Kahramanmaraş merkezli depremde ülkemiz büyük bir faciayla yüzleşti. On binlerce insanımızı, şehirlerimizi, tarihimizi, anılarımızı kaybettik. Bir insanın yaşamaması gereken her şeyi son 1 ayda yaşadı bu ülkenin insanları.
Enkaz altından gelen yardım çığlıklarına cevap verememenin çaresizliğini yaşadı. Diyanet insanlar enkaz altındayken sela okudu. Günlerce enkazın başında ölü bedenleri almak için bekledi bu insanlar. Aldığında ise cenazesini koyacak bir kefen dahi bulamadı. Devlet bu insanları bir çadıra, temiz suya, bir sıcak çorbaya muhtaç bıraktı. Yardım götürmediler, götürene engel oldular.
Ne yazık ki bu facianın sebebi doğal afet değildi. Bu da canımızın daha çok yanmasına sebep oluyor. Çünkü bu insanlar göz göre göre katledildi. Bu şehirler göz göre göre yıkıldı. Bilim insanlarının tüm uyarılarına rağmen tek bir önlem alınmadı. Yapım usulüne uygun binalar dimdik ayakta dururken, büyük meblağlarla alınan evler, insanlarımıza mezar oldu. Hayatlarımız kapitalizmin rant düzenine teslim edildi.
Depremler sadece ülkemizde değil, dünyanın pek çok ülkesinde gerçekleşiyor. Ancak tarihimiz boyunca depremlerden hiç ders almadık. Her deprem unutulmayacak felaketlerin yaşanmasına neden oldu. Bilim ile depremin yaratacağı zararlar önlenebilecekken, iktidarlar bu vampir inşaat düzenini büyütmeyi seçti. İmar rantıyla, kâr hırsıyla, ihale komisyonuyla, rüşvetiyle, insan hayatını hiçe sayarak ayakta duran Türkiye’nin sermaye düzeni yüzünden ülkemizde doğa kaynaklı afetler felakete dönüştü, dönüşüyor.
ELLERİNİZİ ÇOCUKLARIN ÜZERİNDEN ÇEKİN
Aradan haftalar geçmesine rağmen, yardımlar sahiplerine ulaşmadı. Çadır yok, temiz su yok, tuvalet yok, duş yok, herkesin ulaşabileceği bir yemek sistemi yok. Utanmazlıkta burada kalmayıp Diyanet evlat edinecekleri çocuklarla evlenebileceğini söylediler. Bir çocuğun yalnız kaldığına mı yanarsın yoksa bir çocuk için böyle fikirlerin açığa çıkmasına mı? Aynı zamanda tarikat, cemaat yurtlarına verilen çocuklarla ilgili haberler de çıkıyor. “6 yaşında çocuk evlenebilir” diyen bir zihniyete çocuk emanet edilmez. Bu çocukların derhâl onlardan alınması lazım, onlar için güvenli olan tek yer devletin kurumları olmalı. Çocuklarımızdan ellerinizi çekin!
BİR DİRENÇ VE DAYANIŞMA ÇALIŞMASI: KIZ KARDEŞLİK KÖPRÜSÜ
Bu dönemde konuştuğum tüm kadınlar hep aynı cümleleri kurdular, “Bizim başımıza gelirse ne yaparız?” Gelecek kaygısı, barınma problemi yaşamaya dair kaygılarımız daha da artmaya başladı. Bu süreçte devlet yapması gerekenleri yapmadığı için kendimizden verdik. Belki verdiğimiz eşyalar sıfır değildi, ama insanların yaralarını iyileştirebilmek, ihtiyaçlarını bir nebze karşılamak için ufak bir destekti. Deprem bölgesinde değiliz belki ama elimizden geldiğince kadınların yanlarında olmaya çalışıyoruz. Yarın biz de o çadırlarda o koşullarda olabiliriz. Ve biliyoruz ki böylesi bir çürümüş sistem ancak bizim örgütlü dayanışmamız ile düzelecek.
İşte tam da böylesi bir süreçte Ekmek ve Gül’ün başlattığı “Kız Kardeşlik Köprüsü” kadınların her zaman gösterdiği direnç ve dayanışma çalışmasıdır. Depremde birleşen ellerimizi hiç ayırmamak için, daha sıkı tutmak için atılmış bir adımdır. Bu süreçte elimden geldiğince her yardımın içinde olmaya çalıştım. Çalıştık… Duramazdım, durmamalıyız da… Çünkü durmak daha fazla kaygı ve üzüntüydü. Durmadan bir şeyler yapmamız gerekiyordu. Dayanışmayı büyütmemiz gerekiyordu ki soracağımız hesaplarla birlikte başka bir dünya mümkün hayalimiz de bitmesin… Tam da bu yüzden bu kampanya kadınların ihtiyaçlarını ve dayanışmayı büyütmek için çok önemli bir yerde duruyor.
Deprem bölgelerine giden arkadaşlarımızın gözlemlerini aktarırken, depremzede bir kadının sütyeni olmadığı için yardım almaya gitmeye utandığını anlatmıştı. İşte tam da bu sebepten kadın dayanışması çok önemli… Niye utanıyor demeden önce oradaki kadınların koşullarını iyileştirmemiz gerekiyor. Böylesi bir felakette ayrıca kadınların ve çocukların en temel ihtiyaçlarını düzenli ve sürekli sağlamaya daha fazla hijyen kitlerine ihtiyaçlarımız var. Depremzede kadınların ve çocukların taleplerini tüm kadınların talepleri olarak sahiplendiğimizi göstermek ve sesimizi hep birlikte yükseltmek için tüm kadınların “Kız Kardeşlik Köprüsüne” katılmaya, hayatı hep birlikte yeniden kurmaya çağırıyorum, bu ağı daha da genişletmeliyiz…
Devlet insanları yalnız bırakmışken diğer tarafta ekmek parasını deprem bölgesine gönderen, yardım kolileyen, enkazdan insan çıkartan emekçi halk dayanışmanın ne kadar hayati olduğu gösterdi. Depremzedelerin yarasını sarmasına yardım etti. Düzenin yetersizlikleri o kadar ortada ki örgütlü yapılar bu dönemde asıl görevi üstlendiler ve ellerinden geleni yaptılar. İşte bu yüzden örgütlü bir halk güçtür. Örgütlü kadınlar güçtür. Eğer bu çürümüşlüğü bu kokuşmuş sistemi değiştirmek istiyorsak bugünde yarında yan yana olacağız. Örgütlü olacağız ki yarın aynı şeyler bizim başımıza geldiğinde tekrar aynı duyguları, tekrar aynı kayıpları, tekrar aynı felaketleri yaşamayalım. Yaşamak için de, kaygı duymayacağımız bir gelecek hayalimiz için de artık örgütlü olmaktan başka çaremiz yok. En çok da bugünlerde bunu en derinden hissediyorum…
Kolaj: Canva
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.