Gerçek Hayatın Queen’s Gambıt’i: Gürcistan’ın Nona Gaprindashvili’si satranç dünyasını nasıl fethetti?
Grandmaster olan ilk kadın satranç oyuncusu Nona Gaprindashvili'nin satranç tutkusuna, yayılan yanlış bilgilere karşı gerçek geçmişe bir göz atalım...

Amerikan satranç dâhisi Beth Harmon’un bir yandan kendi içindeki şeytanlarla savaşırken bir yandan dünyanın en iyi Grandmaster’larıyla (Büyük Usta) yarıştığı Netflix dizisi Queen’s Gambit’i muhtemelen duymuşsunuzdur.
Harmon nihayet Moskova’da Sovyet ağırsıkletleriyle karşılaştığında kamera Sovyet kadın satranç oyuncusu Nona Gaprindashvili’ye şöyle bir dönüyor. Harmon’un hikayesi kurgu iken Gürcistanlı Gaprindashvili beş kere Dünya Kadın Satranç Şampiyonu olmuş gerçek bir satranç oyuncusu. Gaprindashvili, yorumcu tarafından “Hiç erkeklerle karşılaşmamış kadın dünya şampiyonu” olarak tanıtılıyor ki bu, erkek rakiplere karşı oynamaya hiç de yabancı olmayan Gaprindashvili için şaşırtıcı.

Estonyalı Keres ve Sırp Gligorić’ten Amerikalı Tarjan ve Letonyalı Tal’a “Birçok büyük ustayla oynadım” diyor 37 yaşında dünyanın ilk kadın Grandmaster’ı* olan 79 yaşındaki Gaprindashvili. Bugün, Tiflis’teki evinden, en sevdiği bilardo oyuncusu Judd Trump’ın Kuzey İrlanda Açık’ın yarı finallerine girmesini izledikten sonra görüntülü arama yoluyla konuşuyor. Arka planda açık bir satranç tahtası var. “Onlara (erkeklere) karşı pek çok önemli maçım oldu ve onlardan bu maçlar için birçok teşekkür aldım” diyor ve devam ediyor: “Yani, Netflix dizisinde anlatılanlar tamamen gerçek dışı. Dürüst olmak gerekirse duygusal açıdan çok üzücü bir etmen de değil ama birinin başarıları hakkında yanlış bilgilerin yayılması onur kırıcı.”

BATUM 1954

Gaprindashvili, 1941’de Gürcistan’ın Karadeniz kıyısından iki adım uzakta bulunan Zugdidi şehrinde doğdu. Anne babası, dört ağabeyi ve bir erkek kardeşiyle birlikte büyüdü.  “Çok faal bir aileydik” diye anlatıyor Gaprindashvili, “Futboldan voleybola, masa tenisinden bilardoya kadar her şeyi oynardık.”  Küçük aile bahçelerinde düzenledikleri turnuvaların tüm mahallenin ilgisini çektiğini de ekliyor.
Gaprindashvili, genç yaştan itibaren gözünü kazanmaya dikmekten korkmadı. Ve oynadığı bütün oyunlar arasında en çok satrancın büyüsüne kapıldı. Ağabeylerinden öğrendiği gibi hem kardeşlerini hem de mahalledeki diğer çocukları mağlup etmeye niyetliydi: “Çok rekabetçiydim. Bu (dürtü), bana satrançta en çok yardımcı olan şey.”

1954’te, 12 yaşındayken, katılmak için başvurmamasına rağmen kendini Batum sahil kasabasında düzenlenen Gürcistan Ulusal Şampiyonası’nda Zugdidi şehir takımı için yarışırken buldu. Tamamı erkeklerden oluşan Zugdidi takımı, kasabada yetenekli bir satranç oyuncusu olan bir kızı duyunca onu “(Gaprindashvili’nin) üniversiteye hazırlanan ve yarışmaya vakti olmayan erkek kardeşinin yerine oynamaya davet ettiler.
Genç Gaprindashvili; sonrasında ailesini, başkentin prestijli satranç okullarından birinde eğitim alabilmesi için Tiflis’e taşınmaya ikna edecek olan ünlü Gürcü satranç koçu Vakhtang Karseladze tarafından Batum’da keşfedildi. İki yıl sonra, 1956’da, Gaprindashvili Gürcistan Kadınlar Satranç Şampiyonası’nı kazanacaktı. (Bu başarıyı da 1959, 1960 ve 1961’de elde ettiği üç diğer zafer takip etti.)

