Hatay Akademi Senfoni Orkestrasının çağrısıyla depremzedelerle dayanışmak için Antakya’ya giden sanatçılardan Çağla Köseoğlu, depremin enkaza çevirdiği kentte, yıkıntılar arasında duvarlara çizim yapıyor. Biz de kapağımıza Çağla Köseoğlu'nun enkaz aralarına çizdiği ayçiçeklerini taşıdık.
“Bu çöküşün izlerini uzun vadede göreceğiz, duyduklarımız hikaye gibi geliyor ama yaşananlar çok büyük bir trajedi ve tamamen ihmal. Bunu sadece trajik bir olay olarak hatırlayamayız, öfkelenmeliyiz de. Bu binalara beton testi nasıl yapılmadı, temel denetimi neden yapılmadı, kat izinleri nasıl verildi?” diye soruyor Köseoğlu, Evrensel'e verdiği röportajında.
Biz de yoksulluğa, ölüme, açlığa, çaresizliğe terk edilmenin öfkesiyle; insanca, eşit, özgür, şiddetsiz, rant uğruna kendi tabutlarımızda yaşamadığımız, güvenceli bir hayat isteğiyle yan yana geliyoruz, gelmeye devam edeceğiz.
***
Hâlâ kaldırılmamış enkazlarla depremzedelerin karşılanmayan ihtiyaçlarıyla; yerel seçimlerin gündemi kaplamaya başladığı, iktidarın her kentte ne kadar büyük işler başardığıyla övündüğü bir atmosferde yaklaşıyoruz depremin birinci yılına.
Evet, iktidar büyük bir işe imza attı gerçekten. Büyük bir yıkıma ve katliama. Bununla övünmek yetmezmiş gibi bu yıkımın altında imzası olanları, insanca yaşama hakkımızı ayakları altına alan Murat Kurum gibilerini ödüllendirir gibi aday yapmaktan, parlatmaktan çekinmedi. Bunun karşısında kadınlar;
-iktidarın yarattığı yıkımın etkilerinin hâlâ nasıl devam ettiğini, devletin bir yılda inşa etme sözü verdiği kentleri nasıl unuttuğunu,
-artan sömürünün ve yoksulluğun bizleri nasıl kendi mezarlarımızda yaşamak zorunda bıraktığını
-rantın ve rantı koruyanların kadınların sosyal haklarından yaşam haklarına, çocukların eğitim hakkından güvenli yaşam hakkına saldırarak hayatın her alanını bizler için cehenneme çevirdiğini,
-güvenli evler ve sokaklar, kreşler, sosyal alanlar gibi taleplerimizi gerçekleştirebilmek; yaşadığımız kentleri kendi kararlarımızla yönetebilmenin yolunu bulmak için nasıl bir araya geldiklerini, kadınların siyasete en önden müdahale etmesinin ne kadar önemli olduğunu dergimize anlattılar.
Yerel seçimlerde rant ve sömürü düzeninin üzerimizde yarattığı tahribatı aşmak için birlikte yönetelim diyen; kendi emekleri, bedenleri, yaşam alanları üzerinde söz sahibi olmak isteyen; daha iyi çalışma koşulları için irili ufaklı bir araya geliyor kadınlar. Bu hedefle yan yana gelmiş başka kadınların sesi ise geçmişten yankılanarak günümüze ulaşıyor. Ekmek ve barış için örgütlenen işçi kadınların o sarsıcı grevinin, Petrograd grevinin sesi. Eşit ve sömürüsüz bir dünya için yakılan işaret fişeğinin yıl dönümü, 8 Mart. Bundan 107 yıl önce, kadınların artık sömürüye, yoksulluğa, savaşa ve katliamlara “yeter” diye haykırdığı günün yıl dönümü yaklaşıyor. Bugün ise bizler de Petrograd’daki işçiler gibi “Sömürüye, yoksulluğa, savaşa, şiddete ve yıkıma artık yeter!” demeye hazırlanıyoruz, hedefimiz belli.
Fotoğraf: Onur Kavak/Evrensel
İlgili haberler
Haklarımıza göz dikenlerin karşısındayız
Dönüp geçtiğimiz yıla bakıldığında hatırlanacak, önümüzdeki yıl için aklımıza kazınacak o kadar çok...
Yıldızlar savaşında iki ayrı kutup, iki karşıt sın...
Türkiye’de 2023 yılında açıklanan rakama göre milyar dolarlık servete sahip 10 kadın bulunuyor. Bu ‘...
68 yılda değişen tek şey yılın rakamları
Kadınlar, işçiler, emekçiler yan yana geldiği sürece ne birileri çıkıp yüzümüze baka baka üç kuruşlu...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.