Ben 30 yaşında, üniversite mezunu, aynı zamanda 4 yıldır anne olan işçi bir kadınım. Oğlumu çok seviyorum tabi ki her anne gibi. Ancak şöyle bir yazı okuduğumda kendimi buldum diyebilirim; “Çocuğumu seviyorum ancak anne olmayı sevmiyorum.”
Aslında bu yazı benim hayatımın özeti gibiydi. Anne olmak tabi ki dünyanın en güzel duygusu; yalnız tabi beraberinde getirdiği fazla sorumluluk, ayrıca iş yüküyle beraber çocuk büyütmek, takdir edersiniz ki beni de zorladı. Zannediyorum bizim jenerasyonun ortak sorunu bu, sadece benim değil.
Özellikle belirtmek istiyorum, çocuğun kırkı çıkana kadar evden çıkmama gibi saçma bir geleneğin olduğu ülkede, çocuğunuza karşı olan tutumunuzla ilgili baştan bir gerginlik ortaya çıkıyor. Çünkü çalışan anneler genellikle sosyal olarak aktif olduklarından, 40 gün kısıtlanmak hiç hoş bir durum olmuyor. Sonrası ise annem her ne kadar yardımcı olup yükümü hafifletse de çok zor ilerledi. Düşünsenize size muhtaç küçücük bir varlık... Elbette ilk başta birbirinize alışmanız zaman alabiliyor. Hele ki 40 günlük süreci çok gergin yaşamışsanız, tabi sezeryan ve göğüs ucu ağrısı da girdiyse işin içine çok zorlandığınız zamanlar kaçınılmaz oluyor.
Tabi zamanla büyüyor ve biraz da tek çocuklarda görülen bir durum olarak sürekli ilgi ve hep anneyle oyun oynama isteği beraberinde geliyor. Dur oğlum, tamam oynarız oğlum, yorgunum biraz anlayışlı ol oğlum derken sosyal ortamdan uzaklaşmanız ve kendinize hiç zaman ayıramamanız izliyor süreci.
Eşim gerçekten ilgili biri ancak yeni başladığı işin saatleri nedeniyle bizimle zaman geçiremiyor. Çocukla uzun saatler sürekli dipdibe olmak bazen çok bunalmama neden oluyor. Düşünsenize dışarıya çıkıyorsunuz her şey onun ihtiyaçlarına göre şekilleniyor, alışveriş azap oluyor, oyun parkında saatler geçiriyorsunuz ama anne çok eğlenmiyor bu durumdan. Evet, kabul ediyorum, galiba çocuğuyla oyun oynamayı seven bir anne değilim ben.
Çocukların telefonla oynamasını elbette tasvip etmiyorum, ama evde hiçbir şey yapamayınca ben de bu yola üzülerek başvurdum. Elbette deli gibi telefonla oynatan bir anne değilim, ancak az da olsa yola başvurduğumu dürüstçe söylemeliyim.
Sağlıklı bireyler yetiştirmemiz gerektiğinin farkındayım, ancak bizler sağlıklı ülke ortamında yaşayamadığımız ve gerek iş gerek eğitim anlamında yeterli bilince ulaşmadığımız sürece bu nasıl mümkün olabilir?
Bu bir eksikliğin yanında, aslında daha önceki nesillerle yaşadığımız çatışmayla da alakalı bence. Çocuğumu eşimle birlikte yetiştirmek daha doğruyken bunu annemle beraber yapmak zorunda kalmam da sorun yaşamama neden oldu. Bu biraz da yaşadığımız ülkenin gerçeklerinin sonucu... Oysa mahallemizde ücretsiz kreş olmalı ve babaların çalışma saatlerinin en azından çocuklar belli bir yaşa gelene kadar uygun şekilde düzenlenmeli. Anneler gerektiğinde doğum öncesi, doğum sonrası ve çocuğun büyüme sürecinde eğitim programlarına alınmalı.
Elbette çocuk büyütmek bir süreç ve ben şu an daha dikkatli ve daha farkında ilerlemeye çalışıyorum. Pedagog bir arkadaşımdan gerektiğinde yardım da alıyorum.
Benim gibi imkanları sınırlı genç annelerin durumunu az da olsa dile getirme fırsatı verdiği için Ekmek ve Gül’e teşekkür ederim.
İlgili haberler
GÜNÜN KİTABI: Annelik mi, kadınlık mı?
Badinter, 'Kadınlık mı, annelik mi' sorusunun kadınlar için nasıl tehditler içerdiğini anlatıyor: Bu...
Mevzu bozuk psikoloji değil, bozuk çark
Kaybedecek sarayımız da yok, ejder suyumuz da. İster dış güç desinler, ister başka bir şey; Yoksullu...
Çocuklarımız birlikte büyüsün
Öğrenci Velileri Derneğinden Aysel Eyi, karma eğitimin adım adım nasıl tartışmaya açıldığını ve nede...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.