Tek adam bölgeyi hedef tahtasına çevirdi
Rosa Kadın Derneği’nin hedefe konması tesadüf değil. Bundan sonra bizim yapacağımız da birlikteliğimizi, dayanışmamızı güçlendirmenin yollarını aramak, birliğimizden daha fazla kuvvet doğurmak olsun…

Gezegenimiz için belki de yüz yılda bir yaşanabilecek bir süreci yaşıyoruz, malum. Türkiye’de ilk Covid-19 hastasının tespit edilmesinden sonra evlere kapanmanın başlamasıyla beraber bir kısmımızın evden çıkması yasaklandı, bir kısmımız çalışmak zorunda olduğumuz için evden çıkmak durumunda kaldık, bir kısmımız da evde kalma imkanımızı kullandık. Tüm bu süreçte sosyal medya her zamankinden daha işlevsel bir iletişim aracına dönüştü. Herkes daha çok içini döker, analizler yapar oldu. En çok dikkati çeken şey de, “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyenlerle “İnsanlar ve hükümetler artık eskiden kullandıkları zorba yöntemleri terk edecek” öngörüsüydü. Ama gördük ki tüm dünya hastalıktan kırılsa da, işsizlik ve güvencesizlik her yeri sarsa da, geçim mücadelesi açlıkla mücadeleye dönüşse de, kadınlara yönelik ev içi şiddet istatistiklere sığmaz hale gelse de; Türkiye’de egemenlerin tek adam rejiminden kaynaklanan otoriter karakteri, kendisine yönelik muhalefeti kesmek ve kendi seçmenini konsolide etmek için bazı alışkanlıklarından vazgeçmedi. İktidar salgından istifade tüm gücünü ‘engel tanımaz’ bir halde işletmeye devam etti. Yani eski zorba yöntemler terkedilmedi ve yönetenler kendi kendine bir iç muhasebeyle terk edecekmiş gibi de görünmüyor. 

TEK ADAMIN HOŞLANMADIĞI KADINLAR…

İnfaz yasasıyla cinsel suçluları, kadını şiddete maruz bırakanları “korona bahanesiyle” serbest bırakan güç, Diyarbakır’da kadınlar için gerçek adalet mücadelesi yürüten, Kürt siyasetinden kadınları tutukladı. Bir sabah operasyonuyla Diyarbakır’ın tek kadın derneği olan Rosa Kadın Derneği’nin kapısı kırıldı ve usule aykırı bir şekilde arama yapıldı. Dernek başkanı ve üyeleri, Kürt kadın hareketinden, TJA (Özgür Kadın Hareketi) aktivisti kadınlar evleri basılarak gözaltına alındılar ve gözaltına alınan 18 kişiden 14’ü tutuklandı. Operasyonun bizatihi Rosa’ya yönelik olduğunu ve sorulan sorular arasında “8 Mart mitingini neden tertip ettiniz?”, “Kadınlar Barış İstiyor adlı açıklamayı neden yaptınız?” gibi şeyler olduğunu öğrendik. Hatta dernek başkanı Adalet Kaya’ya yöneltilen sorulardan biri, dinlenen telefon görüşmelerinden birinde arkadaşının “Nasılsın?” sorusuna karşılık “Moralim bozuk, uyanır uyanmaz sosyal medyada savaş haberleri gördüm” demesi üzerine soruluyor: “Neden moralin bozuldu?” 

