Işıltılı sahnelerin bir de arkası var…
Spot ışıklarının arkasında, sevdiğimiz şarkılar önümüze gelirken bir üretim süreci var. Bu üretim sürecinde, o sahne arkalarında kadın sanatçılar, kadın müzik sektörü emekçileri neler yaşıyor?

Müzik sektörüne girişim benim için masal gibiydi, çok heyecanlı ve azimli hissediyordum. Sektöre birçok kişi kazandırdığını sandığım birinin yanında işe girdim. Bir şeyler öğrenebilecek, kendimi geliştirecektim. Hiçbir sorgulama yapmadan, sektör hakkında bir bilgim olmadığı için az bir ücreti hemen kabul ettim. Haklılar, acemiliğim çıkana kadar idare ederim diye düşünüyordum, meğer İstanbul’da debelenişimi kendi ellerimle hazırlamışım. “Acemilik” hiç bitmedi. Bunu fark etmemle birlikte sektöre dair sorgulamalarım başladı.

Girdiğim şirkette çalışanların ve sanatçıların hakkının yendiğini gördüğümde ise çok severek yaptığım, öğrenmekte hevesli olduğum dijital işlerimden bile soğumuştum. Fakat bu duruma inanamayıp etrafımı gözlemlemeye ve suçu kendimde bulmak istercesine nerede eksik bir şey yaptığımı fark etmeye çalıştım.

Artık beraber çalıştığım iş arkadaşlarım, büyüklerim hakkında kendi içimde sorgulama yapmaya başlamıştım. Çevremin sadece erkeklerden oluştuğunu fark ettim. Sahne arkası işlerde, sahnede, yönetim kısmında kadın çalışanlar çok azdı. Sektörde kadın çalışanların, işverenler tarafından “Sen kadınsın, seni dinlemezler” çıkışlarına hızlıca aşina olduk. Tabii patronlar 18 saat çekimde kalan kadın çalışanın hakkını gözetmeden çok ağır şartlar altında çalıştırıyordu. Kadın çalışanlar erkek çalışanla aynı işi yaptığı, hatta bazen iş yükünün fazla olduğu durumlarda bile düşük maaş alıyorlardı.

KADIN SANATÇILARIN ÖNÜNE KONAN TAŞLAR

Kadınların sektörün mutfağında yükselmesi için erkeklere göre daha çok şey yapması bekleniyordu. Tabii bu müzik yapan kadınlar için farklı ilerliyordu. Birçok sohbet ve iş ortamında kadın sanatçıların sahnelerine gidilmesinin sebebinin sesleri olmadığını, bedensel özelliklerine göre sahneye çıkması gerektiği algısıyla çok sert bir duvara çarptım. Müzik kariyerine adım atmak isteyen birçok genç kadının bu yolda sözlü ve fiziksel tacizle başlayan, kısa ya da açık giyinmezse, büyük beden giyiyorsa tanınmasının ve sahne almasının imkansız olduğu söylemleriyle karşılaşmasına şahit oldum. Sektörde çalışmaya devam ettikçe bu yaşananlar küçülüyor gözümüzde. Sektördeki kadınlar yaşadıkların paylaştığında “Bu olay ne ki” lafı çok duyuluyor. Bu çok canımı yakıyor ama bu alanın mutfağından sahnesine her bölümde yaşananlar günden güne kötüleşiyor.

DAYANIŞMAMIZLA YOL AÇTIK

Mesela şimdi çalıştığım bir kadın sanatçı 15 yaşındayken kendi sözünün bestesini yapıyor ve üretiyor. Bir süre önce ürettiklerini yayınlamak ve sektörde yer edinmek isterken yapımcıların sözlü ve fiziksel tacizine maruz kalmış. Biz tanıştığımızda müziği bırakmayı bile düşünmeye başlamıştı. Evde kendi üretimini yapıyor fakat hiçbir yerde yayınlamıyor, hatta dinlenmiyordu bile. Sonra yaşadıklarımızı paylaştığımızda beraber bir yola çıktık. Şimdi o üretiyor, ben yayınlamasında yardımcı oluyorum. En azından biz dayanışmamızla birbirimize yeni bir yol açtık.

Görsel: Freepik

İlgili haberler
Ayrımcılık, yoksulluk, eşitsizlik kıskacında Roman...

Hanife, Roman olması nedeniyle ayrımcılığa, yoksulluğa, eşitsizliğe maruz kalıyor, bulduğu güvenceli...

Diş hekimliğinin ‘kadıncası’: Okuldan staja, sınav...

Üniversitede akademisyenler, dershanede hocalar, stajda hastalar diş hekimi adayı kadınlara hep benz...

Bir ayrımcılık hikayesi: ‘Cennet’in cehenneme dönü...

Kendi ahlak kurallarını yaratarak bir cennet oluşturduklarını düşünen siyahların hayatı, refahla bir...