Kadın gazeteciler, Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi tarafından 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle düzenlenen “Kadın ve Medya” panelinde konuştu. Meslek hayatlarındaki deneyimleri paylaşan kadın gazeteciler, özellikle son dönemde kadın davalarındaki dayanışma ve mücadeleye dikkat çekerek yaşadıklarından ve tanık oldukları değişimlerden bahsetti.
Açılış konuşmasını yapan Kadın Hakları Merkezi Başkanı İdil Yalçıner Şimşek, “Daha ileri demokratik hak taleplerimiz için çabalarken yüz yıl geri götürme çabalarına ‘hayır’ diyoruz” dedi. Şimşek, geleneksel yöntemler yerine toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimleri ile anaokullarından başlanarak bir değişim ve dönüşüm yaratılmasını gerektiğini söyledi. Günümüzde kadınların istihdamda, siyasi karar alma mekanizmalarında eşit temsil yerine temsilen yer aldığına dikkat çeken Şimşek, “Kadının ev içi emeğinin en büyük karşılığı olan nafaka hakkının süreli hale getirilerek elinden alınmaya çalışılması kabul edilemez” diyerek her alanda kadınların karşılaştığı eşitsizliğin çözülmesine vurgu yaptı.
Ankara Barosu Başkanı Erinç Sağkan, A&G Araştırma Şirketi Genel Müdürü Adil Gür'ün televizyonda “Ruslardan dost olmaz, Ruslardan dost farklı bir şekilde” sözlerini eleştirdi. Eril şiddet ve dilin toplumun eğitimli kesimi tarafından da kullanıldığını ifade eden Sağkan, aynı zamanda Ankara Barosunda stajyer avukat olan Adil Gür hakkında resen disiplin soruşturması başlattıklarını açıkladı.
‘MEDYA ŞİDDETİN KAYNAĞINI DERT EDERSE BİR ŞEYLER DEĞİŞECEK’
Ekmek ve Gül ile Evrensel Gazetesi Muhabiri Burcu Yıldırım, kamuoyunda geniş yankı uyandıran Şule Çet, Ceren Damar, Emine Bulut ve devam etmekte olan birçok kadına yönelik cinayet, tecavüz ile istismar davalarını takip ettiğini belirtti. Bunun kendisi için büyük bir deneyim olduğunu ifade eden Yıldırım, Şule Çet davasının başta intihar olarak lanse edildiğini ama daha sonra cinayet olduğunun ortaya çıktığını söyledi. Kadınların başından beri büyük bir dayanışma ve mücadeleyle takip ettiği Şule Çet davasının örnek bir dava olduğunu belirten Yıldırım, “Çünkü bu davanın peşini kadınlar hiçbir zaman bırakmadı. Şule Çet ile ilgili Ekmek ve Gül olarak ilk haberimizi yaptığımızda Çet'in arkadaşlarıyla görüştük. İntihar olarak tartışılan bu ölüm, Şule Çet'in arkadaşları tarafından bize cinayet olarak aktarıldı. Onların sözleriyle anlatmaya çalışarak ‘Şule’nin ölümü intihar değil, cinayet’ başlığı ile arkadaşlarının yazdığı mektupla verdik. Ana akım medya ise bu olayı 'İki erkekle lüks plazaya girdi...' başlığıyla girmişti” dedi. Bir kadın cinayetini doğru haberleştirmenin yanı sıra onu anlamaya çalışmanın, arkasındaki güçlerin ve gerçeklerin, nelerden beslendiğinin ortaya konulması gerektiğini belirten Yıldırım, bu dertle hareket edilerek yola çıkılırsa bir şeylerin değişebileceğini ve medyanın bu noktada önemli bir rol oynadığını söyledi. Yıldırım, “İktidar, yargı ve kolluk güçlerince her ne kadar baskılanmaya çalışılsa da kadınlar kendi güçlerinin ve birlikte olduklarında neler yapabildiklerinin farkına vardı. Bunun en güzel örneğini ise kadın cinayeti davalarında neredeyse adliye kapılarında nöbet tutarak sanıklara müebbet, ve ağırlaştırılmış müebbet cezaları verdirmekte önemli rol oynayan kadınların ısrarında gördük” dedi.‘KADINLAR YÖNETİMDE DAHA FAZLA YER ALMALI’
Deneyimli Gazeteci Sultan Özer, erkek gazetecilerin belli bir yaşın üzerinde duayen, kadınların ise emekli sayıldığını söyledi. Bunu kırma yolunun hem yayın politikalarını değiştirmek hem de kadınların yönetici pozisyonlarda daha fazla yer almasından geçtiğini belirten Özer, “Ben Gerçek Dergisi ve Evrensel Gazetesinde çalıştığım için şanslıydım, çünkü erkek arkadaşlarımızla aramızda eşitsizlik söz konusu değildi. Toplumda kadın emekçi olmak çok zordur ama kadın gazeteci olmak çok daha zordur” dedi. TÜİK'in 2016 yılına ait verilerine göre 2016 yılında 40 bin 586 medya çalışanından 15 bin 704'ünün, 2 bin 52 genel yayın yönetmeninden 552'sinin, 2 bin 636 sorumlu yazı işleri müdüründen ise sadece 75'i kadın olduğunu kaydeden Özer, bu tablonun değişmesi gerektiğini vurguladı.‘KAVGA EDİP BİRİNCİ SAYFAYI DEĞİŞTİRDİK’
