25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele ve Dayanışma Günü yaklaşıyor. Aylardır Almanya’da da korona krizinin yol açtığı izolasyon döneminde aile içi şiddetin arttığı, kadınların suç duyurusunda bulunamadığı, uğradıkları şiddeti sineye çektiklerinden söz edildi. Kadın sığınmaevlerinin kapasite, personel ve izolasyon nedeniyle kapılarını kapamak zorunda kalmaları durumu daha da kötüleştirdi. Henüz 2020 ile ilgili istatistikler yayımlanmadı. Kaç kadının öldürüldüğü, kaç kadının yaralandığı, çocuğun dövüldüğü, tacize uğradığı belki de öldürüldüğü belli değil. Geçen yıllara göre artmış olacağı ise kesin.
ŞİDDET ÇEŞİTLİ ŞEKİLLERDE ORTAYA ÇIKIYOR
Kadına yönelik şiddet sadece ev içi şiddetle sınırlı değil. Savaşlarda, çalışma yaşamında, toplumsal yaşamda uygulanan şiddet bazen aile içi şiddetin ardında kalarak görünmezleşebiliyor. Ama Polonya’da kürtajla ilgili gelişmelerin kadın bedenine ve kendi kararlarını kendilerinin almasına yönelik bir şiddet olduğunu kim inkar edebilir? Latin Amerika ülkelerinde, Hindistan’da, Polonya, Macaristan, Romanya, Türkiye’de haklarını korumak, İstanbul Sözleşmesi’nin uyulmasını sağlamak için sokağa çıkan kadınlara yönelik polis şiddetini kim görmezden gelebilir? Ya savaşlarda ‘ganimet’ olarak görülen tecavüzle, dayakla karşı karşıya olan ve pazar yerlerinde satılan kadınların yaşadıklarını hangi kategoride ele alabiliriz? Fuhuşu ayakta kalmak için tek olanak olarak gören kadınların uğradıkları şiddet unutulabilir mi? Kadın sünneti, çocuk yaşta veya zorla evlendirme, kadınların cinsiyetleri ve etnik yapıları nedeniyle toplumsal yaşamın dışında bırakılması şiddet dışında tutulabilir mi?
SAVAŞLARDA ŞİDDET
Almanya, silah satışında başı çeken ülkelerden, savaş bölgelerine silah satışı hiç durmadı. Bu savaşlarda binlerce, on binlerce kadın ve çocuk mağdur edildi.
Örneğin Bosna savaşında 25 binden fazla kadına sistematik olarak tecavüz edildi. Birçoğu hamile kaldı ve çocuk doğurdu.
Ruanda’daki soykırım sırasında binlerce Tutsili kadın tecavüze uğradı ve HIV ile enfekte oldu.
Myanmar’da askerler Rohingya azınlığa mensup kadınlara saldırdı.
Êzidî kadınların yaşadıkları ise unutulacak gibi değil. Bunu değiştirmek için Birleşmiş Milletler, kadın haklarını barış süreçlerinde ilk kez 20 yıl önce - 31 Ekim 2000’de - sözde garanti altına aldı. 1325 sayılı kararı imzalayanlar, savaş bölgelerinde kadınları ve kızları cinsel şiddetten korumayı taahhüt ettiler. “Kadın, Barış, Güvenlik” sloganıyla hazırlanan karar, BM Güvenlik Konseyinin daimi olmayan bir üyesi olarak Almanya’da bu konuda öncü olacağını duyurdu. Kararın imzalanmasından bu yana AB ve G20 ülkelerindeki gelişmeleri analiz eden “SHEcurity” veri analizine göre toplumsal cinsiyet perspektifi, devletlerin özellikle bununla ilgili rakamlar toplamasına yetecek kadar önemli değil. Bu Almanya için de geçerli.
KADININ KARAR VERME HAKKINA SALDIRI
Kürtaj konusundaki gelişmeler, Polonya’da kürtaj yasasının sertleştirilmesi ve buna karşı kadınların sokağa çıkmasıyla görünür hale geldi ancak Almanya’da da hâlâ kürtaj belli yaptırımlara bağlı. 218 ve 219a yasalarıyla hem kürtaj yaptıracak kadınların hem de kürtaj yapan doktorların önüne engeller konuyor.
İş yerlerinde kadınların vasıflı olmalarına rağmen erkeklerden değersiz görülmesi, cinsel tacizle karşı karşıya kalması, eşit işe eşit ücret almaması devam ediyor. Almanya’da aynı işi yapan kadın ve erkek arasındaki aylık gelir farkı en az yüzde 21-22. Kadınların düşük ücretli, yarım, hatta daha kısa süreli çalışmaya zorlandığı da ortada. Korona koşullarında perakende satış, sağlık, bakım ve eğitim alanında çalışan kadınların düşük ücretlerle en kötü koşullarda çalıştıklarından söz etmeye ise gerek bile yok.
