Özel sektör öğretmeni İrem: Sendikamızla güçlüyüz
Özel bir eğitim kurumunda öğretmen olan İrem sendikalı oldu, hakkını aradı, “ahlak ve iyi niyete aykırılık” koduyla işten çıkarıldı. İrem “hakkımı sendikamla arayacağım, yalnız değiliz” diyor.

6 yıldır özel sektörde çalışan bir eğitim emekçisiyim. 6 yıldır onlarca iş görüşmesi yaptım. Ancak hiçbir erkeğe ne “Siz çalışırken çocuğunuza kim bakacak?” diye sorulduğunu ne de “Hem ev işlerini hem çocuğunuzu hem okulu nasıl idare edeceksiniz?” diye sorulduğunu duydum. Özel sektörde hiçbir garantimiz olmadan, asgari ücrete veya bir tık üstüne kölece çalışmak zaten güç iken, bir de kadın olarak çalışmak, ayakta kalmak dertlerimizi katlıyor. İşe girerken de çalışırken de özel hayatımız hep sorgulanıyor. Yalnız yaşıyorsak muhakkak bir ev arkadaşı edinmemiz, kaşar peynirin lüks olduğu ve daha uygun marketlerden alışveriş yapmamız gerektiği salık veriliyor mesela. (Ben tüm bu önerileri duydum 😊) Bekârsak ne zaman evleneceğimiz, evliysek hamile kalıp kalmama durumumuz, boşanmışsak neden boşandığımız, ev geçindirmediğimiz için neden yüksek maaş istediğimiz her şeyimiz, her zaman sorgulanıyor. Tüm bu soru(n)lara rağmen bir şekilde işe alındık diyelim, belirli süreli sözleşmeler ile “Acaba seneye de benimle devam edecekler mi, etmezlerse başka bir iş bulabilecek miyim” korkusu daha sözleşmeyi imzalamadan peyda oluyor içimizde.

Uzun mesailer yapıyoruz, üstelik bu mesailerimiz için asla ek ders ücret alamıyoruz. Eğitim ödeneği, mesai ücreti, tazminat, tatil gibi pek çok hakkımız gasbediliyor. Bunları talep ettiğimizde ise “Biz bir aileyiz, biz de zor zamanlardan geçiyoruz” sözlerini duyuyoruz. Ama akşam eve gittiğimizde faturayı ödeyememe korkusundan soğukta oturduğumuzu, marketten bir şey alırken kırk kere düşündüğümüzü, çocuklarımıza iyi bir hayat sunamadığımızı hiç düşünmüyorlar.

ÖRGÜTLÜYSEK GÜÇLÜYÜZ

“Neden bu koşullara karşı çıkmıyoruz, neden haklarımız için bir şey yapamıyoruz?” soruları hep aklımdaydı. Sonra Öğretmen Sendikası ile tanıştım. Haklarımı, birlikte durmayı, mücadele etmeyi, dayanışmayı öğrendim.

Ve tam da bu süreçte çalıştığım kurum yine ara tatil hakkımızı bize tanımadı ve Milli Eğitim Bakanlığının resmî kararına karşı gelerek bizleri ders maksadıyla okula çağırdı. Buna karşılık sendikamız önce okulu uyardı, sonrasında da İlçe Milli Eğitim Müdürlüğüne şikayette bulundu. Sırf sendikalı olduğum bilindiği için, yönetim tarafından şikayetlerden sorumlu tutuldum. Ara tatilde çalışmanın yasak olduğunu belirttiğimde, bana bu hakkı tanıyacaklarını bildirmelerine rağmen kabul etmedim ve bu hakkın tüm öğretmenlere ait olduğunu hatırlattım. Hakkımı savunduğum için istifa etmem istendi, bunu da kabul etmedim. Yaklaşık 2 ay süren bir mobbing süreci sonunda 13 Ocak’ta, sosyal medyadaki sendikal mücadele paylaşımlarım gerekçe gösterilerek haklı neden gösterilmeksizin sözleşmem feshedildi, işten çıkarıldım.

Aslında sendikalı olduğum, haklarımı bildiğim ve istediğim, onlara suç işlediklerini söylediğim için işten çıkarıldım. İşten çıkarıldıktan iki hafta sonra sosyal medyada yayınladıkları bir duyuru ile benim sendikalı olduğum için değil “ahlak ve iyi niyet dışı davranışlar” sebebiyle işten çıkarıldığımı iddia ettiler. Yani bir kadını toplumun gözünde haksız çıkarabilecekleri en kolay yerden vurmaya çalıştılar beni. Beni karalamaya çalışanlar ile yargı önünde hesaplaşacağım. Bu çirkin söylem ve iftiralarda bulunanlar, beni işsizlik ve geçim derdiyle yıldırmaya çalışanlara gücümü/gücümüzü göstereceğim/z.

Özel sektörü tercih ederken de, usulsüzlüklere boyun eğmeyip mücadele ederken de her şeyin zor olacağını zaten biliyordum. Kolay olsun diye eğilip bükülmedim. Bugün sendikam ile birlikte haklarımı bildiğim için beni işten atan, karalayan zihniyetin karşısında onurumla, mücadelemle dimdik duruyorum. Benimle aynı şeyleri yaşayan, emeği sömürülen, haksızlığa uğrayan tüm meslektaşlarıma yalnız olmadığımızı ve sendikamızla güçlü olduğumuzu söylemek istiyorum.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül