İTİRAZI VARLIĞI İÇİN TEHDİT GÖREN ANLAYIŞ
Bu toplum; fikirlerini özellikle de duygularını açık edenleri genellikle sevmeyen, kahkahaları içine hapsetmesini kadınlara öğütleyen, kutsallaştırma ve yüceltme payesinin ardına boyun eğdirme, hizaya sokma, yola getirme pratiklerini gizleyerek “hami”liği, “abi”liği iyi bir model olarak sunan, en ufak itirazı varlığı için “tehdit” ve “saygı”sızlıkla bağdaştıran bir erkek egemen toplum… En önemlisi “farklı” olanı yabancı, öteki, problem ya da tehlike gibi görme eğilimine sahip olmanın dayanılmaz ağırlığını, “öfke” ile dışavuran bir şiddet döngüselliği besleyicisi…
SALDIRI-SAVUNMA HATTINA SIKIŞTIRILMADAN TARTIŞABİLMEK
Yazdıklarımı ağır ya da sert bulanlar, hedef gösteriyor gibi algılayanlar elbet olacaktır ancak şunu özellikle vurgulamak gerekiyor: Bir ikilikten, bir saldırı ve savunma hattından uzakta tartışamazsak, “ölen”lerin ardından “üzülme”ye, sorumluluklarını unutup “timsah gözyaşı dökenlere” inanmaya devam edersek “bir kişi daha eksilmeyeceğiz” ısrarımıza rağmen eksileceğiz, öleceğiz, kol kırılıp yen içinde kalsın diyenlerin dünyasına hapsedileceğiz.
HİKAYELEŞTİRME, MAGAZİNLEŞTİRME, MÜNFERİT TEKİL OLAY GÖRME ANLAYIŞINDAN VAZGEÇMEK
Biz kadınlardan beklendiği gibi “duygusallıkla” “naif” anlatamayacak kadar bilinçli bir farkındalığın tarafları olarak daha fazla konuşmak, şairin dediği gibi “tükür yüzüne celladın” diyerek kadın cinayetlerinin “münferit” olaylar olmadığını her fırsatta dillendirmek ve sorunun bir sistem sorunu olduğunu topluma anlatabilmek zorundayız. Kadınların faillerinin birer “birey”, yaşanan kadın cinayetlerinin birer “olay” kadınların sona eren hayatlarının birer “hikaye”den ibaret olmadığını hatırlatmak gerekiyor. Failler için “sapık, hasta adam” tanımlamaları ise faillerin normal, yanımızda, yöremizde, gecemizde gündüzümüzde olduğunu her yaştan, meslekten, mezhepten olabildiğinin ve cezalandırılmalarının gerektiğinin önüne kalkan oluyor.
TEKTİPLEŞTİRME GELENEĞİ…
İktidarlar ne ister? Birbirine benzeyen bireyler, olaylar, sorunlar… Farklı olanla uğraşmak, aynılıkları, ezberleri bozmasına engel olmak, ayrıkotlarını temizlemek hegemonya açısından baş edilmesi daha zor olsa gerek… Oysa kadınlar için tek bir formül, cinayetler için tek gerekçe, toplumun tüm kesimleri için bir örnek çözüm, hatta kamu binalarında görüleceği üzere “tip” projelerle aynılaşmış mekanlar hepsi, bir tezahür… Çok yönlü çok boyutlu politika geliştirmenin zorluğundan kaçma ve kaçınma geleneği… Tektipleştirmenin yok edici, farklılıkları yok sayan, potasında eriten yapısı nedeniyle kadın deyince de akla “anne”likle özdeşleştirilmiş bir cinsten öte bir şey getirmiyorlar.
YIKILSIN “AH”LAMA VE “AĞ”LAMA DUVARLARI
Kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerini bir tür “ah”lama ve “ağ”lama duvarı olmaktan kurtarmak hepimizin sorumluluğu… Duyarlılıklarla, üzüntü ve öfkeyle ilerleyemediğimiz; kaybettiğimiz kadınların sona eren yaşamlarından belli değil mi? Mağdur ve hayatta kalanı aciz, güçsüz ve “korunmaya muhtaç” görmeye devam ettikçe, yaşamanın, özgür ve eşit bir hayatın en “doğal” ve “temel” hak olduğunu toplumun tüm kılcal damarlarına dek işlemedikçe “kadın”ları, kız çocukluklarından başlayarak “güçlendiren” birey olma kimliğini kazandıran yöntemleri mümkün kılmadıkça; cezasızlıktan “güç alan” erkek failleri ve ardındaki kocaman bir erkeklik literatürünü tersyüz etmek, eşit bir toplum hayalini mümkün kılmak nasıl gerçekleşecek?
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ GERİ GELECEK!
Şebnem Şirin’i uğurlarken, Denizli’de sessiz oturma eylemiyle kadınların yan yana durmasının ve sesini yükseltmesinin imkanlarını çoğaltıyoruz. Ölmemek için kendine şiddet uygulayan Hasan Karabulut’u öldüren Çilem Doğan’a hakkındaki 15 yıl hapis cezasının Yargıtay tarafından onanmasına isyan ediyoruz. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasının ardından erkek şiddeti sebebiyle oluşan dava süreçlerindeki hukuki kazanımların geriletildiğini, aile mahkemeleri istatistiklerine göre aylık ortalama 300 Türk Lirası (TL) olmayan nafakaların dahi verilmemesini, uzaklaştırma kararlarının artık daha zor alınmasına dair bilgiler geldiğini, “6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’da yer alan, ‘tedbir kararı için delil veya belge aranmaz’ maddesinin hiçe sayılarak ‘şiddete dair bir emarenin olmaması” gerekçesiyle tedbir kararlarının verilmediğine dair kadın avukatların uyarılarını kamuoyunun dikkatine sunuyoruz.
KİRPİĞİMİZ YERE DÜŞMESİN
Ne istiyoruz? Özgürlük… Ne zaman? Hemen şimdi! Vermeyecekler… Alacağız! Vermeyecekler, alacağız… Gözünüzde canlanmış olmalı… Eylem alanları… Havaya savrulan isyan çığlıkları… Çoğunuz için gençlik anıları… İnanmış, cesur, kararlılıkları yüzlerinden okunan eylemci profilleri… Ertelenmeye, ötelenmeye, yok sayılmaya karşı itirazı içeren başka bir dünya mümkün… Eğer umutsuzluğa kapılırsak, mora boyadığımız meydanlardaki “kalabalığı” hatırlayalım. Kadın cinayetlerinin politik olduğundan hareketle, yazımızı hepimize bir mektupla umut veren Çilem’in mektubuyla sonlandıralım:
“Biz kadınlar ‘Kirpiğimiz yere düşmesin’ diye omuz omuza mücadeleye devam edeceğiz.”
Fotoğraf: MA
İlgili haberler
Şebnem Şirin'in katledilmesine sosyal medyadan tep...
Ayrılmak istediği gerekçesiyle Furkan Zıbıncı tarafından katledilen 25 yaşındaki Şebnem Şirin için k...
Kadınlar Çilem için sokakta| Çilem Doğan’ın cezala...
Şiddet faillerine sudan sebeplerle her türlü indirim uygulanırken yaşamını savunan Çilem Doğan’ın ce...
Çilem’den Haydar’a, şiddetin ve mücadelenin ‘polit...
‘Şiddet politiktir ve kadınları şiddete mahkûm eden tüm koşulların bütünlüklü tartışılmasını ve bütü...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.