Her ne kadar insan, balık hafızalı olmasa da unutmaya, her şeyin üzerine sünger çekmeye meyillidir. Zamanla her şey unutulur; kişiler, olaylar, kahramanlar, iyilik ya da kötülükler, dostluklar veya düşmanlıklar... Fakat kimi olaylarla simgelenmiş isimler vardır ki hiçbir güç onları unutturmaya yetmez.
Evren değişir; yaşamlar, sorunlar, ihtiyaçlar, gündemler farklılaşır; tarih inkâr eder, çarpıtır, öteler, yok sayar ama nafile… Yaşam onları her doğan günle yeniden var eder, kulaktan kulağa, yeni gelen nesillerin isimlerinde yaşatır. Tıpkı MÖ 71'de öldüğü sanılan Spartaküs gibi. “Siz kabul etseniz de etmeseniz de dünya dönüyor” diyen Galileo gibi ve her yıl yeniden binlerce doğan Denizler gibi…
Aydın Çubukçu’nun Bizim 68 eseriyle kitap okuma yolculuğumuz dünyada ve özellikle ülkemizde 1960’lı yıllarda yaşanan olaylara, yakın geçmişe, o yıllara gidip de yolumuzun Denizlere çıkmaması mümkün mü? Ve tabii ki 6 Mayıs şafağına… Kuşkusuz tarihsel öncesi de vardı. Emperyalizmin kalbindeki kriz ve beraberinde gelişen süreçler, dünyanın birçok ülkesinde başta üniversiteler olmak üzere her türden gençliğin benzer taleplerle sokaklara çıkmasına, varlıklarını göstermelerine, yeni bir süreci başlatmalarına neden oldu.
Fransa, İtalya, Almanya, İngiltere gibi birçok ülkedeki gençlik hareketine Türkiye'nin 68’i kendi tarihsel dinamikleri üzerinden, özgün talepleriyle katıldı; isimlerini duyurdu. Tabii ki mümkün değil ama zorlayarak o günkü gençlerin taleplerini tek bir cümlede somutlaştırırsak eğer; 68’ler tam bağımsız Türkiye, daha iyi bir dünya, insanca yaşam, demokratik üniversite şiarı etrafında toplandı. Aslında o gün üniversitelerden, fabrikalardan, tarlalardan çıkan gençlerin talepleri belki bugün ülkesini seven, bu topraklarda yaşayan hiç kimsenin reddedemeyeceği, kayıtsız kalamayacağı istemlerdi. "Amerikan emperyalizmine hayır", "6. Filo defol", "Adalet, eşitlik, kardeşlik" ve benzer insani taleplerle, bilimsel, demokratik üniversite isteyen gençler o günkü siyasi atmosferde vatan haini ilan edildi. Gençliğin doğal önderleri olarak kabul gören Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan hakkında ölüm cezası verildi. O günkü Meclis, kamu vicdanında asla mahkûm olmamış bu üç gencin; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın ve tüm dünyanın gözü önünde oynayıp, gülüşüp şakalaşarak, bir futbol maçı izler gibi bu ölüm fermanını onayladı.
Nurhak’ta üzerinden 50 yıl geçmesine rağmen bugün hâlâ güneş doğmuyorsa, bunun yegâne nedeni gençlik önderlerinden Sinan Cemgil, Kadir Manga ve Alpaslan Özdoğan’ın 31 Mayıs 1971’de orada katledilmesindendir. Aradan geçen yarım asra rağmen adı anılırken hâlâ “Oy dere, Kızıldere...” diye anılıyorsa, orada Deniz’lerin idamını engellemek için giden Mahir Çayan ve dokuz arkadaşı pusuya düşerek öldürülmesindendir.
Aydın Çubukçu, Bizim 68 eserinde bize haksız, hukuksuz bir şekilde üç fidanın idamını engellemek için o gün gençliğin, ölümüne beraberliğin, yoldaşlığın bilmediğimiz detaylarına dair bilgi verir. Yapılan kampanyaya seksen yaşını geçmiş Yakup Kadir Karaosmanoğlu’nun, Atatürk’ün çok yakın arkadaşı Fahrettin Altay’ın destek vermesi fakat bazı profesörlerin ve aydınların korkarak kaçması, kendi adıma ilk kez öğrendiğim bilgilerdi. Bizim 68, bir kez okunarak rafa kalkacak bir eser değil. Selam olsun 6 Mayıs şafağında başları dik ölüme yürüyen Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan özelinde tarihte iz bırakan 68’lere, bütün fidanlara…
Fotoğraf: Nebat Bukrek
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.