Herkesin güven bulmaya geldiği bir 1 Mayıs
Çeşitliliği, memlekette dert yaşayan her kesimi temsil edişi, düzenliliği, susmayan sloganları, neşesi ile festival yürüyüşü gibi bir 1 Mayıs yürüyüşü...

Daha saat 10.30, bir davul patlamış bile... Genç yaşlı, kadın erkek bahar neşesiyle yürüyor. Bir gün önceki soğuğun üstüne tedbirli gelmiş herkes ama sıcak hava üstlerdeki montları, ceketleri yük etmiş. Yolda tanıdıklarla karşılaşıp sarılanlar, dizili kortejlerde bekleyenlerin yerlerini almak için yürüyenleri pankartların nabzını tutarak sloganlarla selamlaması... Festivale gelir gibi rengarenk kıyafetlerle, süslemelerle yerini alanlar... Küçük çocuklarını omuzlarında taşıyanlar, daha büyüceklerini elinden tutma ihtiyacı hissetmeden korteje katanlar ve 1 Mayıs alanında bile ekmek derdinde olanlar...


DAVULCU VEYSİ’NİN DENEYİMİ

Onlardan biri 10 yaşındaki Veysi. Davulcu amcası, zurnacı babasıyla birlikte her korteji coşturan küçük davulcu. Büyüyünce polis olmak istiyormuş. “6 yaşımdan beri geliyorum abla” diyor, “Ama galiba bu sefer en kalabalığı...” 10 yaşında alanın kalabalığını ölçebilen deneyimini severim senin :) “Nasıl, para kazanabiliyor musunuz?” diyorum, babası ona sabah bu geldikleri yerdeki insanların elinin açık olduğunu söylemiş, “Akşam görürüz artık” diyor gülerek. Hızlı hızlı vuruyor davula. Ne alacaksın kazandığın parayla sorusuna “Para benim değil ki, ailemizin” diyor, kendisine ayırmayı düşünmüyormuş parayı. Ama ayırabilse polis kostümü alırmış.


“TİYATROCUYUM NE İŞ OLSA YAPARIM”

Merve ve İdil tiyatrocu. İkisi de profesyonel olarak çocuk tiyatrosu yapıyor olsa da son 2 yıldır karşılarına çıkan her işi yapmışlar. O nedenle dövizlerinden birine “Tiyatrocuyum ne iş olsa yaparım” yazmışlar. Merve, en iyi ihtimalle oyun başı 150 lira aldıklarını, 25 kişilik bir salonda oynasalar 750 liradan aşağı kira vermediklerini, bu süreçte hiçbir destek göremedikleri için de borç harç bir yaşam sürdürdüklerini anlatıyor. “Ekip arkadaşlarımız arasında komilik yapan, düğün salonunda çalışanlar var.” diyor. İdil alıyor sözü “Sahne emekçilerinin fabrika işçisinden farkı yok. Hatta biz tümüyle güvencesiz olduğumuz için daha kötü durumda bile olabiliriz...”

Market arabasını ses aracına dönüştüren bir ekibin gümbür gümbür şarkıları giriyor sohbetin arasına. “Sendikamız yok, aslına bakarsan bizim kuşağın sendikalara güveni de yok” diyor İdil. “Ama geldik 1 Mayıs’tayız, bu seneki 1 Mayıs’tan çok umutluyum” diyor. Bu umudun sebebi artık herkesin canına tak etmesi. Öfkenin büyüdüğünü, bunun da bazı şeyleri değiştirmek için dayanak olduğunu düşünüyor.


AİLECEK 1 MAYIS ALANINDA

“Bu 1 Mayıs’tan çok umutluyum” cümlesini kuranlardan biri de Aydın ailesi. Kargo işçisi Mesut, eşi Sevda ve iki küçük kızları neşeyle yürüyorlar. Mesut, kargo işçilerinin direnişinde de yer almış. “Baskılar inanılmaz arttı o süreçten sonra, ben de isterdim o direniş alanında olan arkadaşlar hep burada olsaydı...” Sevda kargo işçilerinin iş bıraktığı o eylem günlerinde epey korkmuş, “1 gün işsiz kalmaya tahammülümüz yok bizim, hatta acaba katılmasa mı diye bile düşündüm. Kendisine de söyledim. ‘Bundan daha kötü ne olabilir ki Sevda’ dedi bana. Öyle gerçekten, kıt kanaat, daha ötesi yok” diyor. Aldıkları asgari ücret. Sevda ve Mesut, Bağcılar’dan Maltepe’ye çocuklarının geleceği için gelmiş. “Ve insan gibi çalışmak için” diyor Mesut, “İnsan gibi yaşamak için” diye ekliyor Sevda. Burada korkmadan ailecek yürüyebilmek çok güzelmiş, öyle söylüyor.


Alana çocuklarıyla gelen işçilerden biri de Eyüp Duman. İki çocuğu için en büyük arzusunun onları ne yapıp edip yurt dışına çıkarmak olduğunu söylüyor. Oğluna en iyi eğitimi aldırmak için borç harç bir şeyler yapmaya çalışıyormuş, “Eğitim için her şeyden kısıyoruz” diyor. Bu ülkenin geleceğinden umutlu değil. “Ama 1 Mayıs’a gelmişsin, demek ki bir değiştirme umudun var” diyorum gülerek, “O bizim boynumuzun borcu, ama bu çocuklar için hayat çok zor” diyor. Sosyal-İş Sendikası üyesi olan Eyüp’ün eşi gelmemiş alana. “Bayram önü, temizlik iş güç var” diyor, “Ama vallahi kendisi de istemedi, yoksa o işler yapılır. Zaten herkes dertte, kim gelecek bayramda” diyor. Yanında arkadaşı Mazlum var. Onun da üstünde Sosyal-İş Sendikası önlüğü var ama Mazlum aslında kendi arabasıyla, kendi hesabına kargo yükleme taşımacılığı yapıyor. “İşçi miyim neyim bilmiyorum” diyor gülerek. Sendika önlüğü giymiş çünkü hayatı boyunca hiç sendikalı bir işi olmamış. Bu 1 Mayıs’ın en önemli farkının yoksulluğun artık herkesin canına tak etmesi olduğunu söylüyor. Minik kız bayrak sallıyor, çok mutlu burada olmaktan. Alanda gerçekten çok sayıda çocuk var. Bu, insanların güven duyarak buraya geldiğinin bir göstergesi gibi.


