Cumhurbaşkanı, çeşitli yılları "bir şeyler yılı" olarak ilan etmeye devam ediyor ve bu kararları Resmi Gazete üzerinden yayınlıyor. Daha önce “patara yılı, Mevlana yılı, Yunus Emre yılı” gibi temalar belirlenirken son iki yıldır bu temalar toplumsal kesimlere yöneldi. Geçen yıl "emekliler yılı" ilan edilmişti, bu yıl ise "aile yılı" olarak duyuruldu.
13 Ocak'ta düzenlenecek tanıtım toplantısında "aile yılı"na ilişkin ayrıntıların açıklanacağı bildirildi. Aile yılının temelinde evlenme oranlarındaki azalmanın önlenmesi ve nüfus artış hızında ilerleme sağlanması hedefleri yer alıyor. Ayrıca, anne, baba ve üç çocuktan oluşan bir aileyi temsil eden logo da yayımlandı.
Anne, baba ve üç çocuktan oluşan bir aile planlıyorlar, bunun örnek gösterilmesi ve ülke genelinde yaygınlaştırılması yılı olarak 2025 yılını aile yılı olarak ilan ediyorlar. Bu kapsamda Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile ilgili bakanlıklar, Diyanet İşleri Başkanlığı, Türkiye İstatistik Kurumu, üniversiteler ve ilgili kuruluşlardan oluşturulan Nüfus Politikaları Yüksek Kurulu da 9 Ocak 2025 Perşembe günü ilk toplantısını gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz başkanlığında gerçekleştirilen ilk toplantının ardından yapılan açıklamada, kurulun sağlıklı bir nüfus yapısı için kısa, orta ve uzun vadeli stratejiler geliştireceği belirtildi. Ayrıca, doğurganlık oranlarını ve nüfus yenileme seviyesini sürdürülebilir kılmak amacıyla eylem planları ve yol haritaları oluşturulacağı ifade edildi. Aile kurmayı teşvik etmek için genç çiftlere maddi destekler, evlilik danışmanlığı, ilk evini alanlara öncelik tanıyan sosyal konut programları, doğum izinlerinin artırılması, doğum yardımları ile esnek ve uzaktan çalışma gibi birçok konunun kurulda ele alınacağı vurgulandı.
Yılmaz’ın ilk kurul toplantısının ardından yapmış olduğu şu açıklama önemli: “Kadınların hem ev hayatını hem iş hayatını aynı anda sağlıklı biçimde sürdürmeleri ve ikisi arasında bir tercihe zorlanmamaları için yeni çalışma modelleri geliştirmemiz gerekiyor.” Yeni bir cümle değil elbette, ancak aile yılı temasının kadının sırtındaki yükü artıracağı, emeğini ucuzlaştırıp güvencesizleştireceği bir yıl olacağının işaretlerini taşıdığı da açıkça görülüyor. Kadınlara erken yaşta evlilik, üç çocuk ve aile ile uyumlu iş yaşamı planlamaları yapılıyor. Kadını güçlendirmek şöyle dursun, aile içerisinde olabilen en erken yaşta eriyen, hatta yok olan, sesi çıkmayan kadınlar planlanıyor.
DOĞUM ORANLARINI ARTIRMAK VE ERKEN YAŞTA EVLİLİK
2025’in aile yılı ilan edilmesine ilişkin Cumhurbaşkanı ve Bakan Ergun’un açıklamalarının en temel noktaları; ülkede evlilik yaşının yükselmesi, evlenme oranının düşmesi, hiç evlenmeme eğiliminin artış göstermesi, doğum oranlarının azalması, boşanmaların çoğalması…
Neden bu ısrar, yıllardır bitip tükenmeyen bu çaba? Bunu sağlamak için 2025’i aile yılı ilan etmek, bu meseleye çalışacak özel kurullar kurmak neden? Kadınların yaşadığı çok ciddi sorunlar var bu ülkede. 2024 kadına yönelik şiddetin, kadın cinayetlerinin çok ciddi ve endişe verici biçimde arttığı, çocukların uğradığı şiddetin sürekli konuşulduğu bir yıl olmuşken 2025’e kadın ve çocukların adını anmadan aile diye başlamak niye?
