Kadın dernekleri anlatıyor: 'Bir yılda yoksulluk tırmandı, şiddet arttı'
Türkiye'de farklı illerde çalışma sürdüren kadın dernekleri bir yılda, kendi bulundukları alanlarda kadına yönelik şiddet ve devlet mekanizmlaranın düzeyine ilişkin gözlemlerini aktardı.

Geçtiğimiz 25 Kasım, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'ne günler kaldı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun verilerine göre geçtiğimiz sene aralık ayından 2024 ekim sonuna kadar 371 kadın erkekler tarafından öldürüldü, en az 207 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Şiddet ve cinayetlerin her geçen gün boyut atlayarak geldiği nokta, memleketin farklı yerlerinde farklı biçimleriyle tezahür ediyor. Türkiye'de farklı illerde ve farklı mahallelerde çalışma sürdüren kadın derneklerine bir yılda, kendi bulundukları alanlarda kadına yönelik şiddet ve devlet mekanizmlaranın düzeyine ilişkin gözlemlerini sorduk.

'SIĞINMAEVİ VE GÜVENLİ BARINMA SAĞLANMALI'

Ankara'da Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneğinden İlkem Sevinç, son 6 ayda yerelde gözledikleri en çarpıcı gerçek yoksullukla ilişkili olarak şiddetin artması olduğunu ifade ediyor;

"Ülke genelinde büyük bir şiddet sarmalı var. Bu yerelde de kendine büyük bir yelpaze açıyor. Derneğimize artık neredeyse her gün kadınlar başvuruyor. Başvuruların temeli iki mesele: Yoksulluk ve şiddet.

Hepsinin ortak noktasında ekonomik şiddet var. Örneğin en yeni başvurumuzda kocasından şiddet gören 3 çocuklu kadın ev kuramıyor, kiralar yüksek, eşya yok. Sığınmaevleri 12 yaşından büyük erkek çocuğunu kabul etmiyor. Kadının 14 yaşında çocuğu var. İşi yok, ekonomik gücü yok, devletten destek yok. Bu yüzden kadınlar en çok ikinci el eşya, kıyafet ve maddi destek için de derneğe başvuruyor. Ekonomik sıkışmışlık şiddeti de beraberinde getiriyor. Şiddete maruz kalan kadınlar için devlet tarafından barınma, güvenli alan ve maddi destek yapılması önemli bir yerde duruyor.

Derneğimizde diğer gözlemlediğimiz şeylerden biri de kadınların, çocukların eğitimine bağlı kaygıları ve zorluklarının artmasıydı. Bu yüzden de okullarda bir öğün ücretsiz yemek için MEB'e dava açtık. Elbette, bir öğün ücretsiz yemek, tek başına tüm yaraları sarmayacak, lakin annelerin elini rahatlatacak.

Biz yerel dernek olarak elimizden geleni yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz, lakin yeterli gelmiyor. Devletin sorumluluklarını yerine getirmesi gerekir ve bunun için de topyekûn bir dayanışma ve mücadeleye ihtiyacımız var."

'BİR YILDA, TEK İLÇEDE 4 BİN KADIN YARDIM TALEBİNDE BULUNDU'

İstanbul Pendik'te çalışma sürdüren Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinden İlknur Haylaz, Pendik’te son iki yılda 8 kadın cinayeti yaşandığını ve ayrıca şüpheli kadın ölümleri ve intiharların da arttığını ifade ediyor;

"Kadınlar sokak ortasında şiddete,tacize uğruyor. Derneğimizin dayanışma ağına 2024 yılının ilk 10 ayında 4 bin kadın yardım talebiyle, en az 200 kadın şiddet gördüğü için ulaştı.

Geçtiğimiz yıl 4 bin 798 kadın, çocukları için beslenme desteği, fiziksel şiddet ve ekonomik şiddete çözüm aramak için derneğimize başvurdu.

Geçen yıla oranla bu yıl sayının arttığını görüyoruz. Yardım talebiyle bize ulaşan kadınların hayatında aynı zamanda bir şiddet döngüsü de söz konusu. Vaka sayısı her yıl katlanarak artıyor.

