Sayın Cumhurbaşkanı,
Size bu mektubu yazmadan önce, Başbakan olarak yaptığınız ilk açıklamanızı buldum internetten. O ilk açıklamanızda; “…vatandaşlarımızın insan haklarına saygılı, insanı yaşat ki devlet yaşasın felsefesinden hareketle geleceğe yürüyen, anayasal kurumlarımızla daha iyi çalışan olmak…” ifadelerini kullanıyorsunuz. İktidarınızdaki 19 yıla baktığımızda ise ülkedeki tüm canlılar açısından, özellikle de biz kadınlar için oldukça üzücü, riskli bir durum karşımıza çıkıyor.
Tüm vatandaşların yaşam tarzlarına karışmama sözüyle çıktığınız yolculuktaki ilk durağınız; kadınların “kaç çocuk doğuracağı”, eylemci kadının “kız mı, kadın mı” olduğu gibi özel hayata giren ve bizler her alanda eşitlik isterken, “kadın ve erkeğin fıtratı gereği eşit olamayacağı” sözleriniz oldu. Bakanlarınız, ekonomik krizi kadınların harcamalarına, işsizliği de kadınların çalışıyor olmasına bağlayan açıklamalar yaptılar. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” felsefenizin tam tersine, bizi öldürenler sırf takım elbise giydiler ve mahkeme salonunda hakime saygılı davrandılar diye ceza indirimi aldılar. Tecavüzcüler değil, giyim ve yaşam tarzımız nedeniyle biz suçlandık. İşyerlerimizde mobbinge maruz kaldık, taciz edildik, susturulduk. Bilimden uzak ama alim kabul ettiğiniz kişiler ve bazı siyasetçileriniz “gebelerin dışarıda gerine gerine gezmesini” ve kadınların kahkaha atmasını “edepsizlik” gören açıklamalar yaptılar.
Tecavüze uğrayan çocuklara “rızası vardı” dendi, bazen “bir kereden bir şey olmaz”la karşılaştılar. “Çocuk gelin” kılıfı uyduruldu bazen bu tecavüzlere. Oysa her aklı başında insan bilir ki çocuk gelin diye bir şey yoktur, “gelinlik giydirilerek tecavüz edilen çocuk” vardır.
Demokrasinin gereği, uygulamalarınıza karşı geldiğimizde terörist, devlet düşmanı ya da birilerinin vitrini ilan edildik iktidarınız tarafından. Hatta hükümeti düşürme isteği olarak algılandı bazı eylemlerimiz. Sayın Cumhurbaşkanı, insanların benimsemedikleri iktidarı değiştirmek istemeleri, kendi siyasi fikirlerini iktidarda görmek istemeleri ve bu uğurda mücadele etmeleri suç mudur? Eğer bu suçsa, siz de suçlusunuz. Siz de sizden önceki iktidara karşı muhalefet ettiniz, savunduğunuz siyasi görüşünüz için emek harcadınız, eylemlerin içinde yer aldınız ve iktidara geldiniz.
KADINLARA BİR HAYAT VE KOLTUK BORCUNUZ VAR!
Sayın Cumhurbaşkanı, 2011 yılında imzaya açılan, 2014 yılında da yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi ile çok umutlandık. Tamam, iktidar ilk başta verdiği sözü nihayet tutacak, ayrımcılık bitecek, şiddete maruz kalma ihtimali olanlar ve şiddet mağdurları devlet tarafından korunacak, devlet ayrımcılık ve şiddet karşıtı yasalar çıkaracak, eğitimler düzenleyecek, ülkemize barış gelecek diye çok sevindik. Üstelik bu anlaşma uluslararası bir anlaşma, “kesin uygulanır” dedik safça. Umutlandık, bekledik, çözüme ortak olmak için elimizden geleni yaptık. Lakin gördük ki bu kararınızdan da vazgeçmişsiniz. Hadi bize verdiğiniz sözü tutmuyorsunuz, başka ülkelere verdiğiniz sözden de mi vazgeçtiniz? Uluslararası sözleşmeleri kendi isteğinizle feshedemezsiniz, meclis kararı gerekir diyeceğim, ama kendi sözünüzden başka sözü umursamadığınızı, kendinizi kanunların üstünde gördüğünüzü bildiğim için demeyeceğim.
Sayın Cumhurbaşkanı, hükümetinize bağlı devlet kurumları görevini yapmadığı için öldürülen binlerce kadından birisidir danışanım Sibel Kaman. Birlikte çok mücadele ettik ama olmadı, Sibel’i yaşatamadık, kaybettik. En acısı da neydi biliyor musunuz? Sibel’in ablası Selma Kaman aradı beni; “Sibel’in zorlu süreçlerinde hep yanında oldunuz, ona umut ve mutluluk verdiniz, adınızı dilinden hiç düşürmezdi. Sağ olun, lütfen hakkınızı helal edin” telefonuydu. Bunun ne demek olduğunu anlayacağınızı düşünmüyorum, eğer anlayabilseydiniz devlet kurumlarını çalıştırır, bu ölümleri engellerdiniz. Lütfen bir kerecik düşünün, adamın birisi kızınıza şiddet uyguluyor (sizin kızınız bile olsa hiçbir kadının bunu yaşamışını istemem) ve kızınız bu adamdan boşanmak istediği ve devleti onu koruyamadığı için öldürülüyor.
Sayın Cumhurbaşkanı, ülkesini güvenli görmediği ve kendisini güvende hissetmediği için binlerce koruma ile hareket eden siz, umursamadan, bizim için çok kıymetli olan İstanbul Sözleşmesinden çekilme kararı alıyorsunuz öyle mi? “Ben küstüm oynamıyorum” deyince bitmez bu iş, siz ne kadar duymak istemeseniz de, bizim de söyleyecek sözümüz var. Unutmayınız, siyasi görüşleri ne kadar farklı da olsa, sizi iktidara kadınlar taşıdı. Kadınlara bir hayat ve koltuk borcunuz var.
Lütfen sözünüzde durunuz, 6284 sayılı kanunu ve İstanbul Sözleşmesini uygulayınız!
Fotoğraf: Emre Orman / csgorselarsiv.org
İlgili haberler
Sibel Kaman tedbir kararı aldıktan dört gün sonra...
Sibel Kaman, tedbir kararı aldıktan 4 gün sonra eski eşi Sezgin Zilkaya tarafından vurularak öldürül...
Sahte mahkeme kararıyla tehdit
Birgül Avdan, boşanma sürecindeki Gül Hanım'ın hikayesini anlatıyor...
Koruma ve tedbir yükümlülükleri uygulanmıyor!
Şiddet gören mülteci kadınların sığınma talebi “Şikayet yoksa sığınmaevi de yok” cevabıyla reddedild...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.