‘Erdoğan ben sizin hizmetkârınızım dedi, bizi hizmetçi yaptı’
Bağda, pandemide yaşamını kredilerle sürdürmek zorunda kalan bir temizlik işçisi. İktidara tepkili: Çiller, 'Ananızım' dedi, anamızı ağlattı. Erdoğan 'Hizmetkarınızım' dedi, bizi hizmetçi yaptı.

Bizi kapıda kocaman bir gülümsemeyle karşılayan Bağdagül Özdemir İstanbul’un Sultangazi ilçesinin 75. Yıl Mahallesi’nde yaşıyor. İşten yorgun argın gelmiş, yemek hazırlarken buyur ediyor bizi evine, sofrasına. Bir oğlan, bir kız annesi olan Bağda’nın çocuklarının ikisi de lise çağında. Yıllardır işçilik yaparak yaşamını sürdüren milyonlarca emekçi kadından biri olan 41 yaşındaki Bağda’nın eşi de tekstil işçisi. Ailesinin ‘Kız çocuk okur mu?’ baskısına dayanamayıp okulu bırakmak durumunda kalmış. Sonradan okumanın önemini anlayıp dışarıdan bitirmiş ortaokulu, liseyi. Şimdi ise açık öğretimden veterinerlik okuyor bu hayat dolu, sevecen kadın.  

“13 yaşımda Erzurum’dan dedemlerin yanına İzmir’e gittim. Onlara hizmetçilik gibi bir şey için gittim aslında. Çocuk olarak yeni bir yere gitmenin hevesindeydim ben. Sonra ağabeyim geldi. Ağabeyim gelince iki okuyan aynı evde olmaz diye ben vazgeçmiş oldum okumaktan. Dedem de kızların okumasına karşıydı zaten. Çok diretmedim, ama ileride okulu tamamlayacağımın hedefini o zamandan koymuştum kafama. 23 yaşımda dedemin vefatında eşimle tanıştım, akrabamdı. Evlendim, İstanbul’a geldim. Zaten daha erken öldürseler evlenmezdim, hep bunun bilinceydim. Küçük yaşta sorumluluk verilmeye ve bunu hissetmeye başladığım için hâlâ fedakârlık göstererek iş, yemek vs. hepsine koştururum. 3-4 yaşlarındayken bana göre ayarlanmış bakraçlarla su taşıyarak başladı bu sorumluluk, 6 yaşımda ‘Babam kızmasın aman’ diyerek çayını götürerek vs. devam etti işte. Bazen bu koşturmanın, fedakârlığın çok fazla olduğunu fark ediyorum fakat yerleşmiş bir kere…”

Bağdagül Özdemir - Fotoğraf: Ekmek ve Gül

‘ARTIK BÖYLE OLMAZ BEN ÇALIŞACAĞIM’

Çalışma hayatına İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesinde temizlik işçisi olarak başlayan Bağda, 3 buçuk yıl çalışmış orada. Evlenip, İstanbul’a gelip çocuk sahibi olunca 6 yılı iki çocuğu büyütmekle geçirmiş. 10 yıl eşinin ailesiyle birlikte yaşamış. Devam ediyor Bağda: “En az 8 kişi bir evde yaşadık. Eşimin düzenli bir işi yoktu, kendine de güveni yoktu, ben de İstanbul’u hiç bilmiyordum. Ama ikinci çocuğum 2 yaşını geçerken ‘Artık böyle olmaz, ben çalışacağım’ dedim. Kayınvalidemi de ikna ettim. Kayınvalidem aynı zamanda halam oluyor zaten, ‘Sen çocuklara göz kulak ol, ben çalışayım, eşimin de kendine güveni gelir belki, en azından kiraya çıkarız’ dedim. O da destek oldu bana. Biraz zorlu da olsa, yazın çocukların babaanne ile anneanneye gitmesinin hasreti de olsa 2-3 yıl geçmiş oldu.”

İstanbul’daki ilk iş deneyiminin Soyak Holding’de çaycılık olduğunu söyleyen Bağda, burada 40 gün çalışmış. Sonra 2008-2009 krizi patlamış ve işine son verilmiş. PERPA’ya girmiş bir süre sonra ve yıllardır PERPA’da çalışıyor. “PERPA’da çalışırken bir ara kriz nedeniyle 3600’den tazminat hakkımdan yararlanmak istedim. İş yeri çıkışımı verdi. Hem işsizlik aldım hem de tazminatımı aldım o dönem, ekonomik durumum öyle gerektirdi. Beş ay gibi bir süre markette, restoranda çalışma denemelerim oldu. İşsizlik maaşı bitince ve Perpa’daki arkadaşım doğum iznine çıkınca ben de geri dönmek istedim, zaten açık kapı bırakmışlardı bana dolayısıyla kabul ettiler ve yaklaşık 12 yıldır da çalışıyorum burada. Yol ve yemek parasıyla asgari ücreti geçiyor aldığım ama aslında asgari ücret düzeyi. Yeni belirlenen asgari ücret de çok yetersiz. ‘Ekonomik krizde bu kadar, ne yapabiliriz’ diyorlar, ama en parlak dönemlerinde bile yaptıkları asgari ücret zammını gördük… Eşim de tekstil işçisi, hâlâ iş yeri açma denemeleri oluyor, tam bir düzende gitmiyor. Kriz döneminde kapatmak durumunda kaldı, şu an parça başı çalışıyor mesela. Sigorta veya başka hiçbir güvencesi yok. İş varsa 3 gün çalışıyor, iki gün evde.”