Gürcistan’ın henüz bir Dünya Satranç Şampiyonu yokken de satranç turnuvaları her şehirde kitleleri kendine çekiyordu:

“Herkes satrancı seviyordu. Satranç, hepimizi birleştiren bir oyundu. Öğle yemeği molalarında bile insanların birbirlerine karşı satranç oynadığını sık sık görürdünüz.”


MOSKOVA 1962

21 yaşındayken Gaprindashvili, iki kere Dünya Kadınlar Şampiyonu olmuş Rusyalı Elisaveta Bykova’yı iki kez mağlup ederek (kendisinin) ilk Dünya Kadınlar Satranç Şampiyonası’nı kazandı. Bu galibiyet, küçük Gürcistan ulusu için büyük bir zaferdi. Gaprindashvili, memleketine dönüş yolculuğunda bir zafer çelengi taktı. Gürcü hayranları, trenin gelişini izlemek için ülkenin dört bir yanındaki istasyonlara akın ettiler.
Moskova’daki zaferi dünya çapında ilgi gördü ve ilk şampiyonluğundan bir yıl sonra Gaprindashvili, İngiltere’nin Hastings kentinde Capablanca ve Alekhine’den Spassky ve Botvinnik’e kadar dünyanın en iyi oyuncularının katıldığı özel bir satranç turnuvasına davet edildi. Turnuvada yarışan ikinci, birinciliği kazanan ilk kadın olan Gaprindashvili artık yalnızca cinsiyeti nedeniyle övülmüyordu. Daily Mirror makalesinin de dediği gibi, “satranç dünyasını şah mat eden bir şeye sahipti.”

1965’te Hastings’e tekrar davet edildikten sonra –bu sefer ana turnuvaya katılabilmek için- Mikhail Tal gibilerine karşı oynadı. Gaprindashvili en sonunda tüm İngiliz oyuncuları yenip satranç ağırsıkleti Keres ile berabere kalarak beşinci oldu. Zaferleri onu, Hastings’e 1934-35’te geldiğinde üç kez Dünya Satranç Şampiyonu olan Botvinnik ile aynı sıralamaya soktu.

Nona Gaprındashvili | Fotoğraf: Nationaal Archief Fotocollectie Anefo Nationaal Archief, Den Haag, Fotocollectie Algemeen Nederlands Fotopersbureau (ANEFO)

LONE PINE 1977

Agresif tarzıyla tanınan Gaprindashvili, özellikle taktik becerisi ve iyi hamle kombinasyonları yapabilen keskin gözüyle övülüyordu. 1974’te Düsseldorf’ta Alman usta Rudolf Servaty’ye karşı oynadığı maçta, şah matını perçinlemek ve rakibini pes etmeye zorlamak için her iki kalesini de –satranç tahtasındaki önemli taşlarını- feda etmişti. Ancak Gaprindashvili’nin en sevdiği maçları, satranç tarihinde prestijli bir etkinlik olan 1977 Lone Pine turnuvasından.

Davet edilen tek kadın olarak, üstelik yarışmaya katılmayı zorlaştırmak için giriş koşullarının yükseltildiği bir yılda, Grandmaster’lar (Büyük Ustalar) Arjantinli Panno, Rus Balashov ve Sırp Sahovic ile ortak birincilik kazandı.
Gaprindashvili, “Oynadığım maçların kalitesi beni hala hayrete düşürüyor” diyor ve ekliyor: “Çünkü bunlar (maçlar) evde hazırlanmamıştı –hamleler anlıktı, kendiliğindendi.”  Amerikan Grandmaster Tarjan’a karşı bir galibiyet elde etmek için bir piyonunu feda ettiği maçta, bir New York Times makalesinde tarif edildiği gibi, “oyun sonu tekniği” için dikkate değer bir övgü aldı.

