Anlatırken mavi gözleri çakmak çakmak bakıyor. Hatırladıkça hırslanıyor, öfkesini gizleme ihtiyacı duymadan yükseltiyor sesini. Sağ kolunu, sol eliyle dirseğine yaptığı destekle ancak kaldırabiliyor. İrileşiyor göz bebekleri, sesi hırçın, sesi öfkeli, sesi ağlamaklı; “Beni bu hale getirdiler. Adalet istiyorum” diyor.
O, 45 yaşında 2 çocuk annesi bir kadın işçi. 45 yıllık ömrüne çokça şey sığdırmış. Çocuk yaşta babasına ait oto tamircisinde başladığı işçilik hayatı boyunca tavuk çiftliğinde de çalışmış, otomotiv yan sanayinde de. En son çalıştığı fabrikada 13 yılın ardından kapı önüne konarken geride sağlığını ve gençliğini bırakmış. Şimdi öne eğmekte zorlandığı boynuna takılan platinle, güç kaybı nedeniyle asla eskisi gibi kullanamayacağı sağ kolu ile yaşamak, eşinden ayrı olduğu için de 2 çocuğuna tek başına bakmak zorunda. Katlanılması güç bedensel ağrılar kadar, onu sakat bırakan çalışma koşullarını hazırlayanların değil kendisinin cezalandırılması yakıyor canını. O nedenle de iki saati aşkın görüşmemiz boyunca ondan en çok işittiğimiz sözcük “adalet” oluyor.
Fabrika yönetimi, işyeri hekimi ve meslek hastalıkları hastanesinde görevli hekim ile davalık. Dava süreci olumsuz etkilenir kaygısı ile ismini vermek istemediği için Ayşe ismini kullanacağız. Ayşe, adına meslek hastalığı denilmeyen, ağır çalışma koşulları ve tekrar eden işler nedeniyle bedeninde kalıcı rahatsızlıklar gelişen binlerce işçiden biri. İsyanı; insanlık dışı çalışma koşullarına, kar hırsı ile işçilerin sağlığını hiçe sayan patronlara ve tüm bunları görmezden gelen kamu kurumlarına...
KADININ OTO TAMİRCİSİNDE NE İŞİ VAR!
Ayşe ile 2 çocuğuyla birlikte yaşadığı evinde biraraya geliyoruz. En son çalıştığı otomotiv yan sanayisi durumundaki SumirikoHose (Dytech) fabrikasından ağustos ayında çıkarılmış. Yaşamını işsizlik maaşı ile sürdüren Ayşe, bu süreçte İŞKUR’un gönderdiği iki fabrikaya da sağlık problemleri nedeniyle alınmamış. Her iki iş görüşmesinin de olumsuz sonuçlanması geleceğe ilişkin kaygılarını artırmış.Ayşe, Sakarya Akyazılı. Altı kardeşin, ikincisi. Şimdi gibi o zamanlar da hayat şartları ağır, geçim zor. Altı çocukla bir başına ev geçindirmek kolay mı? Böyle olunca da öğrenim hayatı uzun sürmemiş Ayşe’nin. Daha dokuzunda abisi ile birlikte babasına ait oto tamircisinde çalışmaya başlamış. “Şu anda bile anlarım oto tamirinden” diyor. Babasının yanında 7 sene çalışmış Ayşe. Şanzıman da takmış, motor da, diferansiyel de... Çocuk yaşta, çıraklıktan yetişme olunca her türlü tamir işinin üstesinden gelir olmuş. “Evime tekbir tamirci çağırmadım. Hala evlere elektrik tamirine gidiyorum. Elektronikten anlamam ama düz elektrik işlerinden anlarım bu da babadan yadigâr” diyor.
Koca sanayi sitesinde tek kız çocuğuymuş Ayşe. Herkesten gizlemişler bunu. Bir tek çalıştıkları dükkânın sahibi ve torunu biliyormuş. 7 yıl boyunca saçları 3 numaraymış Ayşe’nin. “Kadının oto tamircisinde ne işi var” demesinler, başkaca sıkıntılar yaşanmasın diye ailesinin kendince böyle bir “tedbir” aldığını söylüyor.
TAVUK ÇİFTLİĞİ, OTOMOTİV, KAĞIT FABRİKASI...
Ayşe “Otomobillerin kablo donanım sistemini yapıyorduk. 2,5 yıl orada çalıştım. 26 yaşımda, orada çalışırken evlendim. O zamanlar kayınvalidem çok hastaydı. Bakacak kimse yoktu, işten ayrıldım. 1,5 ay sonra kayınvalidem hayatını kaybetti” diye anlatıyor.
