Bir isimden ziyade değişimin umudu: Mahsa Jina Amini
Ekmek ve Gül, M. Amini'nin ölüm yıl dönümünde İran’dan Beluc Kadınlar hareketi, İlerici Anneler, İsyan, Sürgündeki Gençler, Afganistan’dan Değişim için Hareket, AWSA kadın ve LGBTİ örgütleri görüştü.

İran’da Mahsa Jina Amini’nin ahlak polisi tarafından öldürülmesinin üzerinden geçen bir yılda, yükselen halk hareketlerine şahit olduk. İran’daki kadın hareketinin güncel durumunu tartışmak üzere Ekmek ve Gül, İran’dan Beluc Kadınlar hareketi, İlerici Anneler, İsyan, Sürgündeki Gençler, Afganistan’dan Değişim için Hareket, AWSA kadın ve LGBTİ örgütleri görüştü.

Mahsa Jina Amini, dünyada birçok kişinin ismini bildiği, 22 yaşındaki genç Kürt bir kadın. 16 Eylül 2022’de İran’da başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle ahlak polisi tarafından öldürüldü. İran halkı Mahsa’dan “mücadele şifresi” olarak bahsediyor. 2017’den bu yana İran halkının İran rejimine karşı daha kararlı ve radikal mücadele sürecini içeriyordu ancak geçtiğimiz seneden bu yana daha kenetlenmiş, hareketlerin daha iç içe geçmiş ve doğrudan rejimi hedef alan bir mücadeleye şahit olduk. Bu hareketin esas öznesi kadınlar olmakla birlikte farklı hareketlerin de bu süreçte kadın hareketiyle birleştiğine şahit olduk. Halk bu mücadeleyi, İran rejimini devirmeyi hedefleyen önemli bir tecrübe olarak hafızasına kazıdı.

HALKIN FARKLI KESİMLERİ MÜCADELEYİ SAHİPLENMİŞ

Özellikle enternasyonal dayanışmanın kadın hareketi üzerindeki etkileri ve Jina İsyanı’nda süregelen tartışmalar birçok noktada tarihi mücadele hafızasında yer edinecek. Bu süreçte İran rejiminin teokratik yapısının tam anlamıyla sallandığını kadın örgütlerinin ortaklaşan şu gözleminden anlıyoruz: Rejimle bağ kurmayan ama dini inançları gereği birçok tartışmadan geri duran, muhafazakar kesim bile sokakta “İslam Cumhuriyeti istemiyoruz” sloganını yükseltti. Çarşaflı kadınlar da sokağa çıktı, farklı örgütlü kesimlerle yan yana geldi.

Kadınların başörtüyü kabul etmemesi, kadınların eşit bir şekilde toplumsal yaşama katılma mücadeleleri de halkın tüm kesimleri tarafından sahiplenildi. Daha önce baskıdan dolayı örgütlülükleri zayıf olan LGBTİ’ler, Mahsa Jina Amini’nin öldürülmesi sonrasında gerçekleşen halk hareketi ile daha fazla yan yana geldiler, birbiriyle örgütlenme süreçlerini daha çok tartıştılar, hatta gruplar kurdular.

MÜCADELE NASIL ÖRGÜTLENECEK?

Kadın ve LGBTİ örgütlerinin en çok nasıl yapacakları üzerine tartıştıkları konulardan biri ise; İran rejiminin baskıları nedeniyle yurtdışı merkezli olan kadın örgütlerinin İran’daki farklı kesimlerden kadınları siyasi eksende nasıl harekete geçirecekleriydi. İran’da kadın örgütlerinin özellikle İran rejimini yıkmayı hedefleyen bir mücadelede nasıl bir iktidar alternatifine ihtiyaç duyulduğunu konuşmak üzere yan yana gelmelerinin sıklaştığını da görüyoruz.