1978’de onun o zamanlar Grandmaster unvanını kazanan ilk kadın olmasını sağlayan, diğer başarılarının yanı sıra bu turnuvalardaki performansıydı da.  

Ancak en iyi satranç oyuncusu olabilmek de zorluk çekmeden elde edilemedi.

TİFLİS 1978

Çoğu zaman, bütün bir ulus için performans göstermenin baskısı, satrancın yoğunluğundan ağır basardı. Gaprindashvili, 1969’da, kendisine Dünya Kadın Şampiyonası’nda üç kez meydan okuyan Rus (daha sonraları İsrailli) Alla Kushnir’e karşı Dünya Kadın Şampiyonu unvanını savunduğunu hatırlıyor. Tiflis’te iki, Moskova’da iki maç yapan Gaprindashvili, Rusya’daki maçları kazanmış, ancak iç sahadaki maçlarını kaybetmişti.
Gaprindashvili, “Yenilginin büyük ölçüde yakın çevrenizin oyuna yüklediği duygularla ilişkili olduğunu düşünüyorum” diyor. “Gürcistan’a döndüğümde insanların (bazen bana selam dahi vermeden) ilk sordukları şey şuydu:  ‘Neden bu kadar küçük bir puan farkıyla kazandınız?”

The Queen’s Gambit’in Beth Harmon’ının uyuşturucu ve alkolle mücadelesinde gösterildiği gibi, profesyonel satrancın baskıları zararlı sonuçlar doğurabiliyor. Gaprindashvili de yeteneğin yeterli olmadığı konusunda uyarıyor: “Psikolojik ve fiziksel olarak güçlü olmalı ve mükemmeliyetçi bir içgüdüye sahip olmalısınız.”

Gaprindashvili için satrancı diğer aktivitelerle dengelemek hayati önem taşıyordu. “Stresli hissettiğimde farklı bir spora geçerdim, müzik dinlerdim veya okurdum –okumayı seviyorum” diyor. Neyse ki Gaprindashvili, dengeyi ayarlama becerisini de satranç yeteneği kadar kolayca geliştirmişti. “Şu anda 80 yaşındayım, çok fazla satranç maçı oynadım ve bir kere bile uyku sorunu yaşadığımı hatırlamıyorum. Herhangi bir şekilde antidepresan veya uyku ilacına ihtiyaç duyacağım bir durum da yoktu. Kendiliğinden gelen bir şey bu.”

Ama nihayetinde, Gaprindashvili’yi motive eden şey, galibiyet peşinde koşmaktan ziyade oyunun güzelliğine duyduğu aşktı: “Yenilgilerime bile değer veriyorum.”

BAD LIEBENZELL 1995

Gaprindashvili, unvanını 1978’de başka bir Gürcüye, bu unvanı 13 yıl daha taşıyacak ve 2010’a kadar En Genç Dünya Satranç Şampiyonu olarak kalacak olan 17 yaşındaki Maia Chirburdanizde’ye kaptırdı. Maç, Gürcü Satranç Tarihinde yeni bir sayfa açtı. Artık bu, sadece Gaprindashvili ile ilgili değildi. Gittikçe daha fazla Gürcü kadın uluslararası turnuvaların en üst sıralarına yükseliyordu.

1962 ve 1991 yılları arasında Dünya Kadınlar Şampiyonası’nın finallerinden dördünde Gürcüler Gürcülere karşı oynadı. (1975, 1978, 1981 ve 1988; Gaprindashvili ile Chirburdanidzde, Nana Alexandria ve Nana Loseliani.) Yorumcular onlara druzhina, yani savaş birimi adını verdiler. Gaprindashvili, Dünya Kadınlar Şampiyonu unvanını kaybettikten sonra bile 1995’te Dünya Büyükler Satranç Şampiyonası’nda zaferler elde etmeyi sürdürdü, bu kez SSCB’yi değil, Gürcistan’ı temsilen.

Gürcistan gibi küçük bir ülke nasıl bu kadar uzun süre galibiyet serisini sürdürebilir? Gaprindashvili, sırrın “güneşli hava ve kaliteli şarap” olduğunu söyleyerek şaka yapıyor.