İKİ ÇOCUĞU DA ERKEN DOĞMUŞ
SumirikoHose (Dytech) fabrikasına girene kadar önce bir markette ardından da kâğıt fabrikasında çalışmış Ayşe. 2006 yılında ise Dytech’te işe başlamış. O zamanlar 5 yıllık evli. Fabrikada ilk yıllar hiçbir sağlık problemi yaşamamış. Hatta iki çocuğunu orada çalışırken dünyaya getirmiş. Ayşe fabrikadaki ilk 7 yılının nasıl problemsiz geçtiğini anlatırken, satır aralarında kurduğu bir cümle dikkatimizi çekiyor. Her iki çocuğunu da vaktinden önce dünyaya getirmiş. “Sence bu bir tesadüf mü?” sorumuz karşısında daha önce bunu hiç düşünmemiş olduğunu anlıyoruz. Hamileliği süresince hangi koşullarda çalıştığını anlatmaya başlıyor Ayşe. “Benim hamileliğim döneminde ayakta çalışıyorduk. 7,5 saat boyunca oturmak yoktu. Şimdi hamile olan arkadaşlarımıza en azından sandalye veriyorlar oturması için. Hamilelikten önce ne iş yapıyorsam, hamilelikten sonra da onu yapmaya devam ettim, tempo hiç değişmedi.”‘AZ DAHA FABRİKADA DOĞUM YAPACAKTIM’
İki erkek çocuğu var Ayşe’nin. Büyüğünü 7 aylık, küçüğünü ise 8 aylıkken dünyaya getirmiş. “Büyük çocuğumda fabrikada çalışırken suyum geldi. İşyeri hekimi doğum için daha çok erken demişti, hatırlıyorum. O gün hızla hastaneye yetiştirmeseler az daha fabrikada doğuracaktım” diyor gülümseyerek.Erken doğum yaptığı için doğum öncesi izin kullanamamış Ayşe. Doğumdan sonra ise sadece 56 gün. Küçük çocuğunda da doğum iznine çıktıktan 21 gün sonra doğum yapmış. Eşi düzenli bir işte çalışmadığı için de doğum izni biter bitmez işbaşı yapmış.
PATRONA, İŞYERİ HEKİMİNE VE MESLEK HASTANESİ DOKTORUNA DAVA
Boynunda geri dönülemez kalıcı hasarın oluştuğu günü şöyle anlatıyor Ayşe, “O gün amir bize yeni bir iş verdi. Ölçümleri aynı olmayan iki parça düşünün, bir kauçuk parçayı bir metal parçaya takmam istendi. Kauçuk küçük ve dar olduğu için takarken çok zorlandım. Bütün bir gün 400 ürünü tek başıma taktım. Kauçuğu takmak için bedensel olarak kendimi çok zorladım. Vücudumun üst tarafını çok sıktım, çok zorladım. Ertesi gün çalışırken sağ kolumda bir ağrı belirdi. İşyeri hekimine ‘Dün çalışırken kolumu çok zorladım onun için ağrıyor’ dedim. O da bana bir kas gevşetici verip, gönderdi. 15 gün sonra kolumu hiç hissetmez hale geldim. Hiç kullanamıyordum.”
Ayşe önce devlet hastanesi ortopedi servisine görünür, şikâyetlerini dinleyen doktor, beyin cerrahisine yönlendirir Ayşe’yi. Beyin cerrahı çektirdiği MR’a bakar bakmaz “Üç gün içinde seni ameliyat etmemiz lazım yoksa sakat kalırsın” der. Omurilikte servikal bozukluk tanısı konulur Ayşe’ye. Ameliyatla boynuna platin takılır ve 45 gün rapor alır. Ameliyatı gerçekleştiren doktor düzenlediği raporda; itme, çekme gibi hareketler yapmaması, ağır kaldırmaması, başını aşağıya eğecek şekilde çalışmaması gerektiğini belirtir. Ayşe raporu işyeri hekimine vermesine rağmen çalıştığı yer değiştirilmez hatta işyeri hekimi “Seni başka yere verdiler mi? Ben herkese mail attım, sorumluluk benden çıktı. Başına bir şey gelirse sorumluluk işverendedir” der.
Ayşe 6 ay boyunca aynı yerde çalışmaya devam eder. Pres de basar, montaj ve test de yapar. Altı ayın ardından muayene için gittiği doktorda boynundaki platinin 2 mm kaydığını öğrenir. Doktor Ayşe’ye “İşyerinde sendika var mı? İşçi sağlığı iş güvenliği uzmanı var mı? Git bunlarla konuş, seni bulunduğun yerden alsınlar” diye ısrar eder. Böyle giderse sakat kalacağının altını çizmekten de geri durmaz.
SENDİKA TEMSİLCİSİ DE İLGİLENMEDİ
Dytech’te o zamanlar Türk Metal Sendikası örgütlüdür. Ayşe doktorla yaptığı görüşmenin ardından sendikanın baş temsilcisine gider. Doktorun söylediklerini bir bir anlatır ona. Temsilci ise “Seni ben nerede çalıştırayım ki, alamam seni oradan” der. Temsilciden eli boş dönen Ayşe, soluğu işçi sağlığı ve iş güvenliği uzmanının yanında alır. O da “Bu fabrikanın hekimi var bana niye geldin” diyecektir Ayşe’ye. Ayşe vazgeçmez, ucunda sakat kalmak vardır, üretim müdürüne kadar çıkar. Üretim müdürü, “Bu fabrikanın en basit yerinde sen çalışıyorsun, seni oradan alamam” diyerek konuyu kapatır.
