Üç yıldır memleketin dört bir yanında okul okul, kapı kapı gezen kadınlar çocukların okullarda bir öğün ücretsiz, sağlıklı yemek yemesi için mücadele ediyor. MEB’in 2026 bütçesinde çocukların bir öğün sağlıklı yemek hakkına pay ayrılmazken farklı kesimlerden işçi ve emekçi kadınlar bize ulaştırdıkları günlük beslenme listeleriyle çocuklarına haftada bir kez et yedirebildiklerini gösteriyorlar.
2026 yılı için bakanlıkların bütçe taslakları devletin bu talebe gözünü, kulağını kapattığını gösteriyor. MEB için öngörülen bütçe, geçmiş yılların bütçelerinde olduğu gibi eğitimin gerçek ihtiyaçlarının karşılanamayacağını ortaya koyuyor. MEB’in bütçesi, toplam bütçe teklifinde ikinci sırada yer alıyor ancak personel ödemelerinde ilk sırada. MEB toplam ödeneğin yüzde 83’ünü personel giderlerine ayırıyor. Bütçe teklifinde bir öğün yemeğe dair hiçbir ibare yok.
Açlık listesi...
Ülkede her dört çocuktan biri okula aç gidiyor. Çocukların sadece yüzde 30’u günlük sebze tüketebilirken sadece yüzde 10’u her gün et, tavuk, balık gibi farklı protein türlerine ulaşabiliyor. Bu verinin günümüzde başka bir gerçeklikle harmanlandığını da gözlemlememiz mümkün. O da şu; artık memur, sigortalı, sigortasız işçi, emekçi fark etmeksizin çocuklar beslenemiyor. Biz de farklı işlerde çalışan kadınlara “Beş gün boyunca çocuklarınızın beslenmesine ne koyuyorsunuz” diye sorduk.
Kadınların bize ulaştırdığı listeler gerçekleri ortaya seriyor. Öncelikle tabloya bakalım.
Farklı ekonomik koşullara sahip olduğu varsayılan bu ailelerin listelerindeki ortak ve endişe verici tablo şu: Çocuklar “Beslenmiyor”, sadece “Karınları doyuruluyor.”
Listelerin tamamına yakını rafine karbonhidratla dolu. Bu durum, çocukların sağlıklı gelişimi için ciddi bir dezavantaj demektir.“Poğaça”, “açma”, “pişi”, “tost”, “makarna”, “pilav” ve “patates kızartması” listelerin ana omurgasını oluşturuyor. Bir çocuğun hem fiziksel hem de bilişsel gelişimi için hayati önem taşıyan protein, bu listelerde neredeyse yok.
Protein ihtiyacı “kaşarlı tost” içindeki az miktarda işlenmiş peynir, “sucuklu tost”taki işlenmiş et veya nadiren görülen “köfte” ile karşılanmaya çalışılıyor. Et, tavuk, balık, yumurta veya bakliyat gibi kaliteli ve temel protein kaynaklarının bu listelerde neredeyse hiç yer almaması, çocukların en temel ihtiyaçlara bile erişemediğini açıkça ortaya koyuyor. Bu listeler MEB’in önerdiği listelerle karşılaştırdığında adeta; hayaller- hayatlar karşılaştırmasını yaşıyoruz. Devlet okullarının yayımladığı MEB’e uygun listelere göz atınca devasa fark da ortaya çıkıyor. Örneğin bir devlet okulunun ekim ayı için MEB listelerine uygun hazırladığı beslenme listesine bakınca, menüde her gün “nohut yemeği”, “tavuk”, “taze barbunya”, “izmir köfte”, “sebzeli köfte” gibi ana yemekler var. Bunlar “pilav”, “makarna”, “bulgur” gibi tamamlayıcılar ve “salata”, “piyaz”, “turşu” gibi sebzelerle dengeleniyor. İşçi ve emekçilerin listesi ise adeta “hayatta kalma” planına dönüşmüş durumda. İşçi ve emekçilerin bu listelere uyamayacağı rakamlarla da ortaya çıkıyor.
Bir çocuğun sağlıklı beslenmesi asgari ücretin yüzde 31’ine denk
Beş günlük, üç ana öğünden oluşan örnek menülerin günlük maliyeti ekim ayında ortalama 315 lirayı buluyor. Bu, her çocuğun okulda bir ay sağlıklı beslenmesi için 6 bin 930 liraya ihtiyaç var demek oluyor. Bu aynı zamanda şu demek; tek bir çocuğun 22 gün boyunca MEB listelerine uygun beslenmesi asgari ücretin yüzde 31.35’ine denk geliyor. Hem de tek çocuk için! Bazı okullarda yemekhanelerin bulunduğuna dair bilgiler de elimize ulaşıyor. Örneğin, bu listelere dahil etmediğimiz sağlık emekçisi bir kadın, çocuğunun okul yemekhanesinden beslendiğini ve bunun için okulun tatil olmadığı aylarda 4 bin lira ödediğini söylüyor. Sağlık emekçisi bu menülere ara öğünün dahil edilmediğini ve sadece bir öğün yemeğe bu kadar ödediğini, ara öğünleri yani gerekli olan meyve veya çerezi kendisinin temin etmeye çalıştığını ifade ediyor. Bu da aylık tek bir çocuk için 4 bin lirayı oldukça aşan bir maliyet ortaya koyuyor. Sağlık emekçisi, “Ben ayda 60 bin lira alıyorum, bu beni bile gerçekten zorluyor. Asgari ücretle çalışanlar açısından bu tabloyu düşünemiyorum bile. Çocukların sadece bir öğünü için birçok şeyden feragat eder haldeyiz” diyor.