AKP iktidarının yıllardır süren ısrarına rağmen evlenme yaşı yükseliyor ve doğum oranları düşüyor. İşçi ailelerinin daha çok işçi dünyaya getirmeleri istenirken bunun yapılmıyor olması sermaye için esas meselelerden biri. Ülkeyi kapitalizm için daha da ucuz bir işçi cenneti yapma hedefini gerçekleştirmek istiyor iktidar. Yıllardır bu hedefin sağlanamıyor olması, anlaşılan o ki her geçen gün daha da büyük bir endişe yaratıyor.
DAHA ÇOK UCUZ İŞÇİ
Şu anki durumda dahi çocuk işçilik rakamları dehşet verici. TÜİK rakamlarına göre çocuk işçiliği oranı yüzde 22.1. Üstelik, bu oranın içinde kayıt dışı çalışan ve MESEM'li 2 milyona yakın çocuk bulunmuyor. Türkiye'de 2013-2023 yılını kapsayan dönemde 671 çocuk işçi iş cinayetlerinde öldü. Söz konusu dönemde, yıllık ortalama 67 çocuğu hayattan koparan iş cinayetleri, 2024’te de devam etti. Yılın ilk 7 ayında en az 45 çocuk işçi daha iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Çocuk emeği üzerinde sınırsız sömürü devam ederken bu durum MESEM’lerle daha da sistematik hale getiriliyor. Yani her bir işçi ailesine, daha çocuk yaşta atölyelere gönderilmek üzere işçiler doğması gerektiğini söylüyor iktidar.
ARTAN YOKSULLUK VE ÇOCUKLARIN KADERİ
Türk-İş Aralık 2024 verilerine göre Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapılması gereken aylık gıda harcaması tutarı yani açlık sınırı 21 bin 83 liraya; gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı yani yoksulluk sınırı ise 68 bin 675 liraya ulaştı. 2025 yılı için asgari ücret ise 22 bin 104 lira olarak belirlendi. Türk-İş verilerine göre, 15-19 yaş arası bir çocuk için gıda harcaması 6 bin 246 lira, 4-6 yaş arası bir çocuk için ise 3 bin 375 lira tutarında. Eğitim, barınma, giyinme, sosyal aktivite, spor, sanat, kültürel ihtiyaçların hiçbiri yok bu rakamlar içerisinde.
Yani dört kişilik bir ailenin en az 69 bin lira bir gelire sahip olması gerekirken ülkenin yarısı 2025 yılında, hanede bir kişinin çalışması durumunda 22 bin 104 lira ile hayatını sürdürecek. Merkez Bankası verilerine göre, Türkiye'de çalışanların yarısına yakınının asgari ücret aldığını da belirtmek gerekiyor tam da bu noktada.
Bu tablo açık, net ve her geçen gün ağırlaşan bir yoksulluk anlamına gelirken MESEM’lerle çocuk işçiler ülkenin dört bir yanına dağılıyor. Küçücük yaşlarında iş cinayetlerinde çocuklar ölürken bir yandan 4 + 4 +4 adı verilen eğitim sistemi ile çocukların okula devamlılığı azalıyor, binlerce çocuk bir yandan çalışırken açık liselerde lise bitirmeye çalışıyor. Kız çocuklarının örgün eğitime devamında ciddi sorunlar var. Giderek artan yoksulluk, çocukların eğitime devam etmesine engel oluyorken çocukların okulda bir simit alamadığı, açlıktan bayıldıkları bir ülkede yaşıyoruz.
Özetle 2025 yılında böyle bir aile hayalini anlatıyorlar bize.
Şimdi muhtemelen doğum yardımları, çocuk ödemelerinden söz edecekler. Çoğunlukla ailelerinin çeşitli kapılara gidip başvurular yapmak durumunda kalacakları, yoksulluğu bir suç gibi boyunlarında taşıyarak talep edecekleri yardımlar olacak. Bunlar, bir sosyal devletin gereği her yurttaşa ayrımsız, ihtiyacı olduğu oranda sağlanması gereken en temel düzenlemelerden biri olarak anılmayacak. Üstelik muhtemelen yaklaşan ilk seçimde gezdikleri kapılarda “Keseriz bu yardımları, ortada kalırsınız. Bizden başkası da vermez” diye kullanılacak.
