Tabu kelimesi günümüzde belli bir fiille birlikte kullanılır çoğu zaman: Yıkmak. “Tabuları yıkalım!” Nedense, yüzyıllar boyunca korunmuş dokunulmaz tabular, özellikle 20.yüzyılda ‘yıkılası’ hale gelmişlerdir. Bu algının nerde, nasıl ve ne zaman ortaya çıktığını tam olarak bilemesek de, 20. yüzyılı şöyle bir gözden geçirdiğimizde en azından tabuları yıkma fikrinin toplumsal bir boyut kazandığı pek çok dönem olmuştur.
Peki ‘tabu’ nedir, nerden gelmiştir? Ve bu kör olasıcı, yıkılası tabular nerden çıkmıştır?
Kelimenin tarihsel kökenine baktığımızda, en azından Batı dillerine girişine ilişkin bir veri var elimizde. İngiliz araştırmacı(!) Kaptan James Cook, Avustralya’yı keşif gezisinde (1769) Polinezya bölgesindeki Tonga kabilesinde “tapu” olarak rastlıyor bu kelimeye. “Tabu”, “kapu” gibi farklı varyasyonları da mevcut diğer Polinez kültürlerinde. Cook, günlüklerine kaydettiğine göre, özellikle ebeveynler çocukları bir şey yemek istediklerinde, “Tabu” diyerek onları engelliyorlar. Yani kelime en genel anlamıyla “yasak” demek. Fakat bu yasak, önemli ölçüde ruhani bir inanca dayanan bir yasak. Örneğin kutsal sayılan bir hayvanın yenmesi gibi... Tabii ki her ruhani inanç gibi ahlaki ve toplumsal/kültürel unsurlar da barındırıyor içerisinde. Dolayısıyla kelime olarak “tabu” bu bölgede ortaya çıkmış olsa da bugün hemen her kültürde ve toplumda buna karşılık bir kelime ya da yaşam pratiği var. Kısacası toplumsal yasaklar evrenseldir, diyebiliriz. Hatta bugünün hukuk sisteminin temelini oluşturuyorlar desek abartmış olmayız herhalde. Çünkü yasaklar cezasız olmaz, bunu en iyi biz biliriz, değil mi hanımlar?
TABU, TABULARI, TABULARIMIZ... HEP KADINLARA MI!
Tabu kavramı ve tabular üzerine çalışan antropolog ve sosyologlar milattan önce 1000’li yıllara kadar dayandırıyorlar bu araştırmalarını. Mesela en eski tabulardan biri zina, yani evlilik dışı cinsel ilişki. Kimi toplumlarda sadece evli bir bireyin (kadın ve/veya erkeğin) aldatmasıyla sınırlı kalırken, kimi toplumlarda evlilik öncesi sevişme de tanıma dâhil edilmiş. Mesela, yaklaşık 2500-3000 yıl önce Antik Yunan ve Roma’da zina sadece evli kadınlara tabu imiş. Erkeklerin metres tutması ya da köle kadınlarla birlikte olması serbestmiş. Ya da aynı dönemde Çin’de her iki cinsiyet için de tabuymuş; erkekler hadım edilirken, kadınlar hapsediliyormuş. Mülkiyetine el koyma da başka bir ağır ceza. İslamiyet sonrası kültürlerde ise zinanın erkek için tanımı ve cezası biraz karışık. Kadın için oldukça net, tahmin edebilirsiniz ki. Hadislerde geçtiği düşünülen taşlama cezası bugün hâlâ Afganistan, İran, Nijerya ve Suudi Arabistan’da uygulanıyor. Ülkemizde yazılı olmayan kanunlara göre ölüm, yazılı kanunlarda boşanma, nafakadan ve çocuk velayetinden men edilme.
HAYATIMIZI CEHENNEME ÇEVİREN BİR BAŞKA TABU: BEKÂRET
Bizzat bedenimizde organik olarak taşıdığımız bir tabu. Temizliğimizin, “dokunulmamışlığımızın” yani “kirletilmemişliğimizin” yegâne sembolü. Erkeğimiz için sakladığımız kutsal hediye. Semavi dinlerden önce de bu sembolik anlamı taşıyor bekâret. Bugünü uzun uzun anlatmaya gerek yok. Bize ilginç gelecektir ki, genç bir kadının “bakire” olarak evlenmesinin yasak olduğu inançlar da var. Ama bu da iki temele dayanıyor. Örneğin Antik çağda Kıbrıs’ta kadınlar evlenmeden önce kendilerini tanrıların kutsallığına feda etmek için yabancı erkeklere sunmak zorundalarmış. Yani bir çeşit kurban, kan akıtma… (Tabii hızını alamayıp tanrılara doğrudan bakire kız kurban edenlere değinmiyoruz bile…) Ya da Sümer yazılarına dayandırılan bir hipoteze göre M.Ö. 21.yüzyılda Mezopotamya’da yaşayan bir toplumda kadın evlenmeden önce 7 gün boyunca kapısının önünde oturur ve bedenini erkeklere sunarmış. Bekâret bozma tabusunun ikinci nedeni ise ilk cinsel ilişkide kadının vücudundan gelen kanın “kirlilik” sembolü olması. Bu yüzden eşinden önce bu kiri temizleyecek profesyonel gezginler mevcutmuş; ki bu tabu günümüzde hâlâ devam etmekte.Peki sizin aklınıza tabu deyince ne geliyor?
İlgili haberler
Adalet tanrıçalarla tecelli etmez
Birçok yerde çıkar karşımıza, elinde terazisiyle adalet tanrıçası. Erkek üstünlüğünün kabul edildiği...
GÜNÜN TARİHİ: Haymarket direnişinin kadın yüzleri
İşçilerin birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ı 1 Mayıs yapan tarihteki kadın örgütçülerden,...
GÜNÜN FOTOĞRAFI: Omuz silkişini sevdiğim Lucie!
Bu fotoğraftaki karşılaşma oldukça etkileyici. Sol taraftaki siyah kıyafeti, gözlüğü ve traşlı kafas...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.