Pandemiyle birlikte artan ekonomik kriz, işsizlik ve umutsuzluk yurttaşların hayatını etkilerken tüm bu olumsuzluklardan daha fazla etkilenen kadınlar oluyor. İstanbul’un Avcılar ilçesinde kadınlarla bir araya gelip dertlerimizi paylaşıyorduk. Şiddetin boyutlarını, onların hayatına yansıma biçimini ve şiddetle mücadele etmenin yönlerini konuştuk.
‘PANDEMİDE PATRON İLK BİZ KADINLARI İŞTEN ÇIKARDI’
25 Kasım’a çağrı bildirisi dağıtmaya çıktığımız Avcılar’da bildirimizi uzattığımız bir kadınla sohbet etmeye başlamıştık: “Pandemiden önce konfeksiyon atölyesinde çalışıyordum, çok zor koşullarda çalışıyorduk. Patron çok gaddardı, sigortam bile yoktu. İtiraz etsek ‘aha da kapı orada’ diyerek kapnın önüne koyardı bizi. Uzun mesai saatleri, yer altı çalışma yeri, zor koşullar artık yavaş yavaş gözlerimin net görmesini engellemeye başladı. Pandemi başladıktan sonra patron öncelikle biz kadınları işten çıkardı. Benim iki kızım var, birisi üniversiteden yeni mezun oldu birisi de yıllardır kuaförde çalışıyor. Patronu kızıma bir abi gibi davranıyordu; ılımlı ve sevecen ancak pandemi başladıktan sonra çalışan başka iki kızı şiddet uygulayarak işten çıkardı, sonra da benim kızımı işten çıkardı. Kızım çalıştığı haftanın parasını talep edince kızımın boğazına yapışmıştı ve tehdit etmişti. Bu gibi durumlarla hep karşı karşıya kaldık. Bunlar da şiddetin en önemli türlerinden. Hem evde şiddet hem patrondan şiddet yani; piskolojik, fiziksel fark etmiyor.Şimdi tüm kadınlar benzeri şeyleri hayatlarında yaşıyorlar peki neden devlet hiçbir şey yapmıyor? Bu şiddeti artıran, şiddeti engelemeyen de devletin kendisi. Sırt sırta vereceğiz başka çaresi yok bunun. Sizin de emeğinize sağlık” diyerek uzaklaşmıştı yanımızdan.
‘YOLDA YÜRÜMEYE BİLE KORKAR OLDUM’
Üniversiteli kadın arkadaşımızla da ayak üstü sohbete başladık: “Pandemi bahane, bu şiddetler hep vardı. Şimdi pandemi suçları ört bas etmek için kullanılıyor. Eskişehir’de okuyorum, pandemi nedeniyle İstanbul’a ailemin yanına döndüm. Aile baskısı gerçekten dayanılmaz halde. Bir de her gün kötü haberler alıyoruz, her gün yeni bir kadın cinayeti yaşanıyor. Sosyal medyadan bile tacize uğruyoruz, mobbinge maruz kalıyoruz. Yolda yürümeye bile korkar oldum fakat her korktuğumuzda ve geri adım attığımızda bir adım daha üstümüze geliyorlar, kormamak lazım” diyerek bildirimizi alıp uzaklaştı bizden.
‘ARTIK O ÇAYI BİLE ALAMAYACAĞIZ’
Marmara Caddesi’nin ortalarına doğru yürürken bir kadın önce bildirimizi incelemeye başladı, ardından yaşadığı şiddete dair dertleşmeye başladık. “Ben 32 yaşındayım ama kendimi yaşlı hissediyorum. Hani bildiride yazmış ya ‘tüm evin yükü kadının omuzunda’ diye; o kadar doğru ki her işe koşturmak benim görevim. Eşimi mutlu etmek, çocuğumu mutlu etmek, ailemi mutlu etmek, eşimin ailesini mutlu etmek derken kendi mutluluğuma fırsat kalmıyor. Bir robot gibi her gün rutin işleri yapıyorum. Önceden ‘bir gideyim de alışveriş yapayım keyfim yerine gelsin’ derdim şimdi alışveriş yapmaya bile imkan yok. Hani diyorlar ya büyüklerimiz ‘ekonominin kötü durumunu abartmayın çay için’ diye yakında o çayı bile alamayacağız. Ancak doğum gününlerinde, anneler gününde akla geliyoruz onda da en son anneler gününde eşim bana yeni ütü hediye almıştı! Komik, değil mi? Özel günlerde bile hizmetçiyiz. Bir noktadan sonra bunun karşısında durmanız da lazım. Ne zaman, kim bu kadar görevi kadınların üstüne yazdı bilmiyorum ama o yazıları bozmak lazım” dedikten sonra bir kaç bildiri daha arkadaşı ve kardeşi için alıp uzaklaştı.
