90 metre kare ev bize saray gibi geldi
Elazığ depreminde evini kaybedince önce kardeşinin lokantasına, sonra ailece baba evine sonra da konteynır kente… Elazığ depremi mağduru Serpil Canpolat anlatıyor...

Elazığ depreminin ardından Kırklar Mahallesi konteyner kentinde konuk olmuştuk Canpolat ailesine, konteyner kentte yaşayan herkese tercüman olmuştu anlattıkları. 2020 yılı ocak ayında yaşanan depremin üzerinden uzunca bir zaman geçti. Yazlar, kışlar, geçim sıkıntısı, temizlik, okul, ev, yemek, kediler, kuşlar, hastalık, sağlık, ölüm, yaşam vb. sayamadığımız binlerce dakika, gece - gündüz, 24 Ocak, 8 Mart, 2020, 2021, 2022…

Serpil Canpolat 43’ünde, iki kız annesi. Bir de sokak hayvanlarının ve kedilerinin annesi. Depremde evleri kullanılamaz hale gelmiş, bir gece sokakta karda kıyamette birçok insan gibi soğuktan titremiş çocuklarıyla, eşiyle. “Sirenler, yaralılar, telaşla birbirine ulaşmaya çalışan insanlar… Mahşer yeri gibiydi. Başımıza topraklar dökülüyordu. O geceyi dışarıda geçirdik. İnsanlar panik halinde ne yaptığını bilmez durumdaydılar. Aşırı bir soğuk vardı durulmuyordu sokakta ama biz komşularla boş alanda ateş yakıp sabahladık…”

Ertesi gün eşinin kardeşinin lokantasında bir köşede üç gün kalmaları şok üstüne şok yaşatmış: “İşyerinde kalıyoruz. Rahat edemiyoruz. O sırada sürekli ölüm haberleri var. Zaten büyük bir şokun içerisindeyiz. Evimiz ne olacak diye sorular aklımızda.” Bir çıkar yol aramaya başlıyorlar, sonra üç aile Serpil’in babasının evine taşınıyorlar. Üç oda bir salon. 13 kişi. Üç ay. Serpil şöyle özetliyor: “Zaten yıkılmak üzere olan evimizden eşyalarımızın tamamını alamadık. Beyaz eşyalarımızı alabildik sadece. Yatacak yer bile yok. İlk başlarda konteyner da verilmedi. Resmen dışardaydık. Ailecek karar aldık konteyner için müracaat ettik. Bir oda da olsa, bir teneke parçası da olsa gidip kalalım artık. Bize çıktı konteyner oraya yerleştik.”

Çocukları için de şu ifadeleri kullanıyor Serpil: “Çocuklarımdan biri YKS diğeri LGS için hazırlanıyordu. Onlar da çok kötü etkilendiler. Çok iyi sonuçlar alacak öğrencilerdi. 20 metre kare bir alanda yaşıyorsunuz. İnternet yeterli değil. Ders çalışacak ortam yok. Yine de büyük kızım Muş’ta PDR kazandı. Küçük kızım da bir Anadolu lisesi kazandı.”

YAZIN SICAKTAN, KIŞIN SOĞUKTAN PERİŞAN

Canpolat ailesi deprem şokunu atlatamadan bir de pandemi şoku yaşıyor. Serpil’in eşi Çetin işsiz kalıyor. Başlıyor maddi sıkıntılar: “Sonrasında psikolojik sıkıntılar yaşamaya başladık. Travmalar, panik atak, geleceğimizle ilgili belirsizlik yaşadığımız kaygıyı artırdı. 13 kişiyle yaşadığımız ev ayrı bir sorundu ama konteyner bambaşka bir yaşam alanı. Bir göz olsun kendi evim olsun diye düşünüp geldik konteynera. Ama anlatılamaz derecede kötü bir yaşam içerisine girdik. Bütün bunların yanı sıra yazın sıcaktan kaşın soğuktan perişan olduk. Ama ev bulamayınca insan çadırda bile kalır.”