KREDİYLE SÜRDÜRÜLEN BİR YAŞAM…

Lisede okuyan çocuklarının eğitimin karşılamak için dahi kredi çekmişler bu süreçte. Kızı meslek lisesinde gazetecilik okuyan Bağda “Kamera istediler okuldan. Alabilmek için mecbur kredi çektim mesela. Pandeminin başıydı. Sıkışmamak için ihtiyaç kredisi çektik bir de. Krediler, faturalar vs. hepsini ben ödüyorum. Eşimin aldığı haftalık da ancak mutfak masrafını karşılıyor” diyor. İktidara yakınlığıyla bilinen holdinglerin silinen vergi borçlarını hatırlattığımızda Bağda ekliyor: “Yıllardır çalışan, bir şekilde geçinmeye çalışan işçi bir kadın olarak zenginlerin vergi borçlarının silinmesini tabii ki de doğru bulmuyorum. Bu adaletsizlik böyle geldi böyle gidiyor. Daha ne kadar gider bilmiyorum açıkçası. Çözümü AKP’nin gitmesinde görüyorum. Zaten çevremin ‘oy ver’ baskısı yaptığı zamanlarda bile AKP’ye karşı çıkan bir insandım. Şu sözleri unutmuyorum çünkü Tansu Çiller ‘Ben sizin ananızım’ dedi ananımızı ağlattı. Tayyip Erdoğan da ‘Ben sizin hizmetkârınızım’ diyerek geldi, bizi hizmetçi yaptı. Safsatalarla, abartmalarla, kandırarak iş yapma zamanı değil artık. Herkes görmeye başlıyor, ben de görüyorum. Artık somut şeyler görmek istiyorum. Somut çözümler yapabilecek insanların gelmesini istiyorum. Ama o kadar değişik insanlar var ki, çalışırken denk geliyordum. Bizim gibilere ‘Gözlerinizi kapatıyorsunuz, AKP şunları şunları yapıyor’ diyorlar. AKP ‘Araba yapacağız’ dedi ama sonrasında açıklanan hiçbir şey yok. Bir vatandaş olarak şeffaflık istiyorum.” Bakanların kadın haklarının AKP ile düzeldiği söylemlerine de tepki gösteriyor: “Çözdüyse bu cinayetler neden bu kadar fazla? Daha çok erkekleri savunan bir sistem var. Kadınlar öldürülmeden önce ‘Bizi kurtarın’ diye haykırıyor. Ama adamlar karakolun arka kapısından çıkıyor. Bu kadar adaletsizliği sürdüren bir hükümet kalmalı mı? Bence kalmamalı!”

‘ÜLKE GENELİNDE BELKİ BİR GENEL GREVLE SANDIKTAN ÖTE BİR ŞEY OLUR’
Sohbetimiz politikaya doğru evriliyor biraz da. CHP’nin tek çözüm olmadığı, iyi bir muhalefetin sadece CHP ile olmayacağı görüşünde Bağda. Muhalefetin birlikte hareket edip, şeffaf bir şekilde çalışıp, somut projeler ortaya koyup vatandaşın güvenini kazanması gerektiğini söylerken, “Birileri olmalı halkın sesini duyan” isyanını haklı olarak dile getiriyor. Selahattin Demirtaş’ın tutuklu olmasına da öfkesini dile getirirken, Demirtaş’a haksızlık yaptığını düşünüyor ve 4 yıldır tutuklu olmasına kızıyor: “Düşünen beyinler hep içeride. İş yapacağını düşündüğüm bir insandı, böyle insanları içeride çürütmeye ya da vazgeçirmeye çalışıyorlar. Ne kadar daha tutabilirler bilmiyorum ama bu geçen 4 yıl boşuna geçmiş oldu” derken, bugünkü başkanlık sisteminden memnun olmadığı fikrini yansıtıyor sözleriyle. Demokratik bir yönetim talebi var Bağda’nın. 18 yıldır ülkeyi yöneten AKP iktidarının da artık değişmesi gerektiğini şu sözlerle ifade ediyor aslında: “Farklılık yaratıp yaratmayacağını denemek lazım başkalarının da. Halkın söylediklerine kulak asabilirler. Sadece belli bir kitlenin sırf kendi çıkarını düşünmesi bizi uçuruma götürüyor. Öyle bir şey olmalı ki, halk bunu desteklemeli. Böyle bir şeye ben de destek veririm” sözlerinin ardından gelmeye başlıyor hemen ‘ama’lı düşünceler: “AKP ile birlikte insanlar üzerinde hep korku yaratıldı. Seçim öncesi ve sonrası insanlar korkutuldu, ‘Daha kötü olmasın’ korkusuyla birçok insan AKP'ye hücum etti. Bazen düşünüyorum ‘Biz boşu boşuna mı sadığa gidiyoruz’ diye. Bugün bir iş bırakma eyleminde bile işçilerin karşısına polisi, askeri dikiyorlar. O zaman bile bir korku yaratmaya çalışıyorlar ama çok büyük bir kitle ülke genelinde bir genel grev diyebiliriz belki, böyle bir hareketlilik yaratabilirse o zaman sandıktan öte bir şey olur. Tamamen ülkeyi saran kadın, erkek, genç, öğrenci, işçi, emekçi bütün bu kitleleri kapsayan bir genel grev olmalı” sözleri Bağda’nın soru kafasındaki soru işaretlerine rağmen emekçi bir kadın olarak çözümü nerede gördüğünü anlatıyor bize.