Devrim sürecinin nasıl örgütleneceğine dair kimi örgütler daha paralel örgütlenmelerin gerekli olduğunu savunurken kimi örgütler ise merkezi birliğin kurulmasının aciliyetinden bahsediyor. Paralel örgütlenmeler halkın kendi örgütlerinde ilerleme, irili ufaklı grupların kendi bulundukları yerde merkezi bir düşünceye bağlı olmadan devrime doğru gitmesi tartışmalarından ortaya çıkıyor. Ama kimi kadın örgütleri de tekil örgütlenmelerin önemli olduğunu ancak hareketin merkezi bir fikre veya fikirlere bağlı olmadan ilerlemesini imkansız olarak nitelendiriyor. Yani örgütsel bir çatının veya çatıların olmamasının devrime giden yolu zorlaştırdığını düşünüyorlar.

‘ORTADOĞU’DA BİRLEŞİK KADIN MÜCADELESİ ŞART’

İran’da yaşananlar Taliban’ın elinde nerdeyse esir tutulmuş Afganistanlı kadınların da gündeminde. Afganistan’daki kadın hareketi bu süreçte birçok Afganistanlı kadın göçmenin İran’da yaşadığını ve Jina İsyanları sürecinde sokağa çıktıklarını anlattılar. Afganistan’daki Taliban yönetimine karşı da kadınların bir mücadele hattı ördüklerini, siyasal İslam ideolojisine karşı birleşik kadın mücadelesinin önemini vurguladılar.

Kadın ve LGBTİ örgütlerinin yan yana gelerek yürüttüğü tüm bu tartışmalar elbet önümüzdeki süreçte mücadele zeminin güçlenmesine neden olacaktır.

‘KAVGAYI ÇOCUKLARIMIZA EŞLİK EDEREKN ÖĞRENDİK’

İran’da İslam devriminin ilk yıllarından itibaren rejime karşı mücadele ederken öldürülen ve idam edilenlerin aileleri ve anneleri rejim karşıtı mücadelede önemli bir rol oynuyor. Annelerin yan yana gelmesi ve mücadelenin örgütleme sürecinde görev alması ise halk hareketinde belirleyici oldu. İlerici Anneler geçtiğimiz seneden bu yana mücadelede öne çıkan noktaları anlatıyor:

“Jina İsyanının başlangıcında genç kadınlar sokakta ve okulda özgür bir yaşam için mücadele ederken günlük yaşamımızda derin bir sarsıntı hissettik. Jina’nın katledilmesinin ertesi günü hiçbirimiz eskisi gibi hayal kırıklığına uğramış, yorgun, üzgün ve umutsuz kadınlar değildik. Jina'nın adı hepimizi kabustan uyandıran mücadele şifresiydi. Bu uyanışı, Humeyni'nin bizlere çizdiği karanlık günlerden bu yana azimle, canlarını feda eden kadınların İslam Cumhuriyeti'ne karşı mücadele tarihini bir kenara bırakarak tarif edemeyiz. Ancak bugün bu hareket niceliksel ve niteliksel olarak farklı bir aşamaya girmiştir. Biz anneler ise bu kavgayı çocuklarımıza eşlik ederken öğrendik.

‘KORUMA VE BAKMA İÇİN DEĞİL YOLLARINI AYDINLATMAK İÇİN MÜCADELE’

Okuldaki ve sokaktaki çocuklarımız yükselttikleri özgürlük sesiyle bizi bu mücadelenin bir parçası yaptılar. Her ne kadar bizi bir araya getiren ilk motivasyon ve öfke çocuklarımızı “koruma” motivasyonu olsa da bu sıkışmışlığı da aştık. Artık sadece kalıplaşmış “bakma ve koruma” görevleri için değil esas koruma ve ilerideki neslin yolunu aydınlatmak için mücadeleye katılmaktan başka çaremizin olmadığını anladık.