DAYANIŞMAYLA YAŞAMI KURDULAR

Canpolat ailesi diğer aileler gibi konteyner kentten çıktılar. Şimdi yeni evlerinde yeni umutlar, yeni hayaller, yeni bir hayat içerisinde can bulmaya başladılar. Serpil’in 16 yaşındaki kızı Meva, “Bu ev kocaman. Ders çalışabileceğim bir odam var artık. Çok güzel bir şey bu. Kedilerimle uyuyabiliyorum rahatça” diyor. Aileye saray gibi gelen ev ise 90 metre kare.

Serpil konteyner kentteki yaşamını aktarırken duygulanıyor. Kendi tabiriyle, “Kaldığımız sokakta biz bir aileydik diğer yaşayanlarla. Üç ay çok bocaladık. 20 metre kare sonuçta. Sağlık ve temizlik büyük sıkıntıydı. Ama alıştım. Komşular edindik. Hepimiz bir olduk derdimiz bir kahrımız bir oldu. Kimsenin bize yaşatmadığı dayanışmayı birbirimiz için yaptık. ‘Serpil abla koş kedi doğum yapıyor. Serpil abla koş annem hasta. Serpil abla koş…’ Oranın ablası oldum resmen. Kedilerim vardı. Bakmak zordu, ama kıt kanaat de geçinsek onlara da bakıyorduk. Bir kediye serum taktık yirmi gün kucağımızda taşıdık. Veterinerlerin mesleğini ellerinden alacağım bu gidişle (gülüyor). Konteyner izi hiçbir zaman silinmeyecek aklımızdan ailecek. Bir eve geldiğimize halen inanamıyoruz. 90 metre kare ev bize saray gibi geldi.”

Komşularını da unutamıyor Serpil. Her birinin derdini kendine dert etmiş. Geride bıraktığı için üzgün. Ziyaretlerine gitse de özlem duyduğunu belirtiyor ve ekliyor, “Remziye abla sigara sararak geçimini sağlardı. Ayten abla… Selma Hanım… Hayatı paylaştık. Yoktu hiçbirimizde ama olanı da tabaklara koyar bölüşürdük.”

EVLERİNİN YAPIMINA YENİ BAŞLANDI

Canpolat ailesi yeni bir TOKİ evine çıktı. Ancak hak sahibi olmalarına rağmen evlerinin yapımına yeni başlandı. Yaklaşık bir yıl sürecek. Yeni evlerinde aylık 600 TL ile oturacaklar. Hak sahibi oldukları eve çıksalardı iki yıl ödeme yapmayacaklardı. İki yılın sonunda da kira öder gibi ev sahibi olacaklardı. Konteyner kent aile için dayanılacak gibi olmadığından kira da olsa çıkmaya karar vermişler. Konteyner kentte kalan son birkaç aile aynı düşünceyle ayrılmış. Çetin iş arıyor. Meva okula gidiyor. Serpil evde şimdilik.

Dram gibi gelse de Canpolat ailesinin yaşadıkları, gittikleri her yerde umudu yeşertmişler. Umut her birimiz için yaşamın anahtarı olsun.

DERS ÇALIŞACAK YER YOKTU
Meva 16 yaşında ailenin en küçüğü. Deprem ve sonrası Meva için de çok sıkıntılı geçmiş: “13 kişilik evde yatacak yer bulamıyorduk. Kuzenlerimle her gece dua ediyorduk kurtulmak için. Sonra konteynıra geçtik ilk iki gece hiç uyuyamadık. Bir süre sonra alıştım. Ailemle kalmak daha güzel konteynır da olsa. Ama konteynırda da çok kötü zamanlar geçirdim. Ders çalışacak bir yer bile bulamıyordum. Çok zordu.”

Fotoğraf: Ekmek ve Gül