Evettt baharla beraber yaz tatiline de merhaba dedik. Çiçek veren ağaçların kokusu mutluluk hormonu salgılıyor adeta. Her taraf yemyeşil, rengarenk çiçeklerle doldu. Küçükken çizdiğimiz resimlerde bize göz kırpan güneş gerçek sanki. Zaman zaman sıcaktan bunalsak da esen o tatlı rüzgarın verdiği haz, keyif tarif edilemez. Deniz, kum ve güneş hayalleri nihayet gerçek oluyor ve çocuklar karne heyecanını yaşayıp hoooop tatile çıktı.
Peki ya öğretmenler, onlar da karne heyecanını yaşayıp tatile çıkabildi mi? Eh, buna ben cevap vereyim: Tabii ki hayırrrr!
YAZ TATİLİ İŞ ARAYARAK GEÇİYOR
Özel bir kolejde çalışan bir öğretmen olarak veriyorum bu cevabı. Tatile çıkamadım/çıkamadık çünkü belirli süreli sözleşmelerle çalışmanın vermiş olduğu belirsizlik ağzımızın tadını epey kaçırmış durumda. “Acaba seneye de çalışacak mıyım, sözleşmem yenilenir mi, maaşım asgari ücreti bulur mu/yoksa altında mı kalır, yaz tatilinde kurum okula çağırır mı” soruları ile cebelleşmekten tatil düşünecek halimiz kalmıyor. Nerdeyse asgari ücrete çalıştığımız düşünülünce zaten pek gerçekçi de gelmiyor, tek derdimiz geçinmek iken tatil hayalden öteye de geçemiyor. Özel sektörde, bir yıllık sözleşmelerle çalışınca mevsimlik işçilerden pek farkımız kalmıyor. Hal böyle iken yaz aylarımız tatil ve zevkisefa ile değil; iş arama, özel dersler, ek işler ayarlamak ile geçiyor.
İŞİNİ LAYIKIYLA YAPAN CAZİP DEĞİL
Özel bir kolejde çalışan fakat maaş da anlaşamadıkları için şu an işsiz kalan arkadaşım Emel ile görüşürken son gittiği iş görüşmesinden söz ediyor. Asgari ücretin bir tık üstü teklif edilmiş. Bunun kirasını bile karşılamadığını ve bu maaşa çalışamayacağını söyleyince ise karşı tarafın söylediği şey şu oluyor; “E hocam siz de ev arkadaşı alın ama…” Emel, bunu söyleme cesaretini kendinde bulabilmiş olmasını tamamen cinsiyetine yoruyor. Başka bir kadın öğretmen arkadaşım ise yine bir iş görüşmesinde benzer söylemlere maruz kalmıştı. İpek öğretmen de ekonomi üzerine konuşurken patron ona “E ama hocam siz de lüks yaşıyorsunuz hem yalnız yaşayıp hem de kaşar peynirden söz ediyorsunuz. Kaşar peynir de yemeyiverin ya da madem hayat bu kadar zor evlenin o zaman” demiş. Sinirden dişlerini sıkarak anlatıyor İpek bunları. Çalıştığı okuldan bir arkadaşı da kurumla anlaşıp ön sözleşmeyi imzalamış, bir hafta sonra da hamile olduğunu öğrenip kurumla paylaşınca birden kendini kapının önünde bulmuş. Gerekçe ise şu; sözleşmeye imza atarken hamile kalmak gibi bir planının olduğunu nasıl söylemezmiş.