"MECBUR BİZ BİR ŞEYLER YAPACAĞIZ"

DİSK Genel İş Sendikası halayında çok güzel bir şey yaşanıyor o sırada. SMA’lı Eylül bebeğin teyzesi Sırma Aslan, halay çeken işçilerin arasına karışıp Eylül için bağış topladıkları kumbarayı uzatıyor. Adının Başak İslamoğlu olduğunu öğrendiğim bir işçi kapıyor kumbarayı. “Hadi” diyor, “Devletten hayır yok, bu bebeğin hayatı için mecbur biz bir şeyler yapacağız”. Halayın bir ucundan diğer ucuna doluyor kumbara. Sırma sürekli teşekkür ediyor, o da belediye işçisi. Bu dayanışma onu o kadar mutlu etmiş ki, gözyaşları süzülüyor gözlerinden.


"HİÇ UTANMASI OLUR MU SABANCI’NIN?"

Üstümüzden helikopterler pır pır dolanıyor. Enerji-Sen işçileri ‘Utansın utansın Sabancı utansın” sloganlarıyla işten atılan arkadaşları için taşıdıkları pankartı açıyorlar. “Hiç utanması olur mu onun” diye konuşuyor ağaç altında sohbet eden nakliyat işçisi iki genç. “Utanmaz mı sizce?” diyorum gülerek, “Valla ben daha hiç yaptığından utanan bir patron görmedim” diye yanıt veriyor biri. “Utanmak sanki işçiye has bir şey ya, neredeyse hakkımızı istediğimiz için utanmamızı bekliyorlar” diye gülüyor.


DERDİ OLAN HERKESİN SESİNİN YANSIDIĞI YÜRÜYÜŞ

Üstümüzdeki helikopterlerin sayısı artıyor, inşaat işçileri baretlerini yere vurarak çıkardığı ses helikopter sesini bastırıyor. Birleşik Metal-İş üyesi kadınlar kreş hakkı dövizleri taşıyor. Yanlarında çocukları var. Çarşı grubu ortalığı dumana boğuyor “Yaşasın 1 Mayıs” sloganlarıyla. İkizdere’yi savunanlar İlkay Balta’nın çaldığı tulum eşliğinde neşe katıyorlar. Validebağ Savunması kadın ağırlıklı bir kortejle “Havama, suyuma, toprağıma, gıdama dokunma” diyerek yürüyor.


Sinema sahne emekçileri arasında kurgucular, oyuncular, set işçileri ayrı dövizler, el emeği pankartlarla ses veriyor. TMMOB’un pankartına Gezi davası damga vurmuş. Turizm işçileri ayrı bir kortej kurmuş. Kadın örgütleri yol boyunca hiç susmadan slogan atanlar olarak öne çıkıyor, son dönemin en çok sokakta olan kesimi olarak sesleri güçlenmiş, hiç yorulmuyorlar. Haklarımızdan hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz sözü, isyan vurgusu dillerde.


Çantalardan çocuklar için börek, poğaça, süt, meyve suyu çıkıyor kortejler yürürken. Bütün pankartlarda zamlara, hayat pahalılığına, düşük ücretlere isyan var. Ağır ağır yürüyen kortejlerde genç işçiler dikkat çekiyor, selfie çekenler, gazeteciler görüntü alırken hemen poz verenler onlar.

Kürtler, kadınlar, gençler, diş hekimlerinden ebelere sağlıkçılar, gazeteciler, yazarlar, Boğaziçi öğrencileri, LGBTİ örgütleri, çevre mücadelesi bileşenleri, taraftar grupları, mülteciler, üniversite klüpleri... Herkes burada... Çeşitliliği, memlekette dert yaşayan her kesimi temsil edişi, düzenliliği, susmayan sloganları, neşesi ile festival yürüyüşü gibi bir 1 Mayıs yürüyüşü...

Bu 1 Mayıs herkesin güven bulmaya geldiği bir 1 Mayıs gibi. Yüzler gülüyor, apaçık bir mutluluk var birlikte yürümekte.

Bu yazıyı yazdığımda henüz kortejler alana girememişlerdi. Yürüyüş başlayalı 1 saati geçti ve halen çok sayıda grup yürüyüşe devam ediyor. Uzun bir yürüyüş, kalabalık, neşeli, umutlu, umut duymaya kararlı...


İlgili haberler
1 Mayıs 2022 | Dünyayı değiştirmek için kadınlar #...

1 Mayıs İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nde emeğin, barışın, özgürlüğ...

Kreş hakkı için, eşitlik için, ‘yasalara dokunma’...

Metal işçisi kadınların karşılaştığı temel sorunları ve 1 Mayıs taleplerini elektrik fabrikasında ça...

İsyan, dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs’ta sendi...

Ek zam talebine karşı işten atma ile tehdit edilen, sendikada örgütlenen ve kazanan özel eğitim kuru...