Antep’in kenar bir semtinde oturuyorum ve genel olarak mültecilerle iç içeyim. Mahalle sakinleri tarafından mülteciler pek sevilmiyor.
Bir akşam, kapıda komşularla otururken yedi sekiz tane mülteci, evlerine doğru geliyordu. Her zaman köşe başında duran ve madde bağımlısı olan komşumuz T, bağırarak küfür etmeye başladı. Mülteciler bize doğru yaklaşırken T, kendi arkadaşlarına, “Şimdi onların akıllarını nasıl alacağım, bakın görün!” dedi. Sonra mültecilerin arasından bir kadının omzuna, elini attı. Mülteci kadının eşi T’ye saldıracakken, T’nin arkadaşları geldiler ve çocuk, kadın dinlemeden hepsini teker teker dövdüler. Nereden çıktığını anlayamadığımız silahlar, kesici aletler… Ve o çocukların ağlayışı. Ve kadınların bozulan örtülerini, üzerindeki kana rağmen düzeltme çabası.
Bu nasıl bir saygısızlık, kin ve ırkçılık! O an hiçbirimiz hiçbir şey yapamadık.Neden biliyor musunuz? Çünkü, o insanları şiddet ve zorbalığa maruz bırakırken bize tehdit savurdular; “Herhangi biriniz bu kokuşmuş insanlar için doktor çağırırsanız, bunların iki katını size de yaparım. Duydunuz mu!”
O insanlar evlerine gittiklerinde yapmam gereken şeyin ambulansı aramak olduğunu düşündüm ve aradım. Kaç kişi olduklarını ve yaralarının ne düzeyde olduğunu anlattım. Bir buçuk saat sonra altı tane ambulans geldi ve arkasından iki tane de polis arabası. Perdenin arkasından sokağa bakarken mültecilere bu zorbalığı yapan T, hiçbir şey olmamış gibi polislere şöyle dedi: “Memur bey ne olmuş burada yahu? Bizim mahallemizde kimse böyle bir şey yapmaz, ben tanırım mahallemi, bunlar kesin kendi aralarında kavga etmişlerdir”(!) Rahatlığı gerçekten inanılır gibi değildi.
Mülteciler kendilerine şiddet uygulayan komşularımız hakkında polislere hiçbir şey söylememişler. Ertesi gün onların hemen yanında oturan H. teyzeyle konuşma fırsatı buldum. H. teyzeye “Nasıllarmış komşuların, görüştün mü gece onlarla” dediğim an ağlamaya başladı. “Gel kızım, içeri girelim” dedi. İçeriye girince bir bardak su istedi. Ellerinin normalden daha fazla titrediğini gördüm. İyi olduğunu anladığım an tekrar sordum. “İyi değiller kızım, şu ilk dövdükleri kadın var ya (T’nin yazının başında omzuna elini attığı mülteci kadından söz ediyor) o hamileymiş, çocuğunu düşürmüş. Bir de küçük erkek çocuk vardı ya onun da kaburgaları kırılmış, çok kötü durumdalar. Diğerleri en azından yürüyor ama çocukla kadın perişan haldeler” dedi.
Hiçbirimizin can güvenliği yok. Evet, biz kadınlar böyle insanlar tarafından çok eziliyoruz, şiddete maruz kalıyor, tacize uğruyoruz ama inanın bana mülteciler bizden daha kötü durumda, daha çok dışlanıyorlar. Buna geçen gece tüm ruhumla şahit oldum.
Kadının, mültecinin özellikle bilinçsiz kesimde adı yok! Bunun için birleşip öyle mücadeleler vermeliyiz ki, bu magandaların davranışlarını değiştirebilelim. Irkçılığın olmadığı bir dünya özlemi ve buluşmak dileğiyle!
İlgili haberler
4 ülkede mültecilik: Kendimi hiçbir yere ait hisse...
Mahnaz İranlı bir Kürt. 5 yaşında ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Irak, Türkiye, Danimarka, İngil...
Mülteci kadınlar anlatıyor: Evde koca baskısı, sok...
İzmir’de yaşayan Suriyeli kadınlar anlatıyor: ‘Hastanede doktorun odasına bile giremiyoruz, evde koc...
Suriyeli mülteci Adile: Koronavirüs öldürmezse açl...
Suriyeli mülteci Adile, koronavirüs tehlikesinden sonra koşulların kendileri için daha da zorlaştığı...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.