Başvuran kadınlar arasında en belirgin değişim ise çalışma oranı. 2023 yılında derneğimize başvuran kadınlardan biri çalışıyordu. Ayrıca daha öncesinde yaygın olarak; işsiz, boşanmış, şiddet sonucu mağdur olmuş kadınlar geliyordu. Bu dönem bize başvuran kadınlar yoğunlukla, asgari ücretle çalışıp geçinemeyen kadınlar. Ailede birden fazla kişinin çalışmasına rağmen ağırlıklı olarak yardım talebi; gıda, para desteği, faturalarının ödenmesine destek, evine günlük ekmeğinin girebilmesi için çeşitli destek talepleri oldu.

Tüm bu şiddet sarmalına karşı birlikte mücadele etmemiz gereklidir. Bu yüzden de başta mağdur kadınlar olmak üzere, tüm kadınlar için iş güvencesi sağlanmalı, kadınlar yardıma muhtaç olmaktan çıkarılmalıdır."'

KADINLAR UYUŞTURUCU BATAKLIĞIYLA MÜCADELE EDİYOR'

İstanbul Maltepe'de çalışma sürdüren Gülsuyu Gülensu Kadın Dayanışma Derneğinden Gülten Dokuyan, geçmiş yıllara oranla psikolojik ve ekonomik şiddetin çok daha görünür olduğunu ifade ediyor;

"Hem evi geçindirmek, hem ihtiyaçları karşılamak, hem çocuklara iyi bir gelecek arayışı kadınlara katbekat daha fazla yük olarak dönüyor. Bu şiddetin görünmeyen kısmını büyütüyor. Derneğimize başvuran, bir işle geçinemeyip ek gelir kazanmanın yollarını arayan pek çok kadın var. Bu, kadınların sosyalleşmesini, kendi için bir şey yapmasını da engelliyor. Bulunduğumuz alanda uyuşturucu kullanımı artık ilkokul seviyesine indi. Mahallede çok aleni bir şekilde uyuşturucu satılıyor.

Mahallemiz yoksul bir mahalle. Gelecek kaygısı güden güne çocukların uyuşturucu ağına düşmesinin önünü açıyor. Bu durumdan en çok kadınlar etkileniyor. Son dönemde can kaybı yaşanan çatışmalar da yaşandı.

Bu yüzden de biz bulunduğumuz mahallede yoksulluğa, şiddette ve uyuşturucu bataklığına karşı mücade ediyoruz. Temas ettiğimiz tüm kadınları da mücadeleye çağırıyoruz."


'ÇOCUKLAR İÇİN BİR ÖĞÜN YEMEK ACİL İHTİYAÇ'

Kocaeli Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Derneğinden Selda Arslan, geçen her yılın kadınlar için giderek zorlaştığını ve yoksulluk, düşük ücretlerin kadınların boğuştuğu şiddet ve tacizi beslediğini ifade ediyor;

"Yan yana geldiğimiz, buluştuğumuz her kadın çocuklarının karnını doyurmakta güçlük çektiğini anlatıyor. Bu mesele çocuğunu besleyemeyen kadınlar için utanca dönüşüyor. Anneliklerini sorguluyorlar kimi zaman.

İki yıl önce başlattığımız okullarda bir öğün ücretsiz sağlıklı yemek kampanyasının aciliyeti her geçen gün daha da gün yüzüne çıkıyor.

Yoksulluğu yeniden yeniden anlatmaya gerek yok. Ancak kentimizde yaşayan kadınlar için, yoksulluğun çocuklarına yansıması büyük bir sorun. Çocuğuna yetememe hissi artık olmayandan bile kısmaya doğru gidiyor. Çocuğu olan her kadının ağzından benzer cümleler çıkıyor; ‘Evde ne varsa onu koyabildim’, ‘Meyve bir iki tane alabiliyorum’ ve daha nicesi.