Bizler için yıllar boyu dünyanın İran rejiminin cinayetlerine karşı sessiz kalması hep şaşırtıcıydı. Ancak bu süreç çok farklı işledi. Kenetlenmenin ötesine şahit olduk. Bu kenetlenmeye ket vurmak isteyenler de vardı. Biz halkların gerçek kurtuluşunun bütünlüğünün peşindeyiz. Bugün hâlâ Belucistan ve Kürdistan eyaletlerinde kız kardeşlerimiz direnirken rejime karşı mücadele etmek için bütünleşiyoruz.

Bu süreç bizde çeşitli sorular da uyandırdı. Mücadelemizin ve çocuklarımızın gerçek yoldaşları kimler? Afganistan'da, Türkiye'de, Irak'ta anneler içimizde yaşanan depremi hissediyor mu? Onlar da din adına, devlet adına, aile adına yapılan bunca baskıdan yoruldular mı? Yüzlerce yıldır bu yaraya, bu acıya katlananların, bu yolda mücadele edenlerin bizlerin mücadelesinde de gerçek yoldaşlar, dostlar olduğunu öğrendik.

Bütün baskıları göğüsler, çocuklarımızın hakkını ararken yeni bir karanlığın üstümüze çökmesine müsaade etmeyeceğiz. Bizler din, dil, ırk değil meselenin gerçek özgürlük olduğunu gördük, mücadele sürecimizde öğrendik. Durumu çok açık ifade edelim: Biz bir savaşın ortasındayız.

ONLAR ‘AİLE’ KAVRAMINA SIKIŞMASIN DİYE

Hayatta kalmamız ve insani bir yaşam sürdürmemiz için her gün verdiğimiz savaşta çocuklarımızın cesurca zalimlerle alay ederken, adım adım öğrendikleri mücadelede biz de varız. Bizler çocuklarımız bize dayatılan ‘aile’ kavramının içinde bizim gibi kaybolmasın diye çaba gösteriyoruz.

Bugün hem savaştayız hem de mücadelemizin kazanımlarına tanık oluyoruz. Savaşmadan, günlük mücadele olmadan, zulmün tüm aygıtlarını ve araçlarını parçalamadan, kolektif mücadelede yoldaşlık olmadan isteklerimize bir nebze olsun yaklaşamayacağımızı gördük. İslam Cumhuriyeti'nin en büyük korkusu bu: Biz öğrendik.”

GÖRÜNMEZLİĞİN ÖTESİNDE: BELUC KADINLAR

Annelerin bahsettiği diğer meselelerden biri ise ulusal baskının yoğun olduğu İran’ın Belucistan ve Kürdistan gibi eyaletlerinde kadınların yaşadıkları ve mücadeleye katılımları. Bu yüzden Belucistan’daki kadınların mücadelede tuttukları yer bir o kadar önemli ama dünya medyasında az görülüyorlar. İran’da Beluc kadınların yaşam koşullarını ve Jina İsyanı boyunca mücadelede öne çıkanları Beluc Kadınlar Hareketi’ne soruyoruz.

“Belucistan, baskıların kesiştiği noktada acıların, karmaşıklığın ve bilinmezliğin içinde yaşayan, kimlikleri karartılmış ve hikayeleri anlatılmamış kadınların simgesidir. ‘Meçhul kadınlar’ diyoruz kendimize. Protestoların ilk günlerinde, yaşadığımız toplumdaki inançlar, örf ve kültürel dayatmaların kadınların varlığını görünmez kıldığını dile getirdik.

Görünmezliğimizin boyutlarını size anlatmak isteriz. ‘Zahida’nın kanlı günü’ diye bilinen 30 Eylül 2022’de Mahsa İsyanı yeni başlamışken öldürülen küçük Beluc kızı Hasti Naroi'nin hikayesi bizlere bu görünmezliği hatırlattı. Polis tarafından şehrin savaş meydanına dönüşmesinden geçen bir haftada Hasti’nin sadece ismine ulaşabildik. Kimliği yoktu, bizler gibi o da görünmezdi.

