GÜNÜN BELGESELİ: Bu Şarkı Kimin?
“Bu Şarkı Kimin” Bulgaristan’dan Adela Peeva’nın senaryosunu yazdığı ve yönettiği bir belgesel. Balkan filmi olarak görülse de, aslında evrensel mesajıyla hepimizin şarkısı.

Adela’nın “bizi birleştirebilir” umuduyla, bir şarkının peşine düşmesinin hikayesi. Ben merkezciliğe, ırkçılığa, milliyetçiliğe, militarizme karşı, sanatsal bir manifesto adeta.

Adela İstanbul’da, Katibim şarkısını dinlerken, Yunanlı arkadaşı bu şarkının kendi ülkesine ait olduğunu iddia eder. Hararetli bir tartışmaya girerler. Çocukluğundan beri şarkıyı bir Bulgar şarkısı olarak bilen Adela, diğerlerinin, neden şarkının kendilerine ait olduğunu iddia ettiklerini öğrenmek ister.

Balkan müzik ustası Muammer Ketenci’yi ziyaret eder. Turizmin gelişmeye başladığı 40’lı, 50’li yıllarda, şarkının tıpkı şiş kebap ve Türk Lokumu gibi bir sembol haline geldiğini söyler. 60’larda şarkıyla ilgili bir film de yapıldığını öğrenen Adela, yönetmeni Ülkü Erakalın’ı görmeye gider. Sadık Şendil’in senaryosunu yazdığı filmi Zeki Müren’in yaptığını, filmin ve şarkının popüler olduğunu, gazete kupürleriyle gösterir filminde. Aynı şarkıyı, İstanbul’un fethi kutlamaları esnasında duyduğunda, “benim güzel şarkım, düşmanı korkutmaya yarayacak bir marşa dönüşmüştü” der, üzülür. Gösteri sırasında yapılan tezahürat, barda Yunanlı arkadaşının masaya vurup “Bu bir Yunan Şarkısı” diye bağırmasını hatırlatır ona.

Sonra, Midilli adasına gider, kahvede yaşlılarla konuşur, şarkıdan bölümler söylerler ona. ‘İçinde yüz altın olan kesemi kaybettim. Sonra onu çok tatlı bir kızın bulduğunu öğrendim.’ “Bu şarkı Yunan şarkısıdır” der oradakiler. Midilliye ait olduğunu söylerler. Yunan şarkıcısı Glikeria’nın konserinde, binlerce Yunanlı bu şarkıyı söyler ve dans ederler. “Çık dışarı denizin kızı, Benim parlayan yıldızım. Bana boynundaki beni ver.”

Daha sonra müzisyen Mihalis’le tanışır. Enstrüman çalmayı baba ve büyükbabalarından öğrenmiştir, sığınak olarak adlandırdığı atölyesinde, kemanla çalar şarkıyı. Adela, onun şarkıyla duygusal bir bağı olduğunu sezinler. Sohbet, Mihalis’in tüm zamanların en iyi kemancısı olarak gördüğü Paganini’ye kadar uzanır. Mihalis’in ısrarıyla, Solon’u dinlemek için meyhaneye giderler. Solon şarkıyı daha farklı söyler. “Atina’dan Pireye. İçinde yüz altın olan kesemi kaybettim. aman aman…Gecemi gündüze çevireceğim. Günlük ekmeğimden vazgeçeceğim. Tek başına sadece havayla besleneceğim.” Solon ve Mihalis’le vedalaşan Adela, şarkıyla ilgili bir şeyler öğrenebileceği her yere gitmek istediğini söyler ve yola çıkar.

Şimdi Arnavutluk’tadır, Enver Hoca döneminde, saldırıya karşı yaklaşık 750 bin beton sığınağın inşa edildiği ülkede. Elindeki küçük cihazdan melodisini dinlettiği kişilerden “Arnavutluk şarkısı, Korca’dan” cevabını alır. Şarkıyı sormak için, Korca’ya gitmeli ve Theresa Kreskova’yı bulmalıdır. Konuştuğu değişik kişiler hep aynı cevabı verirler. Yunan değil mi? Hayır hayır. Belki Sırplarındır? Hayır, Sırplar asla böyle bir şarkı yapamazlar. Neden? Sırpların gelenekleri yoktur, derler. Theresa’ya grup olarak müzik yaparken bulur. Şarkıyı çalar, söylerler. “Bahçende şakıyan bir kuş var / Sevgilin olan kız. / Fesleğenlere çiçek açtırmış.

…….Yolumun üzerinde küçük bir kız duruyor. Bana bakıyor, bana nereye gideceğimi göster.” Bu bir Türk şarkısı mı diye sorar müzisyenlere. Niye Türk de Arnavut değil? Belki Türkler bizden almıştır. Bizler en eski toplumlardan biriyiz. Theresa bu şarkıyı 20 yıldır söylüyor. Theresa, bu şarkıyı Tiran operasında söylediğini, hiç kayıt yapılmadığını, oysa sanatçılar için geride bir şey bırakmanın önemli olduğunu söyler. Onca