Atölyemizden izlenimler : Savaş ve barış meselesinden uzakta mıyız?
‘İyilik, güzellik içinde yaşayalım dileklerinin bizi sorulardan uzaklaştırdığını; sorulardan uzaklaşmanın ise umutsuzluk getirdiğini konuştuk. Sonunda şunu söyledik: O halde soru soralım.’

Kadınların barış ve savaşa dair düşüncelerini anlamak için yaptığımız sokak röportajlarında, bu konuların genellikle soyut, bizden çok uzakta bir mesele olarak görüldüğünü fark ettik. “İyilik, güzellik içinde yaşayalım, kimse kimseyi incitmesin” dilekleri hakimdi. Çoğumuz bu konuları takip etmekten yorulmuş, hatta “en iyisi soyutlanmak” demeye başlamıştık. Aslında bu, bize dayatılan bir bakış açısıydı: “Bu konular sizden çok uzakta, kafa yormayın. Yorarsanız da bir işe yaramaz. Zaten hayatınızda yeterince sorun var, onlarla uğraşın.” Biz de tam da bu algıyı sorgulamak için bir araya geldik: Gerçekten de hayatımızdaki sorunlar savaş ve barış meselesinden çok mu uzak?

Öncelikle gündelik hayattan çekilmiş kedi, köpek, insan fotoğraflarına baktık. Fotoğrafların bizde uyandırdığı duyguları paylaştık; ardından günlük hayatımızda benzer duyguları hangi anlarda hissettiğimizi konuştuk. Birimiz “İşe gitmediğim için huzurlu hissettiğim bir anı hatırladım” dedi. Birimiz “İş yüküm fazla, her şeyi halledemem; daha az iş yapıp birtakım şeylere de es vermeliyim” diyerek kendini telkin ettiği bir anı paylaştı. Böylece heyecan, huzur, yorgunluk, güçlülük, hayalperestlik, sıkışmışlık gibi birçok duygunun hayatımızda ne kadar yer tuttuğunu gördük.

Ardından kurgu bir mektup geldi: Tanımadığımız bir akrabamızdan 1,6 trilyon lira miras kalmıştı. Hepimiz bu parayla ne yapacağımızı düşündük ama tahayyül etmekte zorlandık. “Kaç sıfır var, kaç dolar ediyor, Kadıköy’de kaç ev alınır?” diye hesap yapan da oldu. Kimimiz ev alıp ailesini güvenceye almak istedi, kimimiz yurt dışında doktora programına yazılmayı hayal etti. Babamıza hasta bakıcı tutmayı düşündük: “Hepsiyle gram altın alsak ekonomi çöker mi?” diye takıldık. “Şoför tutardım ama şoföre de güven olmaz, Bihter Ziyagil’in başına geleni biliyoruz” diyerek gülüştük. Hepimiz, aslında geleceğe dair bir güven arayışına girmiştik.

Tam da bu güven ihtiyacını konuşurken içimizden biri çocukluğundan bir anısını paylaştı: “Annem işe giderken hep ‘Bugün işe gitmesen olmaz mı?’ derdim. Annem de ‘Sahibi kızar, olmaz’ diye yanıt verirdi. Bana ileride ne iş yapmak istediğim sorulduğunda, ‘Sahip olacağım’ derdim. Sahip olup anneme izin verecektim.” Hayali mirasın bizde uyandırdığı güven arayışı, aslında hayatımızın en somut yerinden çıkmıştı: Çocukken bile güvencesizliği, başkalarına bağımlı olmayı, çalışmanın ağırlığını hissetmiştik.

Sorulardan uzaklaşmayalım

Biz hayallere dalmışken öğrendik ki bu 1,6 trilyon lira, aslında Türkiye’nin 2025 yılı için ayrılan “savunma” harcamalarıymış. O an anladık ki savaş ve barış hayatımızın tam ortasında duruyor. “Halkın güvenliği” için denilen bütçeler, hayatlarımızda güvensizlik içinde yaşamamızın sebebi oluyor. Yoksulluk, işçi çocuklarının geleceksizliği, borçlar, güvencesizlik… Hepsi savaş politikalarıyla kesişiyor. “İyilik, güzellik içinde yaşayalım” dileklerinin bizi sorulardan uzaklaştırdığını; sorulardan uzaklaşmanın ise umutsuzluk getirdiğini konuştuk. Sonunda şunu söyledik: O halde soru soralım.

Bu atölye burada bitmedi; aslında başka atölyelerin başlangıcı oldu. Kafamızda yeni sorular oluştu: Dışa bağımlılık gerçekten nedir, sınırlar kimin güvenliği için vardır, NATO gibi uluslararası örgütler kimlerdir, halk kendi barışı için nasıl mücadele eder, milliyetçilik ve din barış talebini nasıl etkiler? Bu sorular kafamızda bulutlandı. Yanıtları birlikte düşünmeye ve konuşmaya bulutları dağıtmaya devam edeceğiz.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
‘Barış’ diye haykırmak için sahadayız

4. Geleneksel 103 Korkmaz İnsan, Barış ve Dostluk turnuvası bu sene Korkmaz Tedik’in doğum günü olan 21 Haziran’da başlayacak. Kadınlarda barış için, umudu yaşatıyor ve turnuvada buluşuyoruz.

İstanbul’da kadınlar barış için yürüdü

1 Eylül Dünya Barış Günü dolayısıyla Kadıköy’de yürüyüş ve miting düzenlendi.

EŞİK: Kanatlarımızı eşit, özgür, şiddetsiz bir yaşam ve barış için çırpmaya devam ediyoruz

EŞİK, 25 Kasım dolayısıyla yaptığı açıklamada, ‘Şiddete ve eril zihniyete alışmayacağız, özgürlüğümüzden asla vazgeçmeyeceğiz’ dedi.


Editörden