğer işçilere daha çok maaş verirken bana daha düşük maaş veriyorlardı, erkek işçilere çok hakaret ediyorlar ama onlar 20 bin lira maaş alınca susuyor. İşçiye kötü davranılan yerlerde çalışmak istemiyorum. Başka bir sorun da senelik izindi. İzne çıkmak istediğimde makine bildiğim için ‘Sen çıkmayacaksın’ diyorlardı, herkes izine çıkarken ben çıkamıyordum. Çalıştığım fabrika çok soğuktu, çok hasta oluyordum, ‘Rapor almayacaksın, yasak’ diyorlardı, rapor aldığım zaman ‘Tanıdık doktor mu var’ diye soruyorlardı, devlet hasta olduğunda rapor alacaksın diyor, onlar nasıl yasak koyabiliyor ki? Maaştan çok para kesiliyordu, iki kere korona oldum izin vermediler, çalışmaya devam ettim, 7 kişinin yapacağı işi iki kişi yapıyorduk, 5 kişi hasta, evde, iki kişi bütün işi yetiştirmeye çalışıyorduk.”
O hakları için sendikalaşır, tüm işçiler için daha iyi çalışma koşulları istediğini söylerken kimi işçilerin “Sendikadan ne kadar para alıyorsun, para yoksa bu kadar savunmazsın?” diye sorduğunu ekliyor. Tüm bunlara rağmen işçileri sendikalaşmaya ikna etmeye çalışmış: “Kimi geleceğiz dedi, kimi gelmeyiz dedi. Tazminatsız işten çıkarırlar diye korktular” diyor.
‘SURİYE’DE İŞ YOK, BEN ÇALIŞIP OĞLUMA PARA GÖNDERİYORUM’
Asel’in oğlu kimliğini yenilemediği için Suriye’ye geri gönderilmiş. Yaşamını nasıl sürdürdüğünü soruyorum, “Orada iş yok, ben çalışıp ona gönderiyorum, o oturuyor” diyor. Ekonomik kriz, işsizlik, parasızlık Asel’in sosyal yaşamını da etkilemiş. Ağabeyi, yengesi, 4 yeğeni, 7 kişi bir evde yaşıyorlar. Ağabeyinin kendinden sürekli para aldığını ama geri vermediğini dile getiriyor: “Sanki çok para kazanıyorum, benim verdiğim para ortada yok. Geçen söyledim ‘Çalışmıyorum bana para verir misin?’ diye ‘Para yok’ dedi, ama araba kiraladı, bir sürü para verdi. Bana para yok, ama araba için var. Kendi ihtiyaçlarımı karşılayacak param bile kalmıyor, yalnız bir hayat kuramıyorum, evden ayrılmamı kabul etmiyor, bizde böyle bir şey mümkün değil zaten. Evlenmeden çıkamazsın evden.”
— Arkadaşın, komşun yok mu?
— Yok, hiç arkadaşım yok.
— Niye, hiç dışarı da mı çıkmıyorsun, kimseyle dertleşmiyorsun?
— Kimseye güvenemiyorum, arkadaş olduklarım sonrasında başka türlü yaklaşıyor bana.
— Bir gününü nasıl geçiriyorsun?
— Evde geçiriyorum, TikTok’la uğraşıyorum, Facebook’a giriyorum, ailemle konuşuyorum WhatsApp’tan, başka kimse yok.
— Kafeye, parka gitmiyor musun hiç?
— Sadece ailemle gidiyorum, yengem, ağabeyim. Çünkü korkuyorum. Bir arkadaş edindiğimde, bir iki hafta görüştükten sonra altından başka şeyler çıkıyor. Başıma geldi, bir kadınla tanıştım birkaç defa görüştük, sonra bana ‘Neden evlenmiyorsun, bekar, güzel kadınsın’ dedi, tanımadığım bir erkeğe numaramı vermiş, adam 9 çocuklu, ‘Evlenmek istiyorum’ diye aradı beni, ben de ‘10. çocuğun olunca ben evlenirim seninle’ diyerek tersledim. (Gülüyor).
— Sendikadaki insanlar kötü mü, buraya gelebilirsin.
— Buradaki insanlar temiz ama buraya da her gün gelemiyorum, her gün yol parası veremem, evden çıkmam da sorun oluyor. Tek kurtuluşum evlenmek. O evden başka türlü çıkamam. Iraklı biriyle tanıştım, beni görmeye geldi, onunla evleneceğim ve artık çalışmayacağım.
ÇÖP KARIŞTIRIRIM AMA BEDENİMİ SATMAM
Facebook en çok vakit geçirdiği sosyal mecralardan biri. Ancak özellikle Suriyeli kadınların iş ilanları üzerinden kullanıldığını, fuhuşa yönlendirildiğini anlatıyor: “Bir kadınla bir hafta boyunca görüştüm. Arap bir iş adamının fabrikasında iş ayarlayacağını söyledi, daha çok kadınların çalıştığını anlattı, ‘Sabah 9 öğlen 3 çalışıyorsun, maaşı da iyi ama kadınlar çok kavga ediyorlar dedi. ‘Tamam, ben kimseye karışmam, yeter ki düzgün bir iş olsun, iyi bir maaşı olsun’ dedim. Bir haftanın sonunda bana ‘Fabrika değil, erkeklerle buluşuyorsun” deyince neye uğradığımı şaşırdım. Ne zaman işe gideceğiz bana o zaman söylüyor bütün bunları.
— ‘Arabistan’dan erkekler geliyor, bize çok para veriyor’. Ben de ‘Gider lastik, karton, kağıt toplarım, çöpten çıkarır onları satarım, onlardan para kazanırım ama asla böyle bir iş yapmam’ dedim. Bir de ‘Bir günde 15 bin lira kazanıyorsun. Ne iş bekliyorsun ki?’ diye soruyor.