Kadınlar tutuklandı. Ancak bu tutuklamalarda ülkemizde kadın hareketini ilgilendiren başkaca şeyler de var. Türkiye’de son yılların en güçlü muhalefetini geniş yelpazede fikri akımlardan kadın hareketinin oluşturduğunu ve partili cumhurbaşkanlığına geçişle beraber inşa edilen tek adam rejimini kadınların oluşturduğu bu etkili muhalefet gücüyle beraber düşününce çok açık bir mesaj. Rosa hedef seçildi çünkü malum Kürt olup iktidarın siyasetiyle açıkça uzlaşmayınca “terör” yaftasıyla kriminalize edilmek çok kolay oluyor. Kadın mücadelesinin toplamının kriminalleştirilmesi, yarattığı muhalefetin etkisinin zayıflatılması tek adam rejimi için olmazsa olmazdır. Tek adamların kadınlardan pek hoşlanmadığını da ayrıca biliriz. Bir diğer tarafıysa; pandemi sürecinde daha çok işsizleşen, yoksullaşan, dört duvar arasında şiddete daha çok maruz kalan kadınların, yaraya pansuman niyetine başvurduğu, memleketin her bir yerindeki derneklerimiz, birlikteliğimizin çok çeşitli teşkilatlarına zarar verilmesi isteğiydi. 

KAYYUM SİYASETİ DEVAM ETTİ

Bu süreçte iktidarın hedef tahtasında bölge halkının iradesiyle seçilmişler de vardı. Koronavirüs sürecinde halkın taleplerini yere getirmek bir yana, halkın iradesine dahi saldırılara devam eden iktidar kayyum siyasetini de sürdürdü. Tutuklamalarla kadın dayanışma ağlarını, derneklerini hedef alan güç bugüne dek kayyum siyasetiyle de kadınların kazanımlarını tek tek yok etme çabasına girişmişti: Belediyeye bağlı onlarca kadın kurumlarını kapatarak, dayanışma merkezlerinin kapısına mühür vurarak, birçok kadının ekmek kapısı olan iş alanlarını kapatıp kadınları işsiz bırakarak, kayyum eliyle yıllara varan kadın mücadelesinin kazanımları tarumar ederek yapmıştı bunu. Yaşam kaygısının daha da yükseldiği salgın sürecinde zor güçlerini kullanarak kayyum siyasetine devam edenler halkın iradesini de bir maskenin ardına sıkıştırdı.  

“GÜLİSTAN NEREDE” SORUSU HALA CEVAPSIZ!

Kadınların yeni bir yaşam kurma araçları tutuklamalarla, kayyumlarla, baskıyla bir bir ellerinden alınmaya çalışılırken kadınların yine de hiç vazgeçmeden seslerini duyurmaya çalışacağını aylardır usanmadan her gün Gülistan’ın akıbetini soran kadınların inadından biliyoruz. Dersim’de aylardır “Gülistan nerede” diye soran kadınların sorusunu cevapsız bırakan, arama çalışmaları yetersiz kalan, bölgedeki kadın işsizliğini sorun bile görmeyen, yaşanan kadın cinayetlerine ve intiharlarına karşı hiçbir çözüm yolu üretmeyen iktidarın tek derdi “buradaki muhalefetin sesini nasıl kısarım” olurken bizim tüm bu saldırılara karşı mücadele inadımızı büyütmekten başka çaremiz yok. Kadınların böylesine yalnızlaştığı, gündelik hayatın ezici sorunlarının böylesine derinleştiği bir dönemde, biraz olsun çözüm üretebilme kabiliyetini ya da gerçeğin tablosunu açığa çıkarma meziyetini göstermenin karşılığı sözünü söyleyemez duruma getirilmek olurken; bundan sonra bizim yapacağımız da birlikteliğimizi, dayanışmamızı güçlendirmenin yollarını aramak, birliğimizden daha fazla kuvvet doğurmak olsun…

İlgili haberler
‘Hakkım olanı kazanıncaya kadar mücadele edeceğim’

Emeği, mücadelesi, hayalleri, geleceği bir gecede atanan kayyumlarla yıkılan 301 kişinin umutlarını,...

Anlatılan bizim hikayemiz çünkü bizim hikayemiz de...

Ken Loach’un Üzgünüz, Size Ulaşamadık filmi neoliberal dönemin işçi ailelerine yaşattıklarını anlatı...

Bakanın rakamlarıyla bizim gördüklerimiz aynı deği...

Polis kayıtlarına geçemeyen yüzlerce şiddet vakası var. Çünkü, kadınların artık sisteme ve yasaların...