Kızarmış yufkaya çikolata
Başka bir semtte esnek ve güvencesiz bir şekilde tekstil atölyesinde çalışan kadın işçi ise, “Feragat edecek hiçbir şey yok” diyor.
Konuştuğumuz kadının okula giden üç çocuğu var. Birisi ortaokul, diğer ikisi ilkokulda. Pazar akşamından aldığı yufkaları çocuklara beslenme yapmaya çalışıyor. Örneğin, bulabilirse içine biraz patates koyup hazır bekletip sabah kızartıp, beslenmelerine koyuyor.
Ama o beş gün içerisinde yufkanın içine bazen hiçbir şey bulamıyor. Patates ya da başka malzeme bulamayınca sadece yufkayı yağda kızartıp üzerine çikolata sürüyor. Kendisinin ifadeleri çarpıcı: “Meyve almak için başka bir şeyden feragat etmiyorum. Zaten feragat edecek bir şey de yok. Yani meyve alamıyoruz. İki veya üç ayda bir meyve alabiliyorum.” Kadın, “Sınıfın geneli meyve getirmiyor” diyerek aslında genelleşen ciddi bir sorunu da ortaya koyuyor.
Çocuklara ‘Bütçe yok” yalanının gerçek yüzü
Bütün bu tablo, milyonlarca çocuğun yaşadığı ciddi bir sorunu ortaya koyarken devlet yıllardır kadınların, velilerin talebine gözünü yumuyor.
2025 yılında MEB’in bütçesi 1 trilyon 451 milyar 715 milyon 540 bin lira iken bu yıl bütçede 492 milyar 250 milyon 206 bin liralık, yüzde 33’lük bir artış gerçekleşti. Geçtiğimiz yıl merkezi yönetim bütçesinin yüzde 9.8’ine tekabül eden MEB bütçesi, bu yıl toplam bütçenin yüzde 10.2’sine tekabül ediyor. 2026 bütçesinde Milli Eğitim Bakanlığına düşen pay, hâlâ uluslararası standartlarda sınır olan yüzde 15’e erişebilmiş durumda değil.
Diyanet bütçesinde dikkat çekici artış
Çocukların bir öğününe "bütçe yok" denilirken Diyanet'in 2026'de Diyanet İşleri Başkanlığına ayrılan bütçenin artışı dikkat çekiyor. Diyanet İşleri Başkanlığına 2026 yılı için 174 milyar 389 milyon 341 bin lira teklif edilirken 2027 için 167 milyar 462 milyon 552 bin lira, 2028 için 184 milyar 248 milyon 48 bin lira öngörülüyor.
2026 bütçesinin 2025 yılına göre yüzde 34 artış gösterdiği hesaplanabilirken bu artışın özellikle personel giderlerinden yapılacağı öngörülüyor. 2025 yılında 110 milyar 56 milyon 770 bin lira personel giderlerine harcanırken 2026 için 148 milyar 799 milyon 693 bin lira yani yüzde 35’lik bir artış hesaplamamız mümkün. 2026, 2027 ve 2028 yıllarında Diyanet personeli için ayrılacak toplam kaynağın 500 milyar 510 milyon 293 bin lira olması planlanıyor.
Din eğitimi ve hizmetlerinin bütçesi birçok programı solladı
Merkezi bütçe ödeneklerinin programlara göre dağılımı incelendiğinde ise “din hizmetleri ve yaygın din eğitimi” başlığına 170 milyar 704 milyon 602 bin lira ayrıldığı görülüyor. Bu miktarla din eğitimi ve hizmetlerine ayrılan bütçe 54 milyar 803 milyon 330 bin liralık bütçesiyle “Çocukların korunması ve gelişiminin sağlanması” programını, 14 milyar 11 milyon 191 bin liralık bütçesiyle “gençlik” programını, 42 milyar 265 milyon 105 bin lira bütçesiyle “Hayat boyu öğrenme” programını ve 7 milyar 997 milyon 891 bin liralık bütçesiyle “Kadının güçlenmesi” programını geçiyor.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN






















