Köyde büyüdüm, sebzemizi kendimiz yetiştirirdik. Annem elleriyle dikerdi tohumdan yetiştirdiği domates fidelerini. Salatalığı, patlıcanı, soğanı, patatesi, fasulyeyi. Kış boyu dışardan sebze girmezdi evimize, yazdan hazırladığımız konserveleri, kurutmaları tüketirdik.
Sonra taşındık köyden, bir nevi zorunlu göç yaşadık aslında. Kimse kalmamıştı çünkü köyümüzde. Şehirde yaşamanın zorluklarını, bizi nasıl kısıtlayacağını biliyorduk. En ağır geleni ise vaktiyle kendi yetiştirdiğimiz sebzeleri pazardan alıp tüketmekti. Üstelik asgari ücret alıyorken.
Şimdi Antalya’da yaşıyorum. Sebze meyve cenneti diye anılan, seraların, bahçelerin yaygın olduğu bir şehir. Öyle ki Türkiye’ye Antalya’dan gidiyor, sebze meyve.
Pazara gittim geçenlerde, domates biber alıp konserve yapacağım güya. Domatesin kilosu olmuş 5 lira, o da en ucuzu! Domatese baktım, sonra pazarcının yüzüne... “Hayırdır abla” dedi. Fiyatı işaret ettim, dedi “Bu iyi günlerimiz, daha dur, 10 lira olacak domatesin kilosu.”
Vaktiyle bizi yerimizden yurdumuzdan edip pazardan alışveriş yapmaya zorladığınız bu düzeniniz de batsın, kilosunu 5 liraya çıkardığınız domatesiniz de!
Domates cenneti Antalya’da bile biz domates alırken elimiz titrer ise gerisini hiç düşünemiyorum. Artık salça da turşu da anılarımızda kalacağa benziyor. Mutfak yangınları, en çok biz kadınları vuruyor. Zamları kabullenmek de olmaz... Bu gidişata hep birlikte dur demek lazım!
İlgili haberler
Mevzu bozuk psikoloji değil, bozuk çark
Kaybedecek sarayımız da yok, ejder suyumuz da. İster dış güç desinler, ister başka bir şey; Yoksullu...
Önce kitap, şimdi rahip... Sahi bu kriz niye çıktı...
1600 TL ile geçinemiyoruz, yüzümüz hiç gülmüyor. Bir arkadaşımız, “Asgari ücretlinin geçinebileceği...
Bunlar mı psikolojik!
O kadar kâr ediyorlar ki biz bir yıl depoda yatsak, sade maaş alsak bunlara bir şey olmaz! Hükümet b...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.