Bir baskın seçimin ardından, Esenyalı mahallesinden izlenimler aktaracağım size. Kadınların neler tartıştığını, yaptığımız sohbetlerden çıkanları, mecburiyetleri ve istekleri anlatacağım. Seçimin son haftasında herkes heyecanlıydı; sokakta oynayan çocukların bile gündemi seçimdi neredeyse. Seçim günü yaklaştıkça talepler-vaatler pek konuşulmaz, onun yerine esprili atışmalar ve liderlerin birbirlerine attıkları laflar konuşulur haldeydi. AKP’ye oy verenlerde ciddi bir sessizlik, en iyisinden kısık sesle konuşma vardı. Muhaliflerde “AKP kaybediyor galiba, patatesin kilosu da olmuş 6 lira, kimseden de çıkmıyor ses seda” diyerek acayip bir umut vardı.
İnsanların böyle düşünmesine neden olan somut pek çok durum da vardı aslında; örneğin AKP’ye oy veren ve vermeyenler arasında çok ciddi bir tartışma neredeyse hiç yaşamadık. 50 gün boyunca, birbiriyle rahat rahat konuşan, ayrılıklardan çok ortaklıkları öne çıkaran, tartışmanın sonunda “hayırlısı olsun”a bağlayan, öpüşüp ayrılan kadınlar çoktu. Parti kurulduğundan beri AKP’ye oy verdiğini bildiğimiz, hatta daha önceki seçimlerde parti adına çalışmalar da sürdüren ama bu seçimde fikrini değiştirdiğini söyleyen çokça kadın vardı; “biz artık oy vermeyeceğiz” diyenlere çok tanıklık ettik... Sebepler çok çeşitliydi; kimisi “O bende kalsın” diyerek anlatmıyor, kimisi ise özellikle bizim bölgemizde parti yöneticilerinin tutumundan, belediyeden duyduğu rahatsızlıktan, ama en çok da eğitim sorunundan dem vuruyor, ve artık partiyi başkasına savunacak dermanı kalmadığından söz ediyordu.
Seçimler oldu bitti, üzerinden 3 hafta geçti. Yeni sistemin yansımaları henüz bir tarafın zafer duygusuyla bir tarafın da yenilmişlik duygusuyla hareket ettiği bir “ne oldu şimdi?” tartışması olarak sürüyor. Bizim yaşamımız kaldığı yerden aynen devam ediyor. Patatesin soğanın fiyatı 3 haftadır aynı mesela...
Seçim öncesi yan yana geldiğimiz, “Bu sefer AKP’ye oy vermeyeceğim” diyen kadınlarla seçim sonrası yine buluşuyoruz. Bu defa konuyu seçime getirmemek için ellerinden gelen gayreti gösteriyorlar. Nedeni ise komşu olmaları ve kavga etmek istememeleri. “Hayırlısı buymuş” deyip, tartışmayı başlamadan bitirme niyetindeler. Görüyoruz ki sadece muhalif olanlar değil, iktidara oy verenler de korkuyor artık. Çünkü kutuplaşmanın izleri çok daha derin. En önemlisi şu; oy kullanırken de hep korkuyla kullanılmış ve bir şeyin değişmeyeceğini düşünüyor kadınlar. Ama işte, tartışmadan da olmuyor. “Çocuklarımız yan yana oynuyor, aynı kapıdan eve girip çıkıyoruz, biraz da olsa birbirimize güven duyabilmek için kime oy verdin diye sormak istemiyoruz” diyor bir kadın. “Eşimin ısrarıyla AKP’ye oy verdim yine” diyen kadın, eşinin o akşam kutlamalara katılmadığını söylüyor. Bundan önceki seçimlerde en önde kutlamaya gidenlerden olduğunu biliyoruz kocasının. “Niye gitmedi?” diyorum; “Eski tadı kalmadı” diyor... “Peki neden oy verdi?” diye soruyorum, bana tepki gösteriyor; “Bize her fırsatta ‘koyun bunlar’ diyen CHP’ye mi verseydim!” diyor. Bir diğeri “Valla son bir şans verdim. İşsizliğe çare bulsun diye oyumu verdim” diyen kadının, uzunca bir süredir işsiz olduğunu biliyorum. “Söz verdiler, 2023’te her şey yerine oturacak. Çünkü bir hedefleri var. Ben de bu hedefe inanıyorum ve bu yüzden oyumu verdim. Her şeyin bu kadar çabuk değişmesini elbette beklemiyorum, zaten ülke zor durumda. Biz de sabırlı olacağız. Ama bizleri düşünüp, ellerini çabuk tutsalar iyi olur” diyor gülerek.