Bu sene karnı doymayan çocukların sorunlarına okuldaki hijyen problemleri de eklenince hastalıkların bitmediği, beslenemedikçe güçten düşen çocuklara doğru evrilmeye başladı. Kiminin hastalıkları kronikleşmeye başladı bile. Kronik bronşit, faranjit, alerjik rinit ve benzeri şeyler. Okullarda sorunlar gittikçe büyüyor, biz de okul yemeği talebimize güvenlik ve hijyen taleplerimizi de ekleyerek kampanyamıza devam ediyoruz."

'KUYYIM, ŞİDDET, ŞÜPHELİ KADIN ÖLÜMLERİ'

Van'da çalışma sürdüren Star Kadın Derneğinden Zeynep Demir, 2024 yılı içerisinde ise Van’da 10 ayda 10 şüpheli ölüm, 2 kadın cinayeti, 1 bebek cinayeti gerçekleştiğini ifade ediyor;

"Van'da gerçekleşen şüpheli kadın ölümleri en çok boğuştuğumuz meselelerden biridir. Faillerinin aydınlatılamamasının sebebinin faillerin korunuyor olması ve yargı tarafından tespit edilmek istenmemesi olduğunu biliyoruz.

Star Kadın Derneğine 2024 yılı içerisinde 61 şiddet başvurusu yapılmıştır. 20 başvurucu 18-25 yaş, 16 başvurucu ise 25-45 yaş aralığındadır. 45-65 yaş aralığında olan kadınların da şiddet yaşadığı ancak hukuki mekanizmalara ulaşmakta zorlandığı verilerimizden anlaşılıyor.

Başvurularda şiddetin türü büyük oranda tecavüz, taciz, şantaj, fuhşa sürüklenme şeklindedir. Başvurucuların beyanından şiddetin nisan ayından önce yaşandığı ancak kadınların kentte devam eden kayyım uygulamaları nedeniyle mekanizmalara güvenmeyerek şiddeti paylaşmadığı açığa çıkmıştır. Kadınlar en çok koca, aile üyeleri, partner ve kolluk tarafından şiddete maruz kalmıştır.

Derneğimize başvuranların en fazla maruz kaldıkları şiddet biçimlerinin; psikolojik, fiziksel, cinsel ve ekonomik şiddet olduğu ortaya çıkıyor.

Van ve çevre illerde kadına yönelik her türlü şiddetle birlikte kadın cinayetleri, şüpheli kadın ölümlerinin yargılamalarına dahil olunarak sürecin takipçisi olmaya devam ediyoruz."

'YOKSULLUK, GÖÇMEN KADINLARA NEFRETİ KÖRÜKLÜYOR'

İstanbul Küçükçekmece'de çalışma sürdüren Küçükçekmece Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Derneğinden Neslihan Karyemez, çalışma sürdürdükleri ilçede son bir yılda şiddetin ciddi oranda tırmandığını ve bundan çocukların yanı sıra göçmen kadınların da daha fazla etkilendiğini ifade ediyor;

"Özellikle yoksulluğun derinleşmesi ve alım gücünün azalmasıyla kadınlar ve çocuklar açısından psikolojik, fiziksel şiddetin daha da derinleştiği bir yıl geçirdik. Derneğimize başvuran kadınlar, maddi destek talebinin yanı sıra birçok ekonomik konuda destek talebinde bulunurlar. Birçok sorun farklı illerde ve ilçelerde ortaklık taşıyor. Ben biraz mahallemizde yoğunlukla yaşayan göçmen kadınların da durumuna dikkat çekmek isterim.

Alım gücünün düşmesi, gelecek kaygılarının arttığı bu dönemde zaten var olan göçmen karşıtlığı daha da görünür oldu. Yine bu durumdan en çok göçmen çocuklar ve kadınlar etkilendi. Hâlâ geleceğinde ki belirsizlikleri ve geçinememesinin sebeplerini göçmenlere bağlayan azımsanmayacak bir kesim ile karşı karşıyayız. İş yerlerinde aynı çarkın dişlileri olan işçiler açısından da gözlenmiş olsa da bu durum, okulda sokakta pazarda bu kesimle en çok yüz yüze gelen göçmen çocuklar ve kadınlar oluyor. Nefret devlet ve farklı siyasiler tarafından körükleniyor. Biz ise birlikte mücadelenin gerekliliğine vurgu yaparak, ancak hep birlikte mücadele edersek sorunları aşacağımızı savunuyoruz."

