
23 Nisan 2025’te İstanbul’da meydana gelen 6.2 büyüklüğündeki deprem, kentte yaşayan milyonlarca insanı derin bir endişeye sürükledi. Bazı uzmanlar daha büyük bir depremin olabileceğine dikkat çekerken riskli binalarda yaşayan vatandaşlar yaşadıkları konutların dayanıklı olduğunu düşünmüyor.
EMEKÇİLER ÖLÜME TERK EDİLDİ
Özellikle 6 Şubat 2023’te 11 ili etkileyen büyük depremin ardından yaşananlar ve İstanbul’u etkileyecek büyük bir depremin bekleniyor olması, bu depremin korkuyla karşılanmasına neden oldu.
Bütün emekçi mahallelerinde olduğu gibi Küçükçekmece’nin yoksul mahallelerinde risk altındaki vatandaş deprem korkusunu içine gömerek hayatını sürdürmeye çalışıyor. Riskin yüksek olduğu mahallelerde sohbet ettiğimiz vatandaşlar, 1999 öncesi yapılmış binalarda depreme dayanıklı olup olmadığını bilmeden yaşamaya devam ettiklerini ifade ediyorlar. Yeni yapılan binalarda bile yeterli denetim yapılmadığına dikkat çekilirken 6 Şubat depremleri sonrası yıkılan yeni yapılar halkın güvenini sarsmış durumda.
Depremin ardından yapılan değerlendirmeler, özellikle işçi ve emekçi ailelerin yaşadığı bölgelerdeki konutların ve çalıştıkları iş yerlerinin büyük oranda depreme dayanıklı olmadığını bir kez daha gözler önüne serdi. Düşük gelirli ailelerin, çürük binalarda yaşamak zorunda kaldığı; güvenli olmayan iş yerlerinde hayatlarını kazanmaya çalıştığı biliniyor.
KÜÇÜKÇEKMECE’DE ÖNEMLİ BİR KURULTAY YAPILDI
Avrupa destekli bir proje kapsamında Küçükçekmece’de İBB ve İstanbul Teknik Üniversitesinin ortaklaşa düzenlediği bir kurultayda, olası büyük bir İstanbul depreminin senaryoları ele alındı. Kurultaya mahalle muhtarları, demokratik kitle temsilcileri, afet uzmanları, çevre mühendisleri ve afet anında görevlendirilecek görevliler katıldı. Katılımcılar, olası bir depremde kısa, orta ve uzun vadede nasıl senaryolar ile karşılaşabilineceğini ve alınabilecek önlemleri tartıştı.
Kurultay, yaşanabilecek büyük bir afete karşı yerel ve merkezi yönetimlerin birlikte hareket etmesinin yaşanacak sorunları azalmasını sağlayacağını ortaya koydu. Ancak hem yerel yönetimler hem de merkezi idarenin, barınma ve afet hazırlığı konularında yetersiz kaldığı ortaya çıktı.
Bu kurultay, afetlere hazırlık açısından önemli bir adım. Özellikle emekçilerin deprem bilinci kazanması için mahalle ölçekli eğitim seminerlerinin arttırılması ve bunların bütün bir ilçeye bütün bir şehre yayılması büyük önem taşıyor. Ancak, devamında atılması gereken adımlar da önemli.
Riskli binaların yeniden inşası için vatandaşa sunulan kredi ve hibe destekleri yeterli değil. Geçim derdiyle boğuşan emekçi ailelerin bu desteklerle evlerini yenilemesi mümkün değil. Yoksulluk sınırının 78 bin lirayı aştığı, ortalama kira bedelinin 20-25 bin lira olduğu bir ortamda, vatandaşlar çürük binalarda yaşamaya mahkum kalıyor.
DEPREM VERGİLERİ VE KANAL İSTANBUL
Bu süreçte 1999’dan bu yana toplanan deprem vergilerinin akıbeti de yeniden gündeme geldi. Vatandaşlar, bu vergilerle şehirlerin depreme karşı yeniden inşa edilip edilemeyeceğini sorguluyor. Öte yandan, Kanal İstanbul gibi projelerin, özellikle Küçükçekmece çevresinde deprem ve sel riskini artırabileceği yönündeki bilimsel uyarılar ise merkezi yönetim tarafından dikkate alınmıyor.
BİRLİKTE MÜCADELE ŞART
Dayanıklı, yaşanabilir şehirler ancak halkın aktif katılımıyla ve yerel inisiyatiflerin güçlendirilmesiyle mümkün olabilir. Depremler yalnızca yaşandığı anda gündeme gelip birkaç gün sonra unutulan trajedilere dönüşmemeli. Hem yerel hem merkezi yönetimlerin barınma hakkı ve yaşam güvenliği konusunda daha kararlı, daha bütünlüklü politikalar üretmesi gerekiyor.
Fotoğraf: DHA
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.