
3 Temmuz günü İkizköylüler, maden yasasının karşı çıkmak ve yasanın Meclisten geçmemesi adına Ankara’ya Cemal Süreya Parkı’na gelerek nöbet başlatmışlardı. Yasaya karşı köylüler günlerce bu parkta mücadelesini sürdürdü, “Yasayı geri çek” diyerek nöbet tuttu. Her çevre mücadelesinde olduğu gibi İkizköylü kadınlar burada da en öndeydi. Bu büyük mücadeleye rağmen zeytinlikleri, ormanları, tarım alanlarını madencilerin talanına açacak yasa bizim de mücadelelerine destek vermek için gittiğimiz gün, Meclis Genel Kurulunda ne yazık ki kabul edildi.
Köylüler mücadelelerini bundan sonra da sürdüreceklerinin sözünü vererek Ankara’dan ayrılmadan önce İkizköylü kadınlarla konuşmak ve yan yana gelmek için biz de Cemal Süreya Parkı’ndaydık. Park hemen Meclisin yukarısında Ayrancı Pazarı’nın yanı başında oldukça işlek bir caddede bulunuyor.
Nöbete gelirken sadece üstlerindeki kıyafetlerle Ankara’ya geldiklerini ama Ankara halkının onlara desteği ile mat, yorgan, erzak gibi pek çok şeyle buradan ayrıldıklarını ve bu dayanışmanın ne kadar kıymetli olduğunu vurguluyordu kadınlar. Ziyaret gittiğimiz ilk gün açlık grevlerinin 72. saatini geçirdikleri için kadınların hastaneye kaldırıldığını, dirençlerinin çok düştüğünü bize iletmişti diğer köylüler. Son gün ise nöbeti sonlandıracaklarını basın açıklaması ile ilan edecek ve mücadelelerini köylerinde devam edeceklerini bildireceklerdi.
‘Benim madenim bu zeytinyağı’
Başta İkizköy Muhtarı Nejla Işık olmak üzere köyden gelenlerin çoğu 50 yaşının üzerinde kişilerdi. 63 yaşındaki Ayişe Günay, 80 yaşındaki Hamide Şallı içlerinden en çok dikkat çekenler arasındaydı. Basın açıklamasında söz alan Muhtar Nejla Işık’ın konuşması anında duygusal anlar yaşandı. Desteğe gelen pek çok insan onun duygularını paylaşarak gözyaşları içinde dinledi konuşmasını. Konuşmasının sonunda bir şişe zeytinyağını havaya kaldırarak “Asıl maden bu, benim madenim bu zeytinyağı. Sizin kömürünüz de paranız da bundan değerli değil!” dediğinde kalabalık alkışlarla destek verdi Nejla Işık’a. Daha sonra söz alan Ayişe Günay, topraklarından asla vazgeçmeyeceklerini, bu yasayı kabul etmeyeceklerini büyük bir heyecan ve öfke ile haykırıyordu. Her ne kadar öfke ve üzüntü dolu bir açıklama gerçekleştirmiş olsalar da sonunda son derece gülen yüzlerle def eşliğinde, “Köyümüzü, toprağımızı, derelerimizi, komşumuzu vermeyiz” sloganları ile nöbetlerini sonlandırdılar.
Bu vedalaşma sürecinde Nejla Işık’ın kızı, aynı zamanda İkizköy yerlilerinden Esra Işık ile sohbet etme şansı bulmuştuk. Haklarında çok fazla yalan bilginin etrafta dolaştığını onların tek taleplerinin ise şirketlerin köylerinden elini çekmesi olduğunu defalarca vurguladı. Hem Ayişe Günay hem de Hamide Şallı ile de konuşma fırsatı bulduğumuzda ikisinin de pek çok sağlık sorunu yaşamasına rağmen köylerinden, topraklarından vazgeçmeyeceklerini her cümlelerinde vurguluyor, gerekirse canlarını bile vereceklerinin altını çiziyorlardı. 3 Temmuz’dan 20 Temmuz’a kadar Ankara’nın hem kavurucu sıcağına hem de sağanak yağmurlarına inat sazlarla, türkülerle, imece usulü yürüttükleri süreç istedikleri gibi sonuçlanmasa da henüz vazgeçtikleri hiçbir şeyin olmadığı, hepsinin tavrından belliydi. Özellikle her yeni gelen ziyaretçiyi tüm sıcaklıkları ile karşılıyor, her gelene “Muğla’da bir eviniz var” demekten geri durmuyorlardı. Gelen ziyaretçilerin çoğunu kadınların oluşturması da ortamı yer yer neşeli ve coşkulu yer yer de hüzünlü bir hale sokuyordu. Şimdi onları daha zorlu bir sürecin beklediğini bilerek akşam köylerine geri dönerken mücadelenin bitmediğini her adımlarında vurgulayarak ayrıldılar Ankara’dan.
Talana dur deme gücü bizde
Yasa tasarısı Meclisten geçmiş ve pek çok kişi umutsuzluğa kapılıyor olsa da İkizköy halkı bunun bir sondan ziyade başlangıç olduğu bilincindeydi. Çünkü bu olayda tekrar görmüş olduk ki biz sahip çıkmadığımız sürece bu ülkenin başta toprakları, ormanları ve suları yerli ve yabancı sermayeyi zengin etmek için elimizden alınıp talan edilmeye devam edecek. Bu yasa her ne kadar mecliste onaylanmış olsa da ancak ve ancak, köylülerin, işçilerin, kadınların yan yana gelmesi ve daha gür, daha sistemli bir şekilde sermaye yanlısı yasalara karşı çıkması değiştirici bir unsur olabilir. Bugün iktidarın hâlâ bu adımları elini kolunu sallayarak, tartışmasız bir şekilde kabul ettirebildiği bir durum yoksa, bunun sebebi işçi ve emekçi kadınların “dur” diyebilme gücünden kaynaklanıyor. Bu yüzden başta İkizköy olmak üzere tüm bu politikalara karşı daha çok yan yana gelmeli ve bu meseleyi herkesin derdi haline getirmeliyiz.
Fotoğraf: Evrensel
İlgili haberler
İkizköy direnişçileri: Ormanlarımızı bu marjinal g...
Akbelen ve Dikmece’de ormanlık ve zeytinlik alanların yok edilmesine karşı Ankara’ya varan köylüler...
'Zeytin ağaçlarına sarılacağız, topraklarımıza sah...
Köylüler Maden Yasasına karşı mücadelede kararlı. “Zeytin bizim için çok önemli. İnsanların gelir ka...
Maden şirketi yaylalara göz dikti | Köylüler: Bu y...
Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde bulunan Hasandin Yaylası’nda hayata geçirilmek istenen maden projesine...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.