Bir başka mesele de işçi simsarlığı büroları gibi bir sistemin yine Facebook üzerinden devam etmesi. Asel, iş arayanların başvurdukları işlere yerleştirilirlerse aracı olanlara 4 bin lira komisyon verdiklerini aktarıyor:
— Mesela kapı kolu paketleme işine gidiyorsun, 14 bin lira maaş, günlük 10 saat çalışma, her gün 4 saat de mesai toplamda 14 saat çalışacaksın. Mesai ile ücret biraz daha artıyor. İşe başlamadan 500 lira başladıktan sonra 3 bin 500 lira komisyon veriyorsun işi ayarlayanlara. Elden de vermiyorsun, çalıştığın firmanın muhasebesinden alıyor onlar kalanı. Hem 14 saat çalışmak ne demek, bir saat de yola gidiyor, ediyor 15 saat. Hangi arada yemek yiyeceğim, duş alacağım, uyuyacağım, dinleneceğim. Devlet bunları bilmiyor mu, görmüyor mu? Nasıl komisyon alabiliyorlar. Hem benden hem iş yeri muhasebesinden ayrı ayrı para alıyorlar. Facebook’ta böyle çok fazla ilan var. Ama ben günde 500 lira verdikleri gündelik işlerde çalışacağım, Esenyurt'ta bir hastanenin orada durak var, orada bekliyorsun iş için gelenleri topluyorlar. Tekstil, plastik, paketleme, ambalaj her türlü işi var. Hep kadınlar gidiyor. Sadece kimlik olması şart. Makyaj, oje, topuklu ayakkabı, parfüm yok, saçlarını kapatacaksın. Akşam iş bitince alıyorsun ücretini. Sabah 8.30 akşam 6.30 arası çalışıyorsun, 11 saat falan, bir saat yemek molası var, çay molası da var. Çok talep var bu işlere, günde 20 kadın gidiyor o duraktan.
‘ÇÖZÜM ANLIK REFAHA ERMEDE DEĞİL ÖRGÜTLÜ MÜCADELEDE’
DİSK’e bağlı Gıda-İş Sendikası Genel Sekreteri Olcay Ozak Asel’in çalışma yaşamı ile ilgili anlattıklarının Türkiyeli kadın işçilerin yaşadıklarından farklı olmadığını belirtiyor. Asel’in tüm bunların yanında göçmen işçi olmasından kaynaklı hem iş bulmada hem işi sürdürmede ve memleketin diğer koşulları açısından daha fazla mağduriyet yaşadığına dikkat çeken Ozak şöyle devam ediyor: “Yalnız bir yaşam kurma meselesinden, ev kirasına, barınmaya, güvenli bir yaşam alanı kurmaya kadar daha fazla sorun yaşıyor. Sosyal hayatının ne kadar kısıtlanmış olduğunu anlatıyor. Bu bütün hayatını etkileyen ciddi bir şey. Ülkemizde göçmen işçilerinin sayısı her geçen gün artıyor. Asel belki kendi ülkesindeyken çalışma yaşamına dahil değildi, ülkesinde onu zorlayan koşullar çok fazla olmasa da burada yaşama mücadelesi verirken kendini çalışma yaşamının içerisinde buldu ve buradaki zorluklarla boğuşa boğuşa o da güçlendi. Bir iki yıl önce tanıdığımız Asel’den çok daha güçlü bir Asel var şimdi. Kendisi gibi bütün bu sorunları yaşayan o kadar çok kadın var ki, göçmen olmaktan kaynaklı bu sorunları yaşadıklarını düşünüyorlar ama yerli ya da göçmen fark etmeksizin bütün kadın işçiler aynı sorunlarla boğuşuyor, aynı baskıya, aynı şiddete maruz kalıyor, aynı aşağılanmayı yaşıyor, aynı ağır koşullarda çalışmak zorunda bırakılıyor.
Gıda-İş Sendikası olarak biz Asel’i tabii ki mücadeleye çağırıyoruz, zaman zaman burada yürüttüğümüz çalışmalarda Asel’le haberleşiyoruz. Sıkıştığı yerde bulduğu çözüm önerileri onu kurtaracak çözüm önerileri değil, kendini anlık refaha erdirecek bir çözüm önerisi buluyor ama biz açıktan çağrı yapıyoruz hem ona hem de tüm göçmen kadın işçilere. Birlikte örgütlenip, birlikte refaha çıkmaktan başka seçeneğiniz yok. Asel’in ve onun gibi kadın işçilerin, emekçi kadınların yaşadığı koşulları değiştirmenin en önemli araçlarından biri örgütlü olmak. Çözümsüz değil hiçbiri, bütün bu sorunların çözümü örgütlenmek, mücadele etmek.
*Güvenlik kaygıları nedeniyle kadın işçinin gerçek ismi değiştirildi
Fotoğraflar: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Göçmen kadın olmak: Düşün ki hep ‘diken üstündesin...
Dünyada ve Türkiye’de savaşalar, yoksullaşma ve şiddet sarmalının hedefi haline gelen göçmen kadınla...
Almanya’da göçmen kadın olmak: Keyif fotoğrafların...
Bazen ikinci işlerde çalışıyorum. Evlere temizliğe gidiyorum. Bakmayın arada arkadaşlarla kahve keyf...
Sevda Karaca göçmen kadınlarla buluştu: ‘Gaziantep...
Gaziantep Milletvekili Adayı Sevda Karaca, Şahveli Mahallesi’nde göçmen kadınlarla buluştu: ‘Biz art...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.