'KAMUDA TASARRUF EN ÇOK KADINLARI ETKİLEDİ'

İzmir'de çalışma sürdüren Bornova Kadın Dayanışma Derneğinden Zeynep Reyşen, ekonomik meselelerin ve devletin tasarruf politikalarının kadınlara şiddet olarak döndüğünü ifade ediyor;

"Üyelerimiz arasında tek başına ebeveynlik yapan veya evin geçimini tek başına sağlayan çalışan kadınlar olduğu kadar emekli olmuş kadınlar da var. Bir kısmı ise hiç emekli olamamış. Son bir yılda kadınların hayatında değişen şeyler, daha çok bakım yükü ve daha çok ev işi oldu. Yoksulluğu ise çok derinden yaşıyorlar. Bir çay içmeye buluşmak bile lüks olmuş durumda. Tam bir sosyal izolasyon yaşanıyor. Örneğin daha önce yaptığımız sosyal etkinliklere kadınlar çok daha kolay katılırlardı. Şimdi öyle değil, çünkü yol parasını hesaplıyor, gittiği yerde bir bardak çayın hesabını yapıyor. 

Tasarruf tedbirleri ve özelleştirmeler/taşeronlaştırmalar sonucu sosyal kültürel olanakların kısıtlanması da en çok kadınları vuruyor. Mesela kadınlar ve özellikle emekli kadınlar çocuklarını, torunlarını belediyenin açtığı ücretsiz masal evlerine götürüyordu. Ancak masal evleri, paralı kreşlere çevrilip, kapanınca bu kadınlar da tamamen evlere kapandı, çocuk bakımıyla baş başa kaldı. Ekonomik sorunların artışıyla birlikte geçim zor bir de torunları, çocukları bırakabilecek bir kreşin olmaması kadınların nefes almasına imkan vermiyor. Kreş talebimiz ise daha acil bir yerde duruyor.

Dolayısıyla bizler de bizden, haklarımızdan tasarruf edenlere karşı mücadelemizi büyütmeliyiz."

'EMEKLİ KADINLAR HASTANEYE BİLE GİDEMİYOR'

İzmir'de çalışma sürdüren Buca Evka-1 Kadın Kültür ve Dayanışma Evi Derneğinden Hatice Çoruk, emekli kadınların geçtiğimiz yıldan bu yana daha fazla şiddet türleriyle burun buruna kaldığını ifade ediyor.

"Herkesten çok sık duyduğumuz, 'Pazar arabası dolmuyor' söylemi artık kadınların gerçeği. O yüzden kadınlar, pazara giderken arabalarını yanlarına almayı çoktan bıraktılar. Eskiden ay da bir sinemaya giden kadınlar, şimdi hastaneye bile zor gidiyorlar. Kadınlar hastaneye bile giderken yanlarına peynir, ekmek alıyor. Sıra uzun, dışarıda yemek pahalı.

Bulunduğumuz yerde birçok emekli kadın, kötü olan ekonomik koşulları nedeniyle evde el işleri takı, toka yapıp satmak zorunda kalıyor. Doğru, düzgün beslenemiyor ve et alamıyor. Birçok kadın dışarı çıkmak zorunda oldukları günlerde fazladan yol parası vermemek için tüm işlerini o gün yapmaya çalışıyor. Hatta bazı kadınlar derneğe gelmek için yol paralarının olmamasından şikayetçi olup bir hafta içinde iki kere dışarı çıkmayı bütçelerinin karşılayamayacağını vurguluyorlar.

Kısacası emekli kadınlar ellerine geçen parayla asgari temel ihtiyaçları bile karşılayamadıklarını bunu neticesinde de fiziksel ve ruhsal açıdan ciddi rahatsızlıklar yaşıyorlar.

Emekli kadınların bakımının karşılanması, yoksullukla boğuşarak hayatlarını sürdürmesi ve bunun türlü şiddetler olarak dönmesi kabul edilemez, rahat ve huzurlu bir yaşam kadınların hakkı."

Fotoğraf: Ekmek ve Gül