‘VİRÜS, SOĞUK DEMEDEN DIŞARDA GÜVENCESİZ ÇALIŞIYORUM’
Avcilar Emekliler Parkı’na doğru iniyorduk, abla yine her zamanki gibi oyuncak tezgahını açmış, torunu yanında, torununa hırka örüyordu. Bizi görünce karşılıklı olarak sevindik tekrar sohbet etme fırsatımız olacağı için. Çok zaman geçmeden sohbet etmeye başlamıştık bile: “Şimdi şiddeti sadece fiziksel mi görüyor insanlar? Peki, ben 62 yaşında oyuncak tezgahımı açmışım; virüs, soğuk demeden güvencesiz çalışıyorum. Bu şiddet değil mi? Bak hem çalışıyorum hem torun bakıyorum, ne yapalım geçinemiyoruz. Pandemi öncesi yine parka gelen çocuğuna oyuncak alıyordu, şimdi pandemiyle birlikte kimse oyuncak almıyor. Hem ekstra oyuncağa ayıracak parası yok sokaktaki halkın. Sokaktaki halk derken bizleri kastediyorum, evinde oturup aman dışarı çıkıp virüsü yayıyorsunuz diyen zenginleri değil. Avcılar biliyorsunuz deprem açısından çok riskli bir bölge. Bizim bina da eski, her gün başımı yastığa koyarken deprem olacak diye korkuyorum. E bu şiddet değil mi? Param olsa niye yeni bir binaya taşınmayayım? Her gün stres, yorgunluk… Akşama kadar çalış, akşam eve gidince o çorbayı da ben kaynatmak zorundayım. Hayat kadına hep daha zor. Bu durumlardan ancak ayaklanırsak kurtulacağız, umarım bir gün birbirimize güvenmeye başlayıp bir şeyleri değiştiririz” diyerek etkilemişti bizi.
DAYANIŞMAYI BÜYÜTELİM; ÖRGÜTLENELİM, DEĞİŞTİRELİM!
Memleketimizin her noktasında, her ilçesinde, her mahallesinde, her okulunda, her üniversitesinde kadınlar uğradıkları farklı biçimlerde ortaya çıkan şiddetle baş etmeye çalışıyorlar. Avcılar’daki kadınların dertlerinin çoğu başka mahalledeki kadınların dertleriyle ortak; ayak üstü sohbetlerimizde bile en gencinden daha yaşça büyüğüne kadar bu dertleri paylaşmaya ne kadar ihtiyacımız olduğu belli oluyor. Biz kadınlar gerçek anlamda örgütlenmden, kendimizi mücadelenin bir parçası görmeden kazanamayız! Ekmek ve Gül Avcılar Grubu’nun bir parçası olarak çağrımızı yenilemek istiyorum. Biz kadınları bulundukları her yerde birleşmeye ve mücadelenin bir parçası olmaya çağırıyoruz.
Fotoğraflar: Avcılar Ekmek ve Gül Grubu
İlgili haberler
Sokak ısrarı
‘Şiddetin artmasına ve vahşileşmesine neden olan koşullar kadınları her koşulda ses çıkarmaya, birli...
Avcılar’da Ekmek ve Gül dayanışması: Bir aydır hi...
İstanbul Avcılar Ekmek ve Gül Grubu son 1 aydır hummalı bir çalışma içinde; standlar, bildiri dağıtı...
Avcılar'da 25 Kasım bildirisi dağıtan kadınlara sa...
Avcılar Marmara Caddesi üzerinde 25 Kasım bildirisi dağıtan kadınlar çevrede bulunan bir erkeğin sal...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.