İşçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ı geride bıraktık. 1 Mayıs’ta sömürüye, yoksulluğa, savaşa, baskı ve yasaklara karşı sokaklara çıktı yüzbinlerce işçi ve emekçi. Kadınlar yine sınıfının en öndeki neferi…
1 Mayıs’ın tarihi 1856’da Amerika’da gerçekleşen grev dalgaları ve 1 Mayıs 1886’da günde 12 saat haftada 6 gün çalışmaya karşı siyah ve beyaz tenli ayrımsız tüm işçilerin yaptığı iş bırakma eylemlerine dayanır. O günden bugüne 1 Mayıslar işçi sınıfının talepleri, biriktirdikleri, isyanı ve umuduyla kendisini ortaya koyduğu, dosta düşmana, düşman işbirlikçilerine korku saldığı, mücadelesini yükselttiği ve birleştirdiği günler ola gelmiştir. Bu nedenle hep, baskı, yasaklama hatta şiddetle karşılaşmış, işçilerin 1 Mayıs’a katılımı engellenmeye çalışılmıştır.
Ama işçilerin dayanışması, burjuvazinin bütün uğraşlarına rağmen, ırk, dil, din üzerinden sürdürdüğü kara propagandaya yenik düşmemiş, sekiz saatlik iş günü talebiyle birleşen sömürüsüz bir dünya ve ülke mücadelesinde, o gün hangi talebi öne çıkıyorsa onunla çıkmıştır sokaklara. Sermayeye ve egemenlere karşı örgütlü gücüyle, bütün bir yıl kesesinde ne biriktirdiyse kimi zaman gürül gürül kimi zaman cılız devam etmiştir tarihi 1800’lü yıllara dayanan o kortej…
Ülkemizde de yalnızca çalışma koşullarının iyileştirilmesi için değil, 21 yıllık iktidarı boyunca sömürüyü ve kadınlar için var olan eşitsizlikleri alabildiğine derinleştiren politikalarıyla tek adam düzenine son verme iradesi hakimdi meydanlara… “Patates soğan güle güle Erdoğan” sözünün neredeyse tüm meydanlarda yankılanmasını, kadınların ellerindeki dövizlere yansımasını başka nasıl açıklayabiliriz ki?
Burjuva siyasi partileri, sendika ağaları gibi işçi sınıfına siyaset yapmayı hoş görmeyenlere karşı, yalana, talana, emeğinin gaspına karşı eşit, özgür, insanca yaşama adına ne kadar talebi varsa heybesinde hepsini alıp çıkmıştı siyaset arenasına işçiler…
İŞ, EKMEK, ÖZGÜRLÜK VE EŞİTLİK İÇİN
Pandemi, ekonomik kriz, deprem her meselede daha çok sömürüye itilen, daha çok yoksullaşan, işsiz ve geleceksiz bırakılan, omzundaki bakım yükü büyüyen, haklarına göz konan kadınlar ise isyanıyla, inadıyla, umuduyla 1 Mayıs meydanlarında yerini aldı.
Kadınlar güvenceli iş, eşit işe eşit ücret için, günde 7 saat, haftada 35 saatlik iş günü ve daha iyi koşullarda çalışma, insanca yaşayacak ücretler, sendikal özgürlükler için çıktı alanlara. Market işçisi kadınlar “fazla mesailere karşı” meydanda yerini alırken, metal işçisi kadınlar diğer taleplerinin yanına “kadına yönelik şiddete hayır” pankartını da ekledi. “Rant için doğal afeti felakete dönüştürenlerden hesap soracağız” diyen emekçi kadınlar, Kız Kardeşlik Köprüsüyle Hayatı Yeniden Kuracağız dayanışmasıyla alandaydı.
“Elimizde bir 6284 kaldı, onu da vermeyiz” diyen genç kadınlar, sokakta korkarak yürümek istemiyorum isyanını taşıdı alanlara…
İstanbul, İzmir, Ankara, Adana, Antep, Kayseri daha sayamayacağımız onlarca şehirde Cumhur İttifakının kadınları hedef alan saldırılarına karşı alanlardaydı emekçi kadınlar.
Şimdi 14 Mayıs seçimleri önümüzde…
Bu seçim kapitalist düzene karşı mücadelede nihai bir son değil, o sona giden yolda yolumuza çıkan engeli kaldırmak için önemli bir adım sadece. “Kendimi fabrikadakinden daha güçlü hissettim” diyen Ankara’dan kadın işçinin sözlerinde somutlandığı gibi 1 Mayıs’tan aldığımız güçle bulunduğumuz her yerde tek adam düzenine son vermek, eşit, özgür, şiddetsiz bir yaşamı inşa etmek için örgütlenmeye, birleşik mücadeleyi örgütlemeye!
SENDİKALARI DA DEĞİŞTİRECEK OLAN ISRAR VE MÜCADELE
Türk-İş’in bırakın diğer illeri işçi sınıfının neredeyse dörtte üçünü barındıran sanayi kentlerinde çağrı yapmamasına (bazı sendikalar ve kimi şubeler tanımadı bu kararı), Hak-İş’in pek de kendine yakışır şekilde ortalıktan sıvışmasına, DİSK’in ise 1 Mayıs hazırlıklarını son bir hafta, hatta son birkaç güne sığdırmasına rağmen işçiler çıkıp geldi meydanlara. Çok sayıda sendika, örgütlü olduğu işyerlerine 1 Mayıs çağrısı yapmazken birçok fabrikada patronların sendikalardan daha hazırlıklı olduğunu gördük. Haftalar öncesinden 1 Mayıs’a mesai koydu patronlar. İzmir’de yüzde 500 zamlı ücret veren işyerleri bile vardı, yeter ki işçiler 1 Mayıs’a katılmasındı!
Baskı ve işten atmalarla sendikal örgütlenmenin kırıldığı fabrikalardan işçiler, üyesi olsun olmasın sendika kortejlerine dahil oldu ve taleplerini yükseltti. Bu durum Türkiye işçi sınıfının henüz yeterli düzeyde olmasa da pandemiden bu yana eylem ve direnişlerle örgütlü mücadeleye olan eğiliminin ve ısrarının göstergesidir. Örgütlü olduğu fabrikalara 1 Mayıs çağrısı yapmayan sarı sendikaları değiştirecek olan da işte bu ısrarın kendisidir.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Umut var değiştirmeye, yenilenmeye, birlikteliğe…
Bir tarafta bizler, bir tarafta karanlık. Önümüzde sandık var. Biz seçimimizi hangisinden yana kulla...
‘Kazanmanın yolunu 1 Mayıs alanında gördüm’
‘Üreten bizlerin değeri ne zaman anlaşılacak? Hakkımızı ne zaman alacağız? Bence sesimizin daha yüks...
‘Tenceremizi kim doldurursa oyumuz ona’
Ankara Batıkent’te kimi işinden şikayetçi, kimi ücretinden, kimi işsizlikten. Görünen o ki birçok ki...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.