Duvar Gazetesi Yazarı, Gazeteci Özlem Akarsu Çelik de “Kişisel donanımınızla kavga ederek bir şekilde var oluyorsunuz” dedi. Erkeklerin kadınlara yönelik ayrımcılık, mobbing, taciz gibi yaptıklarını anlattığı “Me Too” (Ben de) hareketine dikkat çeken Çelik, “Biz mesleğe başladığımızda sosyal medya yoktu. Keşke olsaymış, bunlar daha kolay ifşa olabilirmiş” dedi. Kadın gazetecilerin var olmanın yanı sıra haberi var etme mücadelesinin de önemli olduğunu belirten Çelik, “Akşam Gazetesinde çalıştığım dönem yazı işlerindeki kadın ve erkek sayısı birbirine yakındı. 8 Mart günü gazetenin birinci sayfasını, erkek faillere ayırmayı kavga dövüş başardık. Çünkü hep gözü mor kadınlar, şiddetin pornografisi dediğimiz fotoğraflar kullanılmasın, kadınları bu hale getiren eşler, sevgililer kullanılsın dedik. Erkek faillerin ismi rumuz, mağdur kadının ise adı veriliyor. Ne yazık ki bunu hâlâ aşamadık” diye konuştu.MEDYADAKİ DİLİ KADINLARIN MÜCADELESİ DEĞİŞTİRDİ
Avukat Selin Nakipoğlu, kadın haberlerinin görünürlük kazandığını söyledi. Sadece şiddetin artması değil, aynı zamanda medya profesyonellerinin bu meseleye yaklaşımındaki değişimin etkili olduğunu belirten Nakipoğlu, “Elbette bu değişim kendiliğinden gerçekleşmedi. Değişimin kaynağında kadınların eylemleri ve alternatif medyanın yaratılması bulunuyor. Kadın eylemlerinin yanı sıra 2006 yılında Medya İzleme Grubu kurulduğunu kaydeden Nakipoğlu, bunun cinsiyetçi dilin medyada değişmesine ilişkin çok faydasını gördüklerini söyledi.‘HABERE DEĞİL, GÖRÜNÜŞE BAKIYORLAR’
Fox TV Sunucu ve Editörü Ezgi Gözeger, ekran karşısında kadın gazetecilerin yaşadığı sorunlara dikkat çekerek, “Kaşın gözün güzel olacak, makyajın güzel olacak, mümkünse biraz seksi olacaksın. Özellikle gece kuşağında yayına çıkıyorsan başka bir kadınsılık bekleniyor. Sabah kuşağında çıkıyorsan başka bir durum bekleniyor. Fox TV'de bir kadın çalışan olmak nispetten çok daha kıymetli ve kendimi şanslı hissediyorum ancak sadece bir tane kadın yöneticimiz var” dedi. Sadece patronların gözünde değil, aynı zamanda toplumunda gözünün önünde olan gazetecilere kameralar döndüğünde birçok sorunun ortaya çıktığını belirten Gözeger, kadın gazetecilerin ürettiği haberlerin içeriğinden çok dış görünüşlerinden söz edilmesini eleştirdi.Gazete Duvar Yazarı Berrin Sönmez, 28 Şubat sürecinde akademiden atıldığını söyledi. Bir kadın olarak 28 Şubat sürecinin kadınlara yönelik uygulamalarını eleştiren Sönmez, akademideki farklı bakış açılarının tasfiye edilmesinin Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar uzandığını söyledi. Fakat son yıllarda yaşanan tasfiyelerden bahsedilirken, 28 Şubat'ta akademiden uzaklaştırılanların herkes tarafından atlandığını dile getirdi. Sönmez, esasında ezelden beri halkın dindar seküler karşıtlığı içinde olmadığını bu dilin yaratıldığını ve insanların ayrıştırıldığını ifade etti.
İlgili haberler
Cenevre Albatros Derneği’nden 8 Mart etkinliği
Cenevre’de yaşayan Türkiye göçmenleri derneği olan Albatros Kültür ve Dayanışma Derneği üyesi kadınl...
Çaycuma’da Eğitim Sen’den 8 Mart etkinliği
Zonguldak Çaycuma’da Eğitim Sen Çaycuma Temsilciliği çağrısıyla kadınlar müzik dinletisinde bir aray...
Almanya’da 8 Mart: Ücret eşitsizliğine, kötü çalış...
Almanya’nın birçok şehrinde 8 Mart’ta sokağa çıkan kadınlar eşitlik, özgürlük, siyasete katılım, dah...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.