SOKAK DÖNÜM NOKTAMIZ OLDU

Bir yandan Beluc kadınlarının yüzlerinin, isimlerinin ve hikayelerinin medyada yer almadığına, görünmezliğinin devam ettiğine tanık olduk. Ama vardık. Oradaydık. Sokaktaydık. Öte yandan İslam Cumhuriyeti’nin cinayetlerini görüyorduk, sessiz kalmıyorduk.

Bu isyan Belucistan'daki “görünmez kadınların” deneyimlerine ışık tuttu. Beluc kadınlar ve kız çocukları bu süreçte çok özgün yöntemlerle sokağa çıktılar. Sokaklar, ulusal sorun altında biz ezilenleri, din baskısı altına bükülen belimizin dikelmesine, anlatılmamış hikayeleri anlatmamıza, eşitlik ve özgürlük talep eden biz kadınları gölgelerden çıkardı.

Bu coğrafyadaki baskıların çok katmanlı ve iç içe geçmişliği dikkate alınmadan Beluc kadınlarının durumunu anlamak mümkün değildir. Jina’nın ezilen bir Kürt kadın olmasıyla ulusal tartışmanın yolu da açıldı. Çünkü İran rejimi Belucilere çeşitli vaatler verdikten sonra halktan oy aldı ama hiçbir soruna eğilmediği de herkes için barizdi. Belucistan'ın nüfusunu değiştirmek ve Belucları kendi topraklarında azınlığa dönüştürmek için uğraşan İran rejimi, Belucilere kimlik hakkı bile tanımadı. Doğum belgesi olmayan kişilerin sayısı arttı, yoksulluk ve kimlik belgesi eksikliği nedeniyle pek çok kişi evlerinden sürüldü. Tabii ki bu tabloda en çok darbe alan da kadınlar oldu.

ÖNEMLİ BİR DEĞİŞİMİN İŞARETİ

Jina İsyanı’yla Beluc kadınlara sesini yükseltme fırsatı oluştu. Belucilere, ‘katil’, ‘terörist’, ‘bölücü’ sıfatlarıyla diğer halklara tanıtan İran rejimi bu sefer halkların ortak ‘hayır’ sesiyle sarsıldı.

Özellikle yurtdışındaki aşırı sağ yani monarşistlerin sağ propagandayı yaymaya çalıştığı bir süreç oldu. ‘Toprak bütünlüğü’ tartışması ve bizlere dayatılan ‘bölücü’ sıfatı bu sefer muhalif görümlüğü sağ monarşistlerden geldi. Bu yüzden mücadelemiz sadece rejime karşı değil her cephede ırkçılığı, dinciliği, cinsiyetçiliği dayatan ideolojiye karşı mücadelemizi sürdürüyoruz.

Beluci kadınlar, Jina'nın hükümet cinayetinin yıldönümünün arifesinde, Hamaney'in Kanlı Cuma günü Zahedan'da öldürülenlerin aileleriyle yaptığı aldatıcı toplantı konusunda uyarıda bulunan ve protestoların İslam Cumhuriyeti devrilene kadar devam etmesi yönünde çağrıda bulunan aktif öznelerdir. Beluci kadınlar olarak, Jina'nın katledilmesinin yıldönümünü geride bırakırken direnişin kolektif sesini yükseltmeye kararlıyız. Bu süreç önemli bir değişime işaret ediyor.”

Fotoğraf: 1500tasvir

İlgili haberler
Mahsa Jina Amini anısına ve dünyada tüm kadınların...

İran'da ahlak polisi tarafından geçtiğimiz sene öldürülen Mahsa Amini'nin ölüm yıl dönümü için İran,...

Mahsa Amini için özgürlüğü örüyoruz

Mahsa Jina Amini için her yerde özgürlüğü örüyoruz...