Ne olur evde kal
Evde kalan bir kadın, çalışan kadınlar hakkında yazdı: Hayat maalesef şarkıcının, fiyatı epey yüksek konforlu bir yatağın üzerinde para karşılığında evde kal mesajı vermesi gibi romantik değil!

Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan koronavirüs, Antarktika hariç tüm kıtalara yayıldı. Koronavirüs 11 Mart’ta Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” yani salgın olarak sınıflandırıldı. Türkiye’de 11 Mart’ta ilk koronavirüs vakasının tespit edildiği açıklandı. O tarihten bu yana salgının yayılmasıyla ilgili en güncel veriler günlük olarak Sağlık Bakanı Fahrettin Koca tarafından Twitter üzerinden ya da düzenlediği basın toplantılarıyla paylaşılıyor.

Koronavirüs hakkında yeni haberler gelmeye devam ederken dünya üzerindeki salgın hakkındaki son durum bilgileri gittikçe kötüleşiyor. Koronavirüs nedeniyle dünya genelinde ölüm sayısı 108 bin 281’e ulaştı. Türkiye’de ise bu sayı 1101.

Evet, 11 Mart’tan bugüne kadar yani koronavirüs vakasının tespit edilmesinden itibaren yaşamlarımızda ne gibi değişiklikler oldu? Bu süreçte neler yaşıyoruz, neler yapıyoruz? Dilim döndüğünce bunlara değinmeye çalışacağım. Kendimle başlayacak olursam kızımın 12 yaşında olmasından dolayı evde kalıp kendimizi izole etme şansını yakaladık. Ama gemisini kurtaran kaptan olmuyor tabii ki.

11 Mart’tan itibaren bazılarımız evde kalabiliyor. Bazıları yalılarda, villalarda spor yaparken, bazıları evde televizyon programlarında ünlülerin evdeki hayatlarını izliyor. Kimileri dışarı çıkamamaktan yakınıyor, kimileri evde kitap okuyup müzik dinliyor. Kimileri ise (özellikle ücretli çalışan hizmet sektöründe) işlerinden oldu, ekonomik olarak büyük bir sıkıntıya girdi ve virüsü unutarak eve nasıl ekmek götürebilmenin derdine düştü. Kimisi de bu durumu bilerek yani işten çıkarmaların çok yoğun yaşandığı bugünler de var olan işlerine daha da sarılır oldu. Neyse ki işten çıkarılmadığına şükredercesine her türlü koşulda çalışmayı kabul etmek zorunda kaldı.

 Ne olur evde kal /sonsuz değil bu hal/dışarıda risk evdeyse hayat var/

Kolay değil biraz sabır/hepimiz için geçecek bugünler /evde kal

Hayat maalesef şarkıcının, fiyatı epey yüksek konforlu bir yatağın üzerinde para karşılığında evde kal mesajı vermesi gibi romantik değil! Bu süreçte romantik olmak bir yana, kendi ve yakınlarının da hayatlarını riske atarak çalışmak zorunda olan milyonların içinden yakından tanıdığım bir zincir market çalışanı ile yaptığımız sohbet sonrası durumun bildiğimizden de vahim olduğunu görerek bu yazıyı yazmaya karar verdim.

İŞ YÜKÜ DAHA DA ARTTI
Arkadaşım işini kaybetme korkusuyla isminin yazılmasını istemeyen market çalışanı. Yakından tanıdığım arkadaşım, yaklaşık 7 yıldır bu markette çalışıyor. Normal koşullarda da (yani koronavirüsün olmadığı zamanlarda) markette ağır şartlarda çalışan arkadaşım, koronavirüs salgınının ülkemizde görülmeye başladığı zamandan beri işlerinin daha yoğunlaştığını ve market şubelerinde yeterli personel olmadığından iş yükünün daha da arttığını anlattı. İnsanların stoklama adına çok fazla alışveriş yapmaya başladığını ve mağazada sadece iki üç kişiyle bütün işleri yürütmeye çalıştıklarını dile getirdi. Bir taraftan kasada durup, diğer taraftan gelen malların indirilmesi gibi bir sürü işe koşmak zorunda kaldıklarını ve bunun çok yorucu olduğunu söyledi.

Salgının başladığı ilk günlerde iş yükünün artmasıyla birlikte günlük 8 saatin üstüne çıkarak 12 saat çalıştığını ve çok yorulduğunu söyleyen arkadaşıma peki bunun karşılığında mesai ücreti alıyormusunuz diye sorduğumda “Hayır almıyoruz” diyerek cevap verdi. Sadece bunun karşılığında ertesi günü bir saat erken çıkabilme hakkı olduğunu ama personel yetersizliğinden yine tekrar aynı şekilde (12 saat) çalışmak zorunda kaldığını anlattı.

İZİN HAKKI KULLANMAK İSTEYENE MOBBİNG
Birkaç gün üst üste on iki saat çalışırlarsa bir gün izin hakkına sahip olabildiklerini aktardı. “Peki bunu kullanabiliyor musunuz?” diye sorduğumda da “Hayır kullanamıyoruz, çünkü diğer arkadaşımız biz izin hakkımızı kullandığımızda tek başına tüm marketi idare edemez.” diye cevap verdi! Ve bu izin hakkını kullanmak istediklerinde mağaza sorumlusu tarafından sözlü olarak sürekli mobbinge maruz kaldıklarını söyledi.

Koronavirüsünün ülkemizde görülmesiyle çalıştığı markette ilk hafta hiçbir önlem alınmadığını ancak 1 hafta sonra dezenfektan geldiğini anlattı arkadaşım. Öyle ki bunun için bile mücadele etmek zorunda kalmışlar. “Dezenfektanı çalışanların sürekli talep etmesiyle getirtebilmeyi başardık”diyor ve hatta personelin kullanması için dezenfektanın çok önemli olduğunu fazla dile getirdiği için “kapı orada” denilerek işten çıkarılmakla tehdit edildiğini ifade ediyor. Maskelerin ise eldivenden çok sonra geldiğini, herkesin günlük tek bir tane maske hakkının olduğunu söyleyen arkadaşım buna itiraz edip tek bir tane maske kullanımının sağlıklı olmayacağını dile getirse de bununla ilgili bir gelişme olmamış.

Bu koşullarda işten çıkması daha iyi olur diye düşünenler vardır mutlaka ama öyle değil babasının aldığı emekli maaşıyla geçinmeleri çok zor maalesef.

Arkadaşım için bu sürecin en zor ve üzücü tarafı birlikte yaşadığı 65 yaş üzeri ve kronik rahatsızlıkları olan anne babasına virüs taşıma ihtimalinin yüksek olduğu düşüncesi. Ayrıca çok fazla çalıştığı ve yorulduğu için bağışıklık sistemi zayıflıyor ve virüse yakalanırsa atlatamama kaygısını taşıyor.

ÇALIŞMA SAATLERİ DÜŞÜRÜLMELİ, İZİN HAKLARI KULLANDIRILMALI
Arkadaşım bu koşullarda bu kaygıları taşıyarak çalışmak zorunda kalan örneklerden sadece bir tanesi. Onun gibi zor koşullarda çalışan nice insanlar var.

Devlet bu zor koşullarda önceliğini keşke insanların temel sorunu neyse ona göre dizayn edebilseydi. Bugün yaşanan sağlıkla ilgili bir sorunsa, insanlar bir tek ona odaklanabilseydi. Bunun yanında işimi kaybederim korkusu yaşamasaydı ya da “İşim kaybettiğinde aç kalır mıyım?” korkusu yaşamasaydı.

İşçi ve emekçilerin koronavirüse karşı mücadelesi bir halk sağlığı sorunudur ve tüm halkın sağlığını tehdit eden bir hal almıştır. Market çalışanları için bugünden başlayarak çalışma saatleri beş saate düşürülerek, izin hakları kullandırılmalı, ailesinde kronik rahatsızlığı olan çalışanlara ücretli izin verilmeli, mesaiye gelen çalışanlar için koruyucu sağlık ekipmanları temin edilerek gerekli önlemler alınması denetimlerle devlet tarafından sağlanmalı ve emekçilerin hayatları sermayeye peşkeş çekilmemelidir.

İlgili haberler
Marketlerde risk altındayız, önlem yok

Markette çalışan üniversite öğrencisi bir okurumuz anlatıyor: Marketlerin aşırı yoğunluğundan dolayı...

Minnesota'daki market çalışanları acil durum çalış...

Amerika’nın Minnesota eyaletinde market çalışanları ‘acil durum çalışanı’ olarak sınıflandırıldı. Bö...

Emek Partisinden kadın raporu: Tüm zorlu koşullara...

Emek Partisi yayımladığı rapor ile bir aylık koronavirüs salgını sürecinin kadınlara nasıl yansıdığı...