Söz konusu eğitim olunca veliler, öğrenciler, öğretmenler herkes ayrı yakınıyor. Özel sektörde çalışan bir öğretmen olarak bende de durum aynı, bir dokun bin ah işit... Devletin neoliberal politikalarıyla özelleşmenin had safhaya varması, eğitimin piyasalaşması öğretmeni de veliyi de öğrenciyi de epey zorluyor.
Denetimin olmadığı özel kurumlarda fahiş kayıt ücretlerine karşılık öğretmene verilen devede kulak kalıyor. Sadece İstanbul'da özel kurumların sayısı devlet okullarını geçti. Peki kıt kanaat geçinen yoksul, emekçi aileleri dâhi özel okullara mahkûm kılan şey ne? Eğitime ayrılmayan bütçe ve verilmeyen önem.
Devlet okullarında çocuklar açlıktan bayılırken, atama bekleyen binlerce öğretmen varken, özel eğitim kurumlarında çalışan öğretmenler 2014 yılında yasadan kaldırılan taban maaş hakkı için mücadele ederken, öğretmenler asgari ücrete mahkûm edilirken sanki eğitimde hiç sorunumuz yokmuş gibi tek gündemimiz "Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli" oldu.
Eğitimin dinselleştirilmesi ile bilimsellikten uzak, "dindar ve kindar" bir nesil yetiştirme yolunda ÇEDES projesi yeterli gelmemiş olacak ki bakanlık çareyi tümden müfredatı değiştirmekte buldu. Devletin, kendi fikrini besleyecek, ve siyasî aklını sürdürecek bir kuşağa ihtiyacı var. Eğitim/ müfredat bunu oluşturması için biçilmiş kaftan. MEB'in müfredatı tanıtım yazısında yazdığı gibi "...milli bilince sahip, ahlaklı, erdemli, milleti ve insanlık için faydalı ve güzel olanı yapmayı ideal edinmiş; beden, zihin, kalp ve ruh bütünlüğüne sahip bilge nesiller hedefleniyor."
Müfredatta da geçen "yetkin ve erdemli" öğrenci profilini yaratmak için benimsenen "bütüncül eğitim yaklaşımı" bilimi ve bilim dallarını esas alan, nedensellik, merak ve amaç odaklı bir disiplinler bütünü değil. Öğrenciyi "erdem- değer- eylem modeli" adı altında dinî kıskaca alan ve kendi ideolojisini empoze eden bir model.
Proje şu; eğitimi özgür düşünce ve akıl ile değil, dini değerler ile dolduracağız ve böylece “erdemli bireyler yetiştirip huzurlu bir topluma kavuşacağız.” Eğitim modeli için geri bildirime yalnızca bir hafta verilmesi, oldu bittiye getirilmesi, müfredatın içeriğinin tam da yaratılmak istenen nesli tarif etmesi gösteriyor ki eğitim ve müfredat yalnızca bilime karşı değil, aynı zamanda aydınlık yarınlar için savaşan herkese karşı silah olarak kullanılacak.
İktidarın ihtiyaç duyduğu "sadeleştirme" aslında eğitimi bilimden, akıldan, meraktan ve sorgudan arındırma. Sayfa sayıları azalmış, içerikler sadeleştirilmiş fakat her konu ve her ders muhakkak dini, İslâmi içeriklerle desteklenmiş. Yabancı dile, spora, sanata dair hiçbir şey yok. Bu dersler seçmeli mi olacak, içeriği nasıl olacak muamma.
İnsan Hakları ve Vatandaşlık ders kitabının sayfa sayısı 30 iken din kültürünün 218, Biyoloji 88 iken Kuran-ı Kerim 169, Fizik 114, Kimya 113 iken Peygamberimizin Hayatı 154...
Eşit, özgür, bilimsel ve demokratik bir eğitim talebimiz bu model ile iyice rüya oluyor. Laik ve bilimsel eğitimin kırıntılarını ortadan kaldırmayı hedefleyen bu eğitim modeli, oldu bittiyle dayatılamaz.
Eğitimde halihazırda sorunlar derya denizken, müfredat böylesine vasat bir şekilde değiştirilemez ve bir partinin propagandası haline dönüştürülemez.
Fotoğraf: Evrensel
İlgili haberler
Eğitim hiç 'Tekin' değil
Rakel Dink'in dediği gibi "Bir bebekten, bir katil yaratan zihniyet sorgulanmalıdır." Eğitimciler aç...
1 Öğün Ücretsiz Sağlıklı Yemek davasında mahkeme,...
Okullarda bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek verilmesi için açılan davada karar verildi.
İktidarın ‘kutsal ailesi’ için müfredat hazırlandı
Ortaokullarda ve liselerde 'Türk sosyal hayatında aile' dersi için müfredat hazırlanarak onaylandı....
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.