Her ne kadar Almanya’da zorla ve çocuk yaşta evlendirme yasak olsa da hâlâ devam ettiği biliniyor. Bu nedenle kadın örgütü Terre des Femmes bu yıl 25 Kasım’da “Kalbim Bana Aittir” sloganıyla zorla evlendirmeye karşı bir kampanya başlattı.
Kadın sünneti de dünya çapında -başka ülkelerde- sorun olmakla sınırlı değil, Almanya’da da ya sünnetin sonuçlarının acısını çeken ya da gelenekleri nedeniyle sünnete zorlanan kadın ve kız çocukları var.
MÜLTECİ VE GÖÇMEN KADINLAR
Almanya’da mülteci kadınlara yönelik ayrımcılık hem kurumsal olarak hem toplumsal olarak hem de geleneksel değer yargılarıyla sürmekte. Kadınlar savaştan, açlıktan kurtulabilmek için sevmedikleri, istemedikleri kişilerle evlenmek zorunda bırakılıyorlar. Mülteci yurtlarında cinsel, fiziksel şiddetle karşı karşıya kalıyorlar. Cinsiyetlerine dayalı zorluklar nedeniyle iltica başvurusunda bulunmaları imkansız. Eşlerinden ayrılmaları halinde de onları sınır dışı edilme bekliyor.
Almanya İstanbul Sözleşmesi’nin göçmen kadınlarla ilgili bölümlerine çekince koyarak, bunların yabancılar yasası kapsamında ele alındığını ileri sürdü. Bu nedenle de göçmen kadınların sınır dışı edilmemek için aile içi şiddete boyun eğmelerinin yolu açıldı.
Sokakta yaşamak zorunda kalan kadınların hem toplumsal küçük görülme hem de her an tecavüz ve tacizle karşı karşıya olduğu konusunda uyarılar yapılıyor ama onlara barınma ve korunma olanakları sunulmuyor.
Görüldüğü gibi 25 Kasım, verilen tüm sözlere rağmen hâlâ kadınların artan şiddetle mücadele etmek zorunda kaldıkları bir gün. Bu yıl korona koşullarında sınırlı sayıda kişinin katıldığı eylemler çoklukla da dijital etkinlikler olarak yapılacak. Her şeye rağmen şiddetin olmadığı, kadınların özgür iradeleriyle belirledikleri bir yaşam sürdürmeleri için seslerini yükseltecekleri bu günde omuz omuza mücadeleye.
ALMANYA’DA KADINLARIN BAŞLICA TALEPLERİ
■ İstanbul Sözleşmesi’nin çekincesiz uygulanması!
■ Kadınların cinsiyetleri nedeniyle karşılaştıkları baskı ve şiddetin iltica nedeni olarak kabul edilmesi!
■ Aile içi şiddetin normal ağır suç kabul edilmesi ve bu kapsamda, kültürel, geleneksel dikkate alınmadan, cezalandırılması!
■ Kadın sığınma evlerinin kapasitelerinin ve personelinin artırılması!
■ Zorla evlendirme, çocuk evlilikleri ve kadın sünnetiyle kararlı ve etkili mücadele!
■ Almanya’nın kadınların savaş ganimeti yapıldığı bilinciyle her türlü silah satışını durdurması!
■ Eşit işe eşit ücret, geleneksel kadın mesleklerinin değerinin hak ettiği yere yükseltilmesi, iş yerlerindeki cinsel tacizle etkili mücadele, işten atmalara son!
■ Kürtajı suç haline getiren 218 ve 219a yasalarının iptali!
İlgili haberler
Almanya’da sokağa çıkan kadınlar ‘Kürtaj temel sağ...
Almanya’da yüzlerce kadın 28 Eylül Uluslararası Güvenli Kürtaj Günü’nde kürtajın suç olmaktan çıkarı...
Almanya’nın İstanbul Sözleşmesi notu zayıf
İstanbul Sözleşmesi’nin Almanya’da uygulanmasına dair GREVIO Raporu yayımlandı. Hükümet Sözleşmeyi d...
Korona krizi Almanya’daki göçmen kadınlara nasıl y...
Sosyal psikolog Prof. Dr. Jutta Allmendiger, Almanya’da korona krizinin kadınlara ve özelde göçmen k...
GÜNÜN ANKETİ: Almanya'da kadına yönelik şiddet ora...
Almanya'da korona sürecinde kadın ve çocuğa yönelik şiddet oranları artıyor. Yapılan bir ankette, fi...
Almanya’da kadın örgütlerinden çağrı: Şimdi değils...
Alman Kadın Konseyi, kilise, sendika, parti ve meslek gruplarının kadın komisyonlarının da olduğu 20...
Nazi Almanyası’nda kadın işçiler: ÇALIŞ, İTAAT ET,...
9 Mayıs 1945’te Nazi Almanyası’nın teslim oluşuna kadar 55-60 milyon insanın ölümüne, milyonlarcasın...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.