Hoş daha iş görüşmelerinde CV’den ve deneyimlerden ziyade zaten bunlar konuşulur. “Evli misiniz hocam, değilseniz neden, peki düşünür müyüz veya çocuk planımız var mı varsa ne zaman. Yalnız mı yaşıyoruz, neden yaşıyoruz?” gibi pek çok iş ile ilgisi olmayan sorulara maruz kalıyoruz. Yine özel bir kolej ile yaptığı iş görüşmesini anlatan başka bir kadın arkadaşım ise okulda doldurulan CV’de dövme, sigara kullanımı sorulmasına epey şaşırmıştı. Aslında CV’ye bunları eklersek iş görüşmelerimiz bizler için de daha kolay geçer. En azından zamandan tasarruf eder, sinirlerimizi de yıpratmamış oluruz çünkü pek çok patronun gözünde aldığımız eğitimler, sertifikalar, başarılarımız özel hayatımız kadar ilgi çekici değil. CV medeni durumumuzu nedenini de açıklayacak şekilde olmalı (!) Yani neden bekarız ya da ne zaman çocuk sahibi olacağız, kirada mı yaşıyoruz, neden boşandık, nereliyiz, siyasi görüşümüz ve hatta aileye dair düşüncelerimiz vs. gibi…
Geçen sene çalıştığım kurumda birkaç hafta üst üste pazar günü gözetmenliğe yazılınca dayanamayıp sorduğumda aldığım cevap bunların neden önemli detaylar olduğunu açıklıyordu. “E hocam siz bekarsınız, bir aileniz yok. O yüzden pazara yazdık sizi, diğerleri evli, çocuklu ve bir tek pazarları var birlikte vakit geçirecek. Bu konuda sizden de anlayış bekliyoruz.” Bekar olmam özel bir hayatımın olmadığı anlamına gelmiyor tabii ki, hafta sonu görevlendirmelerinde evli-bekar ayrımı yapmak çifte standart ve kabul edilemez. Bir daha pazar günleri çalışmayınca da anında yönetim tarafından “uyumsuz” diye etiketlendim ve yine bu gerekçe ile sözleşmem yenilenmedi. Bekar olmak çoğu zaman da iş görüşmelerinde avantaj ama, eh evde bekleyen bir eşiniz ve sorumluluklarınız yok. Bu da esnek çalışma için bulunmaz bir nimet. Hafta sonu da çalıştırır, daha düşük maaş da verir… Salt iş görüşmelerinde değil ama sene boyunca da geçerli bu ayrımcılık. Okulda çocukların kişisel pek çok durumu, pano yapmak, evrak işleri gibi bir sürü angarya da yine kadın öğretmenlerin omzunda, öyle ya onların eli daha yatkın (!)
ÖRGÜTLÜLÜĞÜMÜZ PATRONLARA BİR DERS OLSUN!
Peki biz ne yapıyoruz, ne yapmalıyız? Elbette sendikalı olup, örgütlenip, haklarımızı bilip bunların hiçbirine pabuç bırakmıyoruz. Bunları yaşayan yalnız bizler değiliz ki. İş görüşmelerinde de dönem boyunca da hepimiz bunlara maruz kalıp, bunları yaşıyoruz. Eşit işe eşit ücret için, belirli süreli sözleşmelerle normalleştirilen bu sömürü düzenini alaşağı etmek için, kadın olmamızın esnek çalışmaya, düşük maaşa ve mobbinge davetiye çıkarmadığını göstermek için örgütleneceğiz. Haklarımızı bilmeyince haliyle onları korumamız gerektiğini de bilmiyoruz. Haklarımızı öğrenmek, yalnız olmadığımızı ve bunların yalnızca bizim başımıza gelmediğini bilmek bize güç verecek. Bunlar kaderimiz değil, özel sektör diye gerçeğimiz falan da değil. Sendikalı olup, birlik olunca biz onların gerçeği olacağız, biz onların korkulu rüyası olacağız. O yüzden örgütleneceğiz ve esas dersi, mücadele dersini bizler onlara vereceğiz.
Fotoğraflar: Evrensel
İlgili haberler
Fabrikalar farklı, hak gasbı ortak
OSB’de 5 fabrika ve işletme hariç hiçbirinde sendika yok. Patronların tercihi de sendika olmaması za...
Taciz, hiçe sayılma, her koşulda işe devam etme: Ç...
Neydi bu ayrımcılık kendi çalışma ortamımız içerisinde? Takım liderlerinizden cinsel taciz görmekti...
Aynalı modern camların ardındaki sömürü
Binanın aynalı camları, modern görünümünün arkasında sömürü gizli. Çay molası 10 dakika, yemek molas...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.