Ayşe’nin yer değişikliği talebi 8 ay sonra, 2014 yılının nisan ayında kabul edilir. Büküm makinesinde çalışacaktır artık. O bölümde boyun ağrıları geçer, fakat bu sefer de sağ kolunda ağrı başlar. Bir yıl önce eşinden ayrılmıştır Ayşe ve çocuklarının tüm yükü sırtındadır. Kolundaki ağrı o kadar katlanılmaz olur ki bir gün annesi “Uykunda hep ağlıyorsun” diyecektir. Ortopedi doktoruna gider; konulan teşhis sağ kolunda kistler, yırtıklar ve lif kopmaları olduğudur. O bölümde de çalışmamalıdır Ayşe, aksi takdirde tüm kolunu kaybedebilecektir.
‘MESLEK HASTALIĞI’ TANISI NASIL KALDIRILDI?
Sağlık problemleri artan Ayşe’nin hayatı revirde çalışan bir sağlık emekçisinin “Neden meslek hastalıkları hastanesine gitmiyorsun?” sorusu ile değişir. 2016 yılında meslek hastalıkları hastanesine giden Ayşe’ye boynu ve kolunda yaşadığı sorunlar nedeniyle meslek hastalığı tanısı konur. Bu tanının ardından her şeyin yoluna gireceğini, sağlığına kavuşacağını düşünen Ayşe’nin beklentileri ise yarım kalacaktır.
“Meslek hastalığı” tanısının ardından Dytech’te işveren cephesinden hareketli günler yaşanır. Ayşe ile benzer şikâyetleri olan başka işçiler de vardır. Bir çözüm bulmak ve önlem almak gerekmektedir! Ayşe büküm makinesinde çalıştığı bir gün işveren temsilcileri çalışırken fotoğrafını çeker. Ayşe’nin “Neden çekiyorsunuz?” sorusuna verdikleri yanıt “Süre tutuyoruz, herkesi çekeceğiz” olur. Sonradan öğrenecektir ki bu fotoğraf, meslek hastalıkları hastanesine gönderilmiştir. Boyun için verilen “meslek hastalığı” tanısı da çalıştığı yer gerekçe gösterilerek kaldırılır.
Meslek hastalıkları hastanesinde bu duruma itiraz eder Ayşe, boynunun sakatlanmasına neden olan bölümün orası olmadığını, sakatlık sonrası o bölüme gönderildiğini söyler. Ama sesini kimseye duyuramaz. Bu itirazına verilen yanıt işyeri hekimi kastedilerek “Ben meslektaşıma saygısızlık yapamam” olur.
Ayşe işyeri hekimi, meslek hastalıkları hastanesinde görevli hekim ve işyerine dava açar.
‘BENİ BU HALE GETİRİP KAPI ÖNÜNE KOYDULAR’
Sağlık problemleri ile boğuşan, iki çocuğunu tek başına büyütmeye çalışan Ayşe; 3 Ağustos 2018 tarihinde 10 arkadaşı ile birlikte işten çıkarılır. Çıkarılan işçilerden bir kısmı da Ayşe gibi çalışma koşulları nedeniyle sağlıkları bozulan işçilerdir. Ayşe’nin işten çıkarılma gerekçesi ise çok fazla rapor alması, aldığı raporlar nedeniyle verdiği savunmalar. Ayşe’nin aldığı raporlar, meslek hastalıkları hastanesinde süren tedavi nedeniyle aldığı raporlar ve işyeri hekiminin dolayısıyla işverenin de bilgisi dâhilinde. Buna rağmen iş akdi fesh edilen Ayşe aynı zamanda işe iade davası da açtı.
Ayşe tek bir şey istiyor; “Adalet!” ve diyor ki “Beni bu hale getirdiler. Ben orada kaybettiğim sağlığımı artık geri alamam. Kapının önüne kondum ve bir daha iş bulamam. Çocuklarımın biri ilkokula, biri ortaokula gidiyor. Bana yapılan kimsenin yanına kar kalmamalı...”
İlgili haberler
Kadınlar daha fazla çalışıyor, iş güvenliği ve sağ...
Halk Sağlığı Uzmanı Nilay Etiler Kocaeli Üniversitesi Tıp Öğrenci Kolunun çağrısıyla Kocaeli Dayanış...
Başıma gelince anladım iş güvenliği çok önemliymiş
“İş kazaları ilk defa yaşanmıyor, son da değil ama işçilerin örgütlü olması yan yana gelmesi gerekiy...
Sovyetlerde işçi sağlığı ve iş güvenliği: Çalışırk...
Ne yani çalışma yaşamı insan hayatı merkezli inşa edilemez mi? Burada kadın ve çocuklar ayrıca gözet...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.