Kocaeli’de Ekmek ve Gül’ün çağrısıyla farklı mahalle ve iş yerlerinden kadınlarla kahvaltıda buluştuk. Aramızda uzun bir aradan sonra dışarı çıkan, aylardır bir kafede oturup çay içmeyen arkadaşlarımız da vardı. Malumunuz, hem pandemi hem de ekonomik koşullar gezmeyi, oturup bir kahve içmeyi bile lüks haline getirdi. Kahvaltıda söz alan Emek Partisi İl Başkanı Arzu Erkan, AKP’nin meclise sunduğu torba yasanın içinde yer alan kadına yönelik şiddetle ilgili yasal düzenlemeyi hatırlatarak; “Bu yasa teklifi yazılırken kadın örgütlerinin görüşü alınmadı, kadınlara sorulmadı. Biliyorsunuz bu yasal düzenlemeyi yapanlar tam bir yıl önce 19 Mart tarihinde İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmişlerdi. İstanbul Sözleşmesi ‘şiddeti önle’ diyordu. Sunulan yasa teklifi ise sonucu tartışıyor. Örneğin, Yargıtay’ın Hatice Kaçmaz kararı bize İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin yargı kararlarına nasıl yansıdığını gösteriyor. Biliyoruz ki bu ülkede mahkemelerden kadın katillerini cezalandıran kararlar, kadınların takibi sonucu çıkmıştır. Cezasızlık devam ettiği müddetçe, şiddeti önleyecek politikalar yaratılmadıkça bunların devamı da gelecek. Kadınların bugün en önemli gündemi yoksulluk, zamlar, düşük ücretler. Bu tablo karşısında 2022’nin ilk iki ayında çoğunluğu sendikasız işyerlerinde; kadın işçilerin en önünde yer aldığı direnişleri izledik. Toplamda 108 iş yerinde işçiler ek zam, sendikalaşma hakkı gibi pek çok taleple direniş başlattı” diyordu.
UCUZ TUVALET KAĞIDI İÇİN 1 BUÇUK SAATLİK ARAYIŞ
Gerçekten de yanı başımızda, Farplas’ta kar kış demeden 50 gündür direnen kadınlar da; erkek işçilerden daha düşük ücretlerle çalıştırılmalarına, kendilerine su içmenin, tuvalete gitmenin bile çok görüldüğü koşullara itiraz etmiyor mu? Kahvaltıda söz alıp konuşan Funda çalıştığı iş yerinde sendikalaştığı için önce ücretsiz izne gönderilip; ardından işten atıldığını anlatıyor; “Aylardır iş arıyorum, yaş dolayısıyla bulamıyorum. Biraz da umutsuzum, sendika arkamızda durmadı. Tabi bu her yerde böyle olacak değil, bizimle aynı dönem direnişe çıkan iş yerleri arasında kazanım elde edenler de oldu. Eski eşimin gönderdiği parayla yaşamımı sürdürmeye çalışıyorum. Geçenlerde tam bir buçuk saat en ucuz tuvalet kağıdını bulmak için market market dolaştım. Dün Et ve Süt Kurumu uzun kuyruklar oluşmasın diye et fiyatlarına zam yaptığını duyurdu. Bazen diyorum, acaba iktidar tüm bu zamları biz sağlıklı beslenelim diye mi yapıyor? Baksanıza 5 kötü şeyden vazgeçtik; yağ, şeker, un, alkol ve sigara…” Hepimiz Funda’nın bu değerlendirmesine gülüyoruz. Ah be Fundacığım keşke düşündükleri gerçekten sağlığımız olsaydı.
