20 Kasım 1989'da oluşturulan, ülkemizin de 1994 yılından bu yana taraf olduğu ve Dünya genelinde en çok ülkenin taraf olduğu sözleşme: Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi! Yaşananlar gösteriyor ki dünya genelinde çocuklar çeşitli biçimlerde ayrımcılığa maruz bırakılıyor, yaşama, gelişme ve katılım hakları önündeki engeller devam ediyor. Çocuklara öncelik verilmesi ve zarar görmemelerini sağlayacak yaklaşım ve düzenlemelerden kaçınılıyor. Yaşanan eşitsizlikler, çocukların hak ihlallerine neden oluyor. Çocukların insan haklarını tehdit eden sorunlar ise devletlerin önceliği haline gelmiyor. 31 yıldır devletler çocuk haklarını korumak adına yükümlülük altına girmişken halen çocuklar için yaşanabilir bir dünyayı inşa edebilmiş değiliz.
İktidar sahipleri önce kazanımlarımızın tartışıldığı bir zeminde onca şiddet mağduru varken İstanbul Sözleşmesi'ni ve beraberinde 6284 sayılı kanunu hedef aldılar. Ardından TCK 103. Maddesini yani çocuğun cinsel istismarı suçunu tartışarak cinsel istismarda rıza kavramını gündemde tuttular ve tüm bunlar yetmezmiş gibi erken yaşta ve zorla evlilikleri meşru kılmak adına "cinsel istismara af önergesi" gibi kanun teklifleriyle çocukları korumaktan ziyade suistimale açık hale getirecek tartışmaları diri tuttular. Güncel tartışmalarında ise düşman kesildikleri bir sözleşme daha var: Lanzarote Sözleşmesi! Çocukların geleceğini güvence altına alan ve Türkiye’nin de altında imzası bulunan bu sözleşme de kadını ve çocuğu koruyan diğer sözleşmelere yapıldığı gibi saldırılara maruz kalıyor.
Çocukların Cinsel Suistimal ve Cinsel İstismara Karşı Korunmasına İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi-Lanzarote Sözleşmesi 13. yılını doldurdu ancak ülkemizde hala etkin olarak uygulanmıyor. Lanzarote Sözleşmesi çocukların şiddetten ve istismardan uzak yaşayabilmesi adına önemli çünkü bu sözleşmeyle ilk kez bir uluslararası anlaşma, cinsel istismar suçunu tanımladı ve cinsel istismarı suç saydı, böylece taraf devletler çocukların korunması yükümlülüğü altına uluslararası alanda da girdi. Sözleşmenin, cinsel sömürü ve cinsel istismar oluşturan davranışları tanımlayan Madde 18-23 sayesinde, çocukları cinsel istismar ve sömürüden korumak amacıyla dünyadaki en yüksek yasal standartlar açık ve anlaşılır bir şekilde tanımlandı. Lanzarote Sözleşmesi’nin 13. yılını ve B.M. ÇHS’nin 31. yılını geride bıraktığımız bu süreçte taraf olduğumuz sözleşmelerin uygulanabilirliği ülkemiz pratiklerinde maalesef tartışmalı.
Çocukların birçok alanda sayısızca istismara maruz kaldığı bir atmosferde çocuk haklarını savunuyoruz.
● Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı katıldığı televizyon programlarında, Türkiye’deki doğurganlık oranını yükseltmek için evlilik yaşının erkene alınması konusunda çalışmaların olduğunu açıklıyor. Erken yaşta ve zorla evliliklerin bir suç olduğu sabitken bu alanda sesimizi yükseltip çocuğun üstün yararını öncelemeyen politikalara dur demek durumunda kalıyoruz.
● Oyun oynaması gereken yaştaki çocukların mahallelerinde ekonomi, asgari ücret, kur tartıştığı videoyu izlerken çocukların çocukluklarını yaşayamadığı, gelecek kaygısını çocuk yaşta hissettiğini görüyoruz ancak çocuklarımızın refahına, eğitimine, gelişimine, mutluluklarına odaklanamıyoruz.
● Pandemi nedeniyle uzaktan eğitimin yapıldığı bugünlerde yoksulluk nedeniyle eğitim hakkı ihlal edilen binlerce çocuk var! Ayrıca 4+4+4 eğitim sistemi ile binlerce çocuğun eğitimden kopması nedeniyle her fırsatta eşit şartlarda çağdaş eğitim alınması gerekliliğini dile getirirken yine de mevcut halimizden geriye gittiğimize çoğu zaman şahit oluyoruz.
● Çocuğu cinsel yönden istismar eden kişinin TCK’ya göre hapis cezasıyla cezalandırılması gerekirken Yargıtay’ın, “Ailenin korunması” gerekçesiyle işlenmiş olan suçu görmezden geldiğine, “erken yaşta ve zorla evlilik” sorununu, “aile bütünlüğü” gerekçesiyle beraat hükmü kurarak çözmeye çalıştığına üzülerek şahit oluyoruz.
● Çocukların görsellerinin ve çocuklara dair haberlerin Basın Kanunu’na ve uluslararası sözleşmelere göre ihlal oluşturacağı bir habercilik anlayışının yanı sıra sadece iktidar eli ile değil medya ve toplum eli ile de çocukların istismara uğradığını görüyoruz.
● Çocuk işçiliğine çözüm bulması gereken iktidar sahiplerinin çocuk yoksulluğunu önlemek yerine çocuk işçilerle fotoğraf çekmekle yetindiğini, dertlere derman olunmadığını görüyoruz.
● Çocuğa özgü bir adalet sistemini sağlayamıyoruz. Onarıcı ve kurum dışı alternatifler üretmek yerine çocukların özgürlüklerini kısıtlamayı tercih ediyoruz. Ülkemizde 743’ü anneleriyle birlikte kalmak zorunda olan çocuk olmak üzere toplam 3 bin çocuk cezaevinde!
20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününde çocuk hakları alanında verdiğimiz büyük sınavın kısa örnekleri bunlar. Bu gerçeklerle yüzleşmeden çözüm önerileri getirmek de imkansız hale geliyor. Çocukları korumak istiyorsak onların haklarını güvence altına alan sözleşmelere tüm gücümüzle tavizsiz bir şekilde sahip çıkmalı, sözleşmelerin güvence altına aldığı hak ve imkanları topluma daha gür ses ile anlatmalıyız.
Fotoğraf: Laura Fuhrman/Unsplash
İlgili haberler
GÜNÜN ÇELİŞKİSİ: Çocuk işçilikle mücadelede örneks...
Türkiye’de çocuk işçi sayısı 2 milyona yaklaşmışken Çalışma Bakanı çocuk işçilikle mücadelede dünyay...
4+4+4 eğitim sistemi 870 bin çocuk işçi yarattı
2015 yılında çocuk işçi sayısı 300 bin iken bu rakam 2016 yılında 1 milyon 170 bine yükselmiş. Bu ko...
Çocuk Hakları Günü’nde 9 yaşındaki Emek Deniz’den...
Çocuk Hakları Günü’ne dair mektup yazan 9 yaşındaki Emek Deniz ‘Korkuyorum, özellikle kız çocukların...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.