Görsel: Freepik

‘AKP’YE OY VERENLER BUGÜN BİZDEN DAHA ÇOK ‘BIKTIK’ DİYOR’
Bir dönem AKP’nin Kürtleri yanına çekmeye çalıştığını, müzakereler yaptığını, Kürt sanatçıları Türkiye'ye getirdiğini, bugün ise pek çok Kürt siyasetçinin cezaevinde olduğunu hatırlatıyor Bağda. AKP’nin bütün politikalarında hep bir deneme içinde olduğunu dile getiren Bağda, “AKP'nin şaşalı dönemlerinde CHP'ye oy verdiğim için benimle dalga geçen insanlar bugün ‘Biz de bıktık artık’ diyor. İşverenler hâlâ bir şekilde çarkı döndürmek istediklerinden ‘Ama bozulmasın’ diyor, AKP'ye oy veriyorlar ama şimdi bizden daha çok ağlıyorlar. Yani AKP’yi destekleyenler bugün AKP’li olmayanlardan daha çok yakınıyor. Şu zamanda rantı olanların dışında en yandaşları dahi bana göre bu denemelerden sıkılmış durumda. İnsanların uyanabileceğine inanıyorum ama bunun dediğim gibi karşısına öyle güçlü bir kitle çıkmalı ki işte bu halkın kendisi olmalı, ‘Artık yeter biz bunu istiyoruz’ diyebilmeli. Fakat yakın bir zamanda böyle bir şey göremiyorum.”
Bağda’nın yaşamı da milyonlarca işçi ailesininkinden özünde pek de farklı değil elbette. Fakat, kendine biçilen hayatın ötesine geçmeye çalışan biri Bağda. Yaşamın getirdiği ekonomik yük çalışması için bir gerekçe de olsa çalışmanın, ekonomik olarak özgür olmanın bir kadın için ne kadar önemli olduğunu yaşayarak deneyimlemiş. Pandeminin, özellikle de bu süreçte derinleşen ekonomik krizin emekçileri nasıl bir borç batağına sürüklediğini de kendi yaşamından örneklerle anlatırken 18 yıldır iktidarda olana AKP iktidarının “yönetememe” sorununu, yarattığı baskı ve korku iklimi ile örtmeye çalıştığının da farkında. Ve tüm bunlara karşı bir değişim gerektiğini açıklıkla söylüyor. Bu değişimin sadece sandıkla çözülemeyeceğini ifade etse bile yaşamına dair bahsettiği sorunların çözümü için “halk için somut projeler üretecek bir yönetici” beklentisini de koruyor. Bir yandan da emekçilerin yan yana gelip “Artık yeter biz bunu istiyoruz” demesi gerektiğinin bilincinde ancak bunun gerçekleşmesine dair umudu da yan yana gelme örneklerinin zayıf, lokal olmasının da etkisiyle oldukça az.

Görsel: MA

İlgili haberler
Yeni asgari ücret kadınlar için ne kadar çare olac...

CHP’li vekiller Gülizar Biçer Karaca, Gamze Taşcıer ve Sevda Erdan Kılıç’a yeni asgari ücreti sorduk...

Asgari ücret yeni yılla birlikte ‘buharlaşacak’!

‘Eskiden verilen zamları düşününce bu zamma sevinenler var ama verilen zam giderden az olduğu için b...

Asgari ücret zammı derdimize derman değil

Asgari ücret zammı karşısında hayal kırıklığına uğradığını söyleyen kadın işçi: ‘İşveren, devlet des...