
1933 yılı 15 Eylül’de Rose Pesotta isimli tekstil sektöründe örgütlenme faaliyetleri sürdüren genç bir kadın Los Angeles’a geldi. Pesotta daha önce Güney California’daki bir tekstil fabrikasında sürdürdüğü sendikal faaliyetler nedeniyle kara listeye alınmıştı. Akabinde tekstil işçilerinin talebi üzerine sektördeki örgütlenme faaliyetlerini sürdürmek için geri döndü. Bir ay içerisinde (ILGWU) Uluslararası Kadın Tekstil İşçileri Sendikası kuruldu ve sendika ilk elden kendini Pesotta’nın da öncülüğünü yaptığı çetin bir grevin içinde buldu.
1933 yılında Los Angeles’ta, tekstil sektöründe 7 bin 500 işçi çalışıyordu ki bunların yarısı şehirdeki 200 küçük atölyede istihdam ediliyordu. İşçilerin yüzde 75’ini İtalyanlar, geri kalanı Ruslar ve Amerikalılar oluşturuyordu. Kadın terzilerin neredeyse yarısı haftalık 5 dolardan az kazanıyordu ki bu kadınlar belirlenen haftalık 16 dolar Kaliforniya asgari ücretinin ve sektördeki standartları belirleyen (NRA) Ulusal Endüstriyel Kurtarma Yasası’nın açıkça ihlal edilmesi demekti. Örgütlenmeye çalışan işçiler ise hemen işten atılıyor ve kara listeye alınıyordu. Çoğunluğunu erkeklerin oluşturduğu ILGWU yerel yönetimi kadın terzilerin bu sorunu ile kesinlikle ilgilenmiyor hatta kadınların aile ve çocuk bakımı için ya sektörden ayrıldıklarını ya da zaten hiçbir şekilde çalışmamaları gerektiğini düşünüyorlardı. ,
Fakat Rose Pesotta bu küçümseyen tavrı benimsemeyi reddetti. ILGWU International onayı ile yerelde yeni bir oluşum (Local 96) için adımlar atmaya başladı. Çift dilli bir radyo programı ve haftalık bir gazete olan The Organizer aracılığıyla Latin topluluklarına ulaştı. 28 Eylül geldiğinde Pesotta, Los Angeles’taki terzilerin koşullarını iyileştirmek ve sendikalarının tanınması için greve hazır olma noktasına geldiklerini hissetmişti.
1933'teki New York Terziler Grevi sırasında kalabalıklar sokakları dolduruyor | Fotoğraf: Fotoğraf: International Ladies Garment Workers Union Photographs (1885-1985) Koleksiyonu, Cornell Üniversitesi ILR Okulu'ndaki Kheel İşçi-Yönetim Dokümantasyon ve Arşiv Merkezi, Kheel Center, CC BY 2.0, Flickr
Terziler, sendikalarının tanınması, haftalık 35 saatlik çalışma, NRA’nın belirlediği asgari ücret, evde çalışmanın olmaması ve mesai çizelgelerinin düzenlenmesi gibi taleplerle toplantılar organize ettiler. İşçiler aynı zamanda gelecekte yaşanabilecek herhangi bir anlaşmazlığın da tahkim yolu ile ele alınmasını talep ediyorlardı.
İşverenler tabi ki sendikayı reddetmiş, toplu sözleşmenin de ancak şirketin temsilcisi olduğu sendika ile yapabileceğini bildirmişti ve işçiler bu tutuma cevaben 12 Ekim 1933’te greve çıktılar. Grevin ilk gününde 4 binin üzerinde işçi iş bıraktı. İşçilerin grev yapmasına karşın Tüccar ve Üreticiler Birliği’nin tutumu Los Angeles polisinden destek almak oldu. Polis, greve çıkan işçileri sudan sebeplerle tutuklarken grev kırıcıları da grev alanına göndermeye başlamıştı. Mahkeme, bu vahşeti şirketin yaptırdığını görmezden gelerek sendikaya karşı ihtiyati tedbir kararı verdi. Grev esnasında huzur bozmak, küfür etmekten tutun da saldırı ve darba kadar uzanan çeşitli suçlamalar ile 50 kadın işçi tutuklandı. Hatta “grev kırıcı” kavramının kullanılması bile polis tarafından engellenmeye çalışıldı. Tüm bu sahte ve uyduruk suçlamalara rağmen, üstüne bir de greve çıkan kadınların, alana gelen grev kırıcılarına tuz ve çivi attığı dahi ifadelerde yer aldı.
İşin garip yanı, tüm bunlara rağmen işverenler polisin yeterince müdahale ettiğini düşünmüyordu. Grev boyunca bir işverenin bir polis memuruna işçileri hapse atması durumunda 800 dolar rüşvet teklif ettiği ortaya çıktı. Ve hatta polisin işçiler grevi bitirip işe geri dönmesini zorlamak için bir takım terör kampanyası adı altında tuzağa düşürmesi istendiği öğrenildi. Bunların ardından temsilci ve işveren rüşvetten yargılanarak tutuklandı.
Tarihler 6 Kasım’ı gösterirken hakem eşliğinde bir anlaşma ile grev sona erdi. Anlaşmanın sonucu biraz karmaşıktı. Terziler haftalık 35 saat ve haftalık ücreti aldı ancak ücretler NRA kurallarına uygun olmak durumundaydı. Toplu sözleşmenin olmaması nedeniyle sendika işçilere ancak olası bir şikayette atanan hakemler aracılığıyla yardımcı olabilecekti. Sendika her ne kadar istemese de sendika bu şartları kabul etmek zorunda kaldı ama mücadeleye devam etmekte kararlıydı.
Grevin sonucu pek kazanımlı görünmese de işverenlere gönderilen mesaj sonuçtan daha güçlüydü. Rose Pesotta’nın tekstil patronlarına ve erkek işçilere gönderdiği mesaj çok açıktı. Artık kadınlar, özellikle beyaz olmayan kadınlar hafife alınamayacaktı. Saygınlık ve onurlarına ilişkin talepler söz konusu olduğunda bu işçileri artık görmezden gelemeyeceklerdi.
ufcw324.org'da 1 Aralık 2009'da yayımlanmış yazının çevirisidir.
Fotoğraf: Pesotta 1965 ILGWU kongresinde kürsüde konuşma yapıyor, Kheel Center, CC BY 2.0, Wikimedia Commons
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.