KADINLAR İÇİN NE DİYORLAR PEKİ?
DİSK Genel-İş’in 2024 Kadın Emeği Raporu’na göre, her 10 kadından sadece 3’ü çalışma hayatında. İstihdamda cinsiyet açığı yüzde 36,4’ü buluyor. Türkiye’de kadın işsizliği, AB ve OECD ülkelerinin 2 katından fazla. Geniş tanımlı kadın işsiz sayısı 4,5 milyon civarında iken 12 milyona yakın kadın; ailevi, kişisel nedenler ve ev işleri dolayısıyla çalışma hayatına katılamıyor. Çalışan kadınların ise yüzde 30,8’i kayıt dışı çalıştırılıyor.
Kadınların “esas kariyerinin” annelik olduğunu her fırsatta tekrar eden AKP iktidarı, bir süredir kadın istihdamını “aile ile uyumlu iş yaşamı” biçiminde tanımlıyor. Bu sistem, kadınlar için güvencesiz, kayıt dışı, sendikasız, sigortasız, düşük ücretle, esnek çalışma anlamına geliyor. Kadınların çalışmasını “aile bütçesine katkı” olarak tanımlamakta olan ısrar, sermaye için büyük bir olanak haline geliyor. Esnek, parça başı, evden çalışma sistemleri kadınlar için köleliğin yeni bir biçimini doğururken işçi sınıfına yönelik saldırıların temel bir zemini buradan kurulmaya çalışılıyor.
AKP iktidarının sınıfsal karakterini net tarif eden bu çalışma biçimi Orta Vadeli Program’da da somut bir şekilde yer bulurken programdaki hedefte nasıl ısrarcı olunduğu ve olunacağı Nüfus Politikaları Yüksek Kurulunun ilk toplantısında Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz tarafından da ifade ediliyor.
NEDEN KAMUDA KREŞ KALMADI?
Yani onların anlatımı bize; esnek çalışma, evden çalışma olanakları sınırlı olduğundan kadınların çalışma yaşamı dışında kaldığını düşündürüyor neredeyse. O zaman tersinden soralım; çocuk bakımı neden sadece kadının sorumluluğu, ev ve ev içi işler neden sadece kadın tarafından yapılması gereken işler? Sormaya devam edelim, mevcut durum bu ise kadınların üzerine kalmış ise bu işler, bu işlere dair bir şeyler yapılamaz mı? Kreşler neden gündem olmuyor, iktidar kreş açmak yerine neden kamu kurumlarında kreş bırakmadı? Kadınların eşit koşullarda eğitim alması, iş hayatında eşit koşullara sahip olması neden gündem olmuyor?
Türkiye, kadınların iş gücüne katılım oranında OECD üyesi ülkeler arasında son sırada yer almakta ve Türkiye’de kadınların iş gücüne katılım oranı (KİKO) erkeklerinkinin yaklaşık yarısını oluşturmaktadır. Bu kapsamda yapılan araştırmalar, Türkiye’de, kadınların iş gücüne katılımının düşük kalmasının arkasındaki temel nedenin, kadınların özellikle ev işleri ve çocuk bakımı gibi hane içindeki sorumluluklardan kaynaklandığını göstermektedir. Buna karşın iktidar söz konusu sorumluluklar konusunda bir düzenleme yapmadan, bu sorumlulukları “aksatmadan” kadınların çalışma hayatına katılmasını planlıyor.
Kadınlar küçük çocuğunu ayağında uyutmaya çalışırken ondan biraz büyük olana bir yandan yemek yedirmeye çalıştığı, okuldan gelmek üzere olanın yolunu gözlediği, tüm bunları yaparken de evde parça başı ücret aldığı işi yaptığı ya da biraz eğitim alabildiyse bilgisayar başında işleri yetiştirdiği bir hayat tarif ediyorlar. Tabii bir yandan da akşam yemeğini ocağa koyması, evi silip süpürmesi, eğer evde bir yaşlı ya da hasta var ise onun bakımını görmesi ve günü sonunda akşam bulaşıkları da hallettikten sonra mutlulukla televizyon başında, eğer alabildilerse o hafta meyve soyması bekleniyor.
Kendine ait bir hayat yok, iş arkadaşı yok, sosyal bir ortam yok, tek başına hayatını sürdürebileceği gelir yok, kısacası hiçbir şey yok. AKP iktidarı 2025 yılında kadınlara hiçbir şey vermek istiyor, koca bir hiçlik….
GENÇLER, GENÇ KADINLAR ….
Genç kadınlar açısından da ayrıca ele alınmalı aile yılı ilanı. Genç yaşta evlilik ve erken yaşta çocuklar doğurma temeline dayanıyor tüm plan. Kadın ne kadar erken anne olursa o kadar çok çocuk doğurabilir, böylece hedeflenen üç sayısı bile geçilebilir pekala!!!
Kız çocukların eğitim hakkı burada tartışma konusu yapılıyor açıkça. Üniversiteyi bırakın, lise eğitimi dahi şimdi daha da tehlikede. Eğitim Sen’in araştırmasına göre 2012-2013 eğitim öğretim yılında yüzde 98,9 olan kız çocuklarının okullaşma oranı, 2020-2021 eğitim öğretim yılında yüzde 93,1’e gerilemiş durumda. İktidarın kesintisiz eğitim yerine hayata geçirdiği 4+4+4 eğitim sistemi, köy okullarının kapatılması ile taşımalı eğitimin yaygınlaşması da olumsuz etki yaratıyor eğitim hakkı üzerinde. Köylerdeki çocukların eğitime ulaşması giderek zorlaşırken eğitimin bir aşamasında açık liseye gitmek çok yaygın bir uygulama haline geldi.
Kız çocuklarının eğitime devam etme oranları giderek düşerken nasılsa bir an önce evlendirilecek olan çocukların payına liseyi bitirebilirse eğer açıktan bitirme “şansı” düşecek. Erkek çocukların da giderek daha çok çocuk işçiler olduğunu düşündüğümüzde erken hatta mümkünse çocuk yaşta yapılan evliliklerle sürekli artan bir nüfus iktidarın planı.
Bu noktada geçen yıl iktidar tarafından atılmış olan en somut adımın çok da rağbet görmediğini görebiliyoruz öte yandan. Gençlerin evlenmelerini teşvik için kurulan evlilik fonu ile 2024 yılı Eylül sonu itibarıyla 3 bin 963 çifte 150'şer bin lira destek verildiğini görüyoruz Bakanlık kayıtlarında. Şimdi bu kapsamda başka düzenlemeler açıklayacaklar gibi duruyor.
13 Ocak 2025 günü Cumhurbaşkanı tarafından aile yılı kapsamında yapılacak planlamaların ayrıca açıklanacağı duyuruldu. Ayrıca neler açıklanacak ve nasıl planlamalar ilan edilecek hep birlikte göreceğiz. Ancak şunu ifade etmek gerekirse iktidar, kadınlar ve çocuklar için hayırlı şeyler planlamıyor.
Kaldı ki AKP’nin bir yılı birileri için ilan etmesinin hayırlı bir şey olmadığını geçen yıldan biliyoruz. 2024 yılı emekliler yılı ilan edilmişti yine Erdoğan tarafından. 2024 yılında emekliler açlık sınırının altında kalan maaşları ve yaşamlarını sürdürebilmek için çalışırken hayatlarını kaybettikleri iş cinayetleriyle gündeme geldiler. 2024 yılının ilk 11 ayında bin 708 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti, bunların 512'si 50 yaş ve üstü işçilerdi. Emekliler 2024 yılında 12 bin 500 lira emekli aylığı ile yaşam mücadelesi verdi.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
‘Aileyi koruma’ lafının altından yine nefret ve dü...
‘Aileyi koruyoruz’ kod adıyla yürütülen tüm politikalar sonucunda adım adım eşit yurttaşlık hakkımız...
Kadınlar katledilirken Aile ve Sosyal Hizmetler Ba...
Kadına yönelik artan şiddete ilişkin konuşan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş:...
Aile ve Gençlik Fonu önkoşulu olan evlilik eğitimi...
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının evlilik öncesi eğitiminde "kürtajı sadece sağlığı tehdit ettiğ...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.