İŞ BAŞVURULARINDA EN ÇOK ARANAN İKİ ÖZELLİK: TECRÜBE VE TORPİL
Sağ yanımda oturan ve konuşmaları dikkatle dinleyen Birgül, bir anaokulunda öğretmen yardımcısı olarak çalışıyordu. Asgari ücrete gelen zammın ardından işten atıldı, işveren Birgül’ün yerine İŞKUR üzerinden eleman alacağını söylemiş. Kahvaltıda söz alıp konuşmaya çekinse de biliyorum ki çok öfkeli, gittiği her iş görüşmesinde ‘tecrübe’ ve ‘torpil’ en çok aranan iki özellik. Karşımda oturan Rahime ise “Günlük sohbetlerimiz artık ‘Yağ hangi markette daha ucuz, şampuan nerede indirime girmiş’ bunlardan ibaret” diyor.
BİZİ VE BİZİM DERTLERİMİZİ İÇERECEK BİR “HALK MUTABAKATI”
İşsizlik, yoksulluk, düşük ücretler, zamlar günlük sohbetlerimizin vazgeçilmez bir parçası olmuşken; ‘bekleyin, sabredin, ilk seçimde gidecekler’ diyen, bizlere mevcut iktidardan daha iyisini sunduğunu iddia edenler bir mutabakat metni yayınlamışlardı. Arzu Erkan o mutabakat metnini hatırlatarak soruyor: “Bizim taleplerimizin olmadığı bir mutabakat metni kadınları temsil edebilir mi? Bu mutabakat metninde İstanbul Sözleşmesi’ni görebildik mi? İşçilere dair tek bir cümle var mıydı?”
Sandıktan başka bir kurtuluş yolu olmadığına bizi inandırmaya çalışsalar da, kadınların ne bu koşullara dayanacak gücü ne de seyirci kalıp beklemeye tahammülü kaldı. O yüzden masanın öte yanından Gonca sesleniyor: “Mahallelerde zamlara karşı yaptığımız açıklamaları daha çok duyurmak, öncesinde iyi hazırlanmak lazım.” Bir başka arkadaşımız ekliyor: “Daha önce yapmıştık, tencereyi tavayı alıp öyle çıkmak lazım ki çok ses getirsin.”
Sahi hep birlikte bize dayatılan bu karanlığa güçlü bir ses çıkarsak geri adım attıramaz mıyız?
Arzu’nun konuşması hafızamıza sesleniyor: “Çok uzağa gitmeye gerek yok. Biliyoruz ki bu iktidara kadınların örgütlü mücadelesi geri adım attırmıştı. Çocuk istismarına evlilik yoluyla af getirilmesine kadınların itirazı engel olmuştu. Bugün de iktidarın ekonomi politikası karşısında aynı birlikteliğe ve mücadele ruhuna ihtiyacımız var. Her şeyden önce emekçilerin çıkarlarını gözeten bir ekonomi politikayı önceleyen bir seçeceğe ihtiyacımız var. Bizim sadece oy verdiğimiz ve bizi yönetenleri seçtiğimiz değil; emekçilerin, yönetimde söz hakkına sahip olduğu bir toplumsal düzene ihtiyacımız var. Bunu da birlikte kurmalıyız.”
Kahvaltıya gelen her bir arkadaşımız çıkışta kendini çok iyi hissettiğini söyleyerek ayrıldı. Yalnız ve çaresiz olmadığımızı, mutlaka ama mutlaka yapacağımız bir şeyler olduğunu görmek iyi gelmez mi hiç?
Fotoğraflar: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Emekli hakim Aydın: Şiddete karşı ‘reform’ paketi...
Ceza artırımları şiddetle mücadeleye katkı sunar mı? Israrlı takip suçunun TCK’da yer alması etkili...
İş başvurusunda ‘yaşım büyük’, emeklilik için ‘yaş...
Tek yapabildiğimiz günü kurtarmak oluyor. Bir peçeteyi bile ikiye bölüp kullanıyoruz artık. Yeri gel...
Geçim sıkıntısı kadınların sırtına nasıl biniyor?
Dersim’de 135 kadınla yüz yüze yapılan ankette ve Kocaeli’de kadınlarla yapılan anket görüşmelerinde...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.