Kadın derneğinde birçok kız kardeşimizin hayat hikayelerini dinledim. Her defasında “yok be”, “hadi oradan” dediklerim olmuştur. Rojda da anlattıklarıyla soluksuz dinlediğim kadınlardan bir oldu. Beş çocuk annesi, 40’lı yaşlarına yeni gelmiş, tek başına mücadele eden, güçlü bir kadın o. Şırnak Uludere’den gelen Rojda’nın bazen üzen, bazen güldüren, bazen de hep mi aynı şeyleri yaşar bu kadınlar dedirten hikayesine geçelim…
BİR BOĞAZ AZALSIN DİYE EVLENDİRİLEN ÇOCUKLAR!
Rojda, Şırnak Uludere’den üç çocuğuyla önce misafir gelmiş kardeş evine. Aslında beş çocuğu var. Bir oğlu memur, diğeri üniversite okuyor. İkisi de başka şehirlerdeler. “Babası çok küçükken ölmüş. Törelere göre annesini amcasıyla evlendirmişler. “Amcam oldu mu babam, yengem de annem tabii. Onların çocukları da var bizler de varız. Geçinmek zorlaştı, evden kimi gönderseler seviniyorlar. 14-15 yaşlarımdaydım, beni evlendirmeye karar verdiler. Yok dedim ama annem bir boğaz eksilecek, biz rahatlayacağız deyince tamam dedim. Daha yeni de adet görmeye başlamıştım verdiler beni.”
Evlendiği adamın ikinci eşi Rojda. “İlk eşi intihar etmiş, bir kızı vardı. Benim çocuklarla ona da baktım, büyüttüm, ben de onlarla büyüdüm işte. Ne çocukluk ne gençlik ne de kadınlık hiçbirini yaşamadım” diye anlatıyor.
‘EV ÇÖKERSE DUYAYIM DİYE UYUMUYORDUM’
Eşinin ailesiyle birlikte küçük bir evde onca kişi yaşantısını şöyle anlatıyor: “Çoluk çocuk, cümbür cemaat birlikte yaşıyorduk. Sonra benim koca kaçakçılıktan suç işleyince yaylaya gitti, bıraktı bizi. Kaldık mı yine tek başımıza. Gel teslim ol dedim, kabul etmedi. Ben de artık onlarla yaşamaya başladım. Evin üstünde, ahırdan farkı olmayan bir yer vardı. Oraya geçtim çocuklarla. Oradan buradan gelen paralarla geçirmeye çalışıyordum. Çocuklar küçük, ev kötü, yiyecek yok, ne zorluklar çektim sorma. Tek göz oda çocukların üstüne çökecek diye uyumuyorum. Çökerse sesi duyarım kaçırırım diye. Yılanlar, akrepler sorma gitsin… Kocam hayırsız, kaynanamlar bakmıyor, ne yiyoruz, ne içiyoruz bilen yok soran yok.”
Çocuklarıyla uzun yıllar yoksulluğun kıskacında yaşamış Rojda. Destek alabileceği kimse de olmamış. “Bu çocuklar olmadan karnımdan düşsün diye çok uğraştım ama beceremedim. Ranzalardan atlıyordum ki düşsün, doğmasınlar. Doğduktan sonra da nasıl kıyayım. Hasta olan var, götüren yok. Kızın bacakları çarpık. Sekiz ay sırtımda taşıdım tedavi ettirmek için. Küçük kızın böbrekleri sorunluydu ameliyat ettirdim, çok çektim. Kaynanamlara gittim bir gün, sarma sarıyorlardı. Yardım ettim onlara. Artan yaprakları elime verdiler sen de yaparsın al diye. Dedim benim evimde bunu saracak bir şey yok diye. Güldüler. Öyle zoruma gitti ki. Unutamam ben bunları. Pişirdiklerinden bile vermezlerdi, ne diyeyim Allah’a havale ettim onları.”
Köylünün tacizleri başlamış bu sefer de: “Etraftakiler yalnız kaldığımı bildikleri için kötü gözle bakmaya başladılar. Veresiye alıyorum ya ihtiyaçlarımızı. Baktım başka şeyler istemeye başladılar. Koca kaçmış, gitmiş, kalmıştım tek. Kendimi öldüreyim diye çok düşündüm. Ama çocuklar da arkamdan atlar diye atlayamadım. Çok taciz ettiler beni.”
HAKSIZLIKLARA HAKSIZLIKLAR EKLENDİ
Rojda çocuklarıyla birlikte hayat mücadelesinde damatlarının kefil olmasıyla bir ev tutmuş. Bir de öğretmen evinde temizlik işine girmiş. Ama yaşadığı haksızlıklara haksızlık eklenmiş bu süreçte. Hem emeğinin karşılığını alamamış hem de tacizlere bu sefer başkaları eklenmiş. Yine de hakkı için mücadele etmiş. Şöyle anlatıyor: “Her gün çalışıyordum, çocuklar evde yalnız kalıyorlardı. Öğle arası gelip onlara bakıp geri gidiyordum. Oradaki müdür beni işten çıkarmak istedi. Hatta üç kişi gelmiş işe girmek için. Dördümüzü birer odaya koydular, kim önce bitirirse ve temiz olursa o çalışır dediler. Ben en hızlı bitirdim ve çalışmaya devam ettim ama orada da çok zordu. Taciz vardı, korkuyordum ki beni işten çıkardılar, hatta birini daha çıkardılar aynı anda ama bana az ona çok para verdiler. Dedim niye? O hak etti dediler. CİMER’e şikayet ettim ama yine de bir şey kazanamadım. Verdikleri parayı almayacağım dediğimde de tehdit ettiler. Ben de korktum, aldım.”
NEREYE GİDERSEN GİT DEĞİŞMEYENLER
Gel zaman git zaman çocuklar büyümüş. Oğlan evin kirasını göndermeye başlamış. Kardeşinin yanına gelmiş sonra, Kardeşiyle yoksulluğu paylaşırken biraz terziliği olduğunu, bir iş bulduğunu anlatıyor: “Eğer yalnız kadınsan hemen senden beklentileri farklılaşıyor. Gerçi evli de olsan ne fark eder ki adamların zihniyeti kötü. Altı kişilik konfeksiyon, hepsi erkek. İş öğreneyim diye girdiğim yerden yine çıkmak zorunda kaldım”.
EN UMUTSUZ ZAMANDA BİLE AYAKTA KALABİLMEK
Daha birçok şey anlatıyor Rojda. Tabii gönül ister ki kadınlarla hep dertler, sıkıntılar, tacizler yüzünden bir araya gelmeyelim. Ama şu bulunduğumuz zaman bize bunu yaşatıyor. Her geçen gün daha çok fakirleşiyor, daha çok şiddet görüyor, daha çok taciz ediliyoruz. Buna dur demek için biz kadınlar birlikte yan yana daha güçlüyüz. Aramıza hoş geldin Rojda.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.