Ancak cevabın kökeni aslında tarihe uzanıyor olabilir. 12.yüzyıldan bu yana Gürcü gelinlere düğün hediyesi olarak bir satranç takımı ve Shota Rustaveli’nin şiirinin bir kopyasının verilmesi bir gelenektir. Gaprindashvili de Kadın Şampiyonu olma hediyesi olarak değerli bir satranç takımı almıştı.

(2020’nin) Eylül ayının başında gösterime giren ve Sırbistan’daki Serbest Bölge Festivali’nde seyirci ödülü kazanan “Glory to The Queen” filminin konusu da artık Gürcistan’ın ünlü kadın oyuncularının hikayesi.

BÜKREŞ 2019

“Glory to The Queen”in yönetmenleri Tatia Skhirtladze ve Anna Khazaradze, Gaprindashvili’nin yaşıtları arasında öne çıktığını söylüyorlar. Skhirtladze onu; kendinden emin, güçlü ve canlı biri olarak tanımlıyor: “Nona durdurulamaz biri. Onun büyüsüne kapılmama ihtimali yok.”

Khazaradze, “Diğerleri gerginken ve (maçlarına) hazırlanırken Nona turnuvalardan önceki geceler futbol izlerdi” diye ekliyor. Aynı zamanda Gürcistan’ın druzhina’sını oluşturan dört kadından hala turnuvalara katılan tek kişi Gaprindashvili.
İlk şampiyonluğunu kazanmasından bu yana, 50 yılı geçkin süredir Gaprindashvili’nin mirası hala sürüyor. Tiflis’in baş Satranç Sarayı adını altı kez Dünya Kadınlar Şampiyonu olan (en son 2019, Bükreş)  Gaprindashvili’den aldı.

Uluslararası Satranç Organizasyonu FIDE tarafından verilen özel bir Nona Gaprindashvili Kupası bile var. Bu kupa, hem erkek hem kadın oyuncular arasında en yüksek toplam puana sahip ülkeye verilmesi bakımından da benzersiz.
Gürcü kadınlar, bugün en iyi satranç oyuncuları arasında güçlü bir şekilde yer almaya devam ediyorlar. Adını satranç efsanesi Nana Alexandria’dan alan Nana Dzagnidze dünya çapındaki kadın oyuncular arasında dokuzuncu sırada yer alıyor. Kısa süre önce de Lozan’da önemli bir turnuva kazandı ve bu, 2022’deki Kadınlar Şampiyonasında meydan okumaya bir adım daha yaklaşma anlamına gelebilir.

Bu arada da Gaprindashvili, Queen’s Gambit gibi dizilerin satrancın tarihini yükseltmeye devam edeceğini umuyor:

“Umarım dizi, satranca daha çok ilgi ve dikkat çekecektir, tıpkı benim ilk günkü zaferlerimde olduğu gibi. En önemlisi, yeni başlayan biri kendini olabildiğince adamalı ve zorluklarla karşılaştığında geri adım atmamalıdır. Bunlar çok önemli çünkü bu karmaşık bir oyun. Çok dikkat gerektiriyor.”

Bu günlerde Gaprindashvili’nin yarışmasını engelleyen tek şey pandemi oldu. Bittiğinde yeniden turnuvalara dönmeyi planlıyor.
“Sonuçta…” diyor, “hayatımı enerjiyle dolduran şey satranç.”

*Satranç oyuncularına verilen en yüksek unvan

The Calvet Journal’dan çevrilmiştir.

Fotoğraf: Unsplash

İlgili haberler
GÜNÜN PORTRESİ: Satranç amazonu Judit

Henüz 12 yaşında dünyanın en iyi 100 oyuncusu listesine girdiğinde satranç dünyasını şaşkına çeviren...

GÜNÜN DİZİSİ: The Queen's Gambit

Satranç severler buraya! Satrancın sadece erkeklere has bir oyun olmadığını gösteren şöyle cevap nit...

‘Doğu’nun kadınlarının kaderini değiştiren devrim

Ekim Devrimi’nden bu yana 104 yıl geçti. Sadece Çarlık Rusyası’nda değil Doğu Cumhuriyetlerindeki ka...