Öyle bir seçim ki bu, bizim mahallede herkes mutsuz, herkes kaygılı... Peki şimdi kim kazandı?
PATATES SOĞAN TEZGAHINDA SAÇ SAÇA KAVGA
Pazara uğruyoruz. Eve soğanı sayıyla alan iki kadın daha 3 hafta önce bütün partilerin stand açarak “Size şunu vereceğiz, bunu vereceğiz” dedikleri Perşembe Pazarında patates- soğan tezgahının önünde tartışıyorlar. Biri soruyor pazarcıya; “Hala inmedi mi bu patates soğanın fiyatı?” diye kızgınlıkla. Diğer kadın, “Gittin oyunu verdin AKP’ye şimdi kalkmış fiyat indi mi diye soruyorsun, oy verince fiyatın ineceğini mi zannediyordun?” diye konuşuyor öfkeyle. İlk kadın “Her başörtülüyü AK Partili mi sanıyorsun” diye kızıyor, başlıyor kavga... Öyle sözlü bir tartışma da değil ha; bildiğiniz saç saça, baş başa bir kavga... Kadınları ayırıyoruz, ama ayrımlar henüz yerinde duruyor...BEN YEMİN ETTİM OY VERMEYE, SEN YEMİN ET KİMSEYE SÖYLEME!
Malum okul kayıtları başladı, herkes “Çocuğumu daha iyi bir okula nasıl veririm?” diye uğraşıyor. Kadınlar ellerinde geçici ikametgah belgeleriyle farklı semtlerdeki okullara çocuklarını yazdırma derdinde. Eğitim sistemine veryansın ediyor. Konu, “Herkes eğitimden bu kadar şikayetçi, peki eğitimin bu hale gelmesinden sorumlu olan AKP yine nasıl iktidar oldu?”ya geliyor. Kendi mahallesindeki okuldan memnun olmayan, başka bir semtteki okula çocuğu yazdırmak için uğraşan bir komşumla sohbet ediyoruz. Şöyle tarif ediyor: “Ben oyumu AK Parti’ye verdim; çünkü onların dışında hem kimse yok hem de düzeltirse o düzeltir. Bize geldiler, karşılıklı kavilleştik, Kur’ana el bastık size oyumuzu vereceğiz diye, onlar da bizim yanımızda Kur’ana el bastılar. Özellikle AK Parti’ye oy verenlere öncelik tanıyacaklarını söylediler her konuda. Mesela eğitimde öncelik bizim çocukların olacak” diyor. Peşinden de bana “yemin et” diyor, “kimseye söyleme” diye.İki yıl önce eşinden boşanmış, iki çocuk annesi, hiçbir ekonomik geliri olmayan, oturduğu binanın merdivenlerini silerek, boncuk işi yaparak ayakta durmaya çalışan bir başka kadınla sohbet ediyoruz. Kocası 400 lira nafaka ödüyormuş. “AK Partiye oy verdim, çünkü dediler ki o giderse nafaka hakkı ortadan kalkar. Bu hakkı onlar verdi kadınlara, geri almasını da bilirmiş.” O da tembihliyor beni “N’olur bana böyle dediklerini kimseye söyleme” diye...
Başka bir kadın “Belediyeden gıda, yakacak, kira yardımı alarak ayakta duruyorum” diyor. Gördüğü muameleden çok şikayetçi; her seferinde gururunun nasıl kırıldığını gözleri dolarak anlatıyor. “Yine de oy verdim çünkü hem içerde hem dışarıda düşmanlara karşı mücadele eden tek parti olarak görüyorum” diyor. Ekliyor “Erdoğan olmasa bu ülke iki saat içinde Yahudilerin eline geçer, din de iman da elden gider.”
İlgili haberler
Biz ve onlar ayrışsın elbet... Ama bilelim, ‘biz’...
Gerçekten araya koyduğumuz “onlar ve biz” ayrımı şu parti ya da bu partiyle, şu inanç ya da bu inanç...
Çocuklar kelebek ömrüne mahkum olmasınlar diye...
Soruyoruz size; bugün “bekasını koruyoruz” dedikleri devlet, bizim çocuklarımızın canını hiçe sayıyo...
Eğilip yıkılmayan Mahmure
Mahmure bir gün okula gelmedi. Bir hafta sonra, okul yolunda karşılaştım Mahmure’yle. Yanında kocama...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.