Adıyaman’da depremin izdüşümü: Burada hiçbir şey normale dönmedi
16 gün geçti depremlerin üzerinden. Hâlâ yardımların ulaşmadığı, çadırların olmadığı, kadınların, çocukların açlıktan, soğuktan, susuzluktan kırıldığı yerlerden biri olan Adıyaman’dayız.

Depremin 16. gününde Adıyaman’dayız. Hâlâ çadırı olmayan ve kendi imkânlarıyla muşamba, branda ve torbalarla çadır yapan depremzedeler var. Sular kesik, elektrik çoğu yerde yer yer kesiliyor. Günde iki-üç saat sular akıyor fakat akan su kirli ve çamur gibi. Zaten akan suyun kullanılmamasına dair pek çok uyarı geliyor, ancak suya erişimi olmayan vatandaş o suyu kullanmaya mahkum kalıyor. Adıyamanlılar adeta kendi kaderine terk edilmiş durumda. Sendikalar, kitle örgütleri ve sol-sosyalist partilerin şehrin birkaç noktasında kurduğu koordinasyon merkezlerinde çalışan gönüllü ler ilçelere, köylere gidip ihtiyaç listeleri oluşturuyor, kendi imkânlarıyla vatandaşa ulaştırmaya çalışıyor. Hâlâ en büyük ihtiyaç çadır, tüp, ısıtıcı, gıda. Tuvalet ve banyo çok ciddi bir sorun.

‘BİZE EL UZATAN YOK, GERÇEĞİ SÖYLÜYORUZ DİYE PARMAK SALLAYAN VAR’

250 çadırın olduğu çadır kentlerde sadece bir tane tuvalet var. Hijyenden söz etmek haliyle mümkün değil ve bu da özellikle kadın ve çocuk sağlığı için pek çok hastalığa davetiye çıkarıyor. Merkezdeki çadır kentlerden birinin tuvalet kanalizasyonu taşıp çadırların altına kadar girmiş. Çocuklar her şeyden bihaber o suyla oynuyor, yalın ayak basıyor ve hastalıktan kırılıyor. Merkeze ve köylere yaptığımız ziyaretlerde elleri soğuktan mosmor kesmiş bebekler, ayakkabısız çocuklar, saatlerce yemek ve su kuyruğunda beklemekten bitap düşmüş insanlar görüyoruz. Kime dokunsak bin ah işitiyoruz. Gencinden yaşlısına, kadınından erkeğine herkes çok öfkeli ve çok yorgun. Adıyaman merkezde AFAD’dan depremin 15. gününde ancak çadır alabilen Gazi, “Söyleyecek çok sözüm var ama gücüm yok” diyor. Ailesinden pek çok kişiyi kaybetmiş. Evleri yıkık dökük olmasına rağmen AFAD tarafından hafif hasarlı raporu almış.

Antalya’da bir ev bulmuş, kira için 5 bine anlaşmışlar. Çoluk çocuk, engelli annesi ve teyzesi ile tüm varını yoğunu ortaya koyup oraya gitmiş ama ev sahibi kirayı birden 20 bine yükselttiği için gerisin geri dönmüşler Adıyaman’a. “Bize el uzatmaları gerekirken, sırf gerçekleri söylediğimiz için bize parmak sallayıp, tehdit ediyorlar. Neyse, cezaevine girmek istemiyorum. Daha anlatmayayım ama her şey de ortada” diyor.

‘ADIYAMAN’DA HİÇBİR ŞEY NORMALE DÖNMEDİ!’

Kâhta’nın görüntülerinin kullanılıp “Adıyaman’da her şey normale dönüyor” haberlerine de çok tepkili halk. Sohbet esnasında bizi görüp yanımıza geliyor genç bir kız. Adı Eda. 15 yaşında. Evleri ağır hasarlı, çadırda kalıyor yakınlarıyla birlikte. Kuzenlerini kaybetmiş, birçok arkadaşını kaybetmiş depremde. 15 yaşında bir çocuk diyebilirsiniz ama o kadar çok şey biriktirmişi ki, valiye de devlete de sisteme de çok tepkili. Aşevlerinde saatler süren kuyruklara girip yemek alabildiklerini ancak meyve, sebze gibi şeylere erişemediklerini ifade ediyor. Eda’nın sözleriyle devam edelim anlatmaya: “Komşularımız, onların çocukları çok sağlıksız besleniyor, yardım çok az. Hâlâ su bulmakta zorlanıyoruz. İçme sularını biriktirip, sobanın içinde kaynatıp öyle yıkanabiliyoruz.” Eda’nın arkadaşı Elif de okulu çok özlediğini söylese de çok arkadaşı öldüğü için okulun açılmasını istemediğini dile getirdi.

ÇEŞME SUYUNDAN ZEHİRLENEN ÇOCUKLAR, ZATÜRRE OLAN İNSANLAR…

Merkez/ Serhatlı köyünde daha önce yardım ulaştırdığımız bir ailenin çocukları çeşme suyundan zehirlenmiş. İnsanlar 16 gündür duş alabilmiş değil. Kire ve kokuya dayanamayıp soğuk ve kirli su ile duş alanlar ise zatürre ve enfeksiyon ile boğuşuyor. Görüştüğümüz ailelerin çoğu suların buz tuttuğunu o yüzden ısıtıp kullandıklarını aktarıyor.

Şehrin merkezi ise tamamen İslamcılara terk edilmiş durumda. İHH, Hayrat Vakfı, Yetim Vakfı gibi İslâmî kuruluşlar dua ve ilahi eşliğinde yemek dağıtıyor ve yine kendi insanlarına çadır veriyor. Daha önce çadır bulamayıp son çare olarak buralardan çadır isteyen insanlar ise geri çevriliyor.


‘KİM VERECEK ÇOCUKLARIN HESABINI’

Her zamanki gibi bu durumlardan yine en çok etkilenen kadınlar oluyor. Yine vatandaşlarla ile yaptığımız sohbetlerden ikinci ve artçı depremlerde en çok kadınların hayatını kaybettiğini öğreniyoruz. 65 yaşındaki Xece’nin sözleri anlatıyor aslında neden en çok kadınların enkaz altında kaldığını: “Ne yapalım. Çoluk çocuk aç, soğukta bekliyor. Yardım yok, bir şey yok. Zaten yardım edecek kimse de yok, bu karda kışta herkesin ocağına ateş düşmüş, herkesin evi başına yıkılmış. Mecbur biz girip ne lazımsa alıyoruz, erkekler bilmiyor ki, onlar ne bilsin çocuğun en kalın montunu, ne bilsin çorapların nerde olduğunu”. Aşağı Söğütlü köyünden 67 yaşında olan Fatma ise merkezde 2 oğlunu, gelinini, torunlarını kaybetmiş. Kalanlar daha güvenli diye köye gelmiş ama orada da evler yıkılmış, binalar ağır hasar almış. Yine çadır bulamadıklarından gündüz dışarıda kalıp gece evde uyuyorlar. “Geceleri yüreğimiz ağzımızda, zaten kimse de uyuyamıyor. Çadır vermediler, ev üstümüze çökecek ama hafif hasarlı dediler. Çocuklar üşümesin diye mecburen burada yatıyoruz. Ben kendimden korkmuyorum ama ya yine çocuklar ölürse. Kim verecek hesabını. Bir sürü kişi öldü, torunlarım öldü. Keşke ben ölseydim. Onlar daha gençti, onlara bir şey olmasaydı. Yemek, giyecek derdinden ne yasımı tutabildim ne acımı yaşayabildim. Sürekli çocuklara üst baş bakıyorum, yemek yapıyorum, yardım için saatlerce kuyrukta bekliyorum. Erkekler utanıp sıkılıyor, kuyruğa girmiyorlar. Kendilerine yediremiyorlar, eşlerini-çocuklarını gönderiyorlar. Mecburuz ne yapalım.”

‘KADINLAR KENDİLERİ VE ÇOCUKLARI İÇİN GÜVENLİK KAYGISI YAŞIYOR’

Merkezde yaptığımız ziyaretlerde ise kadınların en çok ped, iç çamaşırı ihtiyacı olduğunu görüyoruz. AFAD’ın öncelikli ihtiyaç listesinde dahi yer almayan ped, deprem bölgesinde kadınlar için son derece elzem bir ihtiyaç. Kadınların ped isterken bile çekindiğini, gizli gizli, utana sıkıla istediğini gözlemledik. Bunun yanı sıra gönüllü olarak çalıştığımız depoda bile nerdeyse hiç sütyen yoktu. Kadınların çoğu külot, atlet tedarik edebildiğini ama sütyen bulamadığını, gelen yardımlarda da asla olmadığını söyledi.

Deprem bölgesi Adıyaman’da kadınlar güvenlik açısından da oldukça endişeli. Merkez ve çoğu ilçe, köylerde neredeyse sağlam bina kalmamış ve ciddi bir göç başlamış durumda. Kalanlar da ya kendi imkânlarıyla evlerinin yakınına çadır kuruyor ya yıkık dökük evlerinde ya da evlerinden uzak çadır kentlerde kalıyor. Kadınlar akşam tuvalete giderken bile çok korktuklarını ve gece her an biri gelecek diye uyuyamadıklarını söylüyor. Merkezdeki çadır kentte kalan 26 yaşındaki Zehra özellikle de çocuklar için çok korktuğunu söylüyor. “Her yerde İslami vakıfların çadırları var. Verdikleri yardımlarda kuran var. Son zamanlarda refakatsiz çocukların böyle vakıflara verildiği haberleri hepimizi ürkütüyor. Bu fırsatçılıktır. Bir sürü kaybımız var zaten, kim sağ kim ölü hâlâ bilmiyoruz. Çocuklar iki dakika gözümüzün önünden ayrılsa acaba kaçırıldı mı diye düşünüyoruz.”

Fotoğraflar: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Depremin 15. gününden notlar | Sağlık sorunları ar...

Kimi depremzede kimi de gönüllü olarak yardım ulaştırmak için deprem bölgesinde. Ekmek ve Gül grupla...

Evde çatlak var, ev sahibi kira istiyor| Antep’ten...

‘Kuyu sularını içtik biz. Çamurlu çamurlu suları alıp içtik.’

Depremin gölgesinde, ‘Hoş geldin Mert’

İskenderun’un emekçi mahallelerinden biri. Hasarlı bir ev, korkuyla geçen günler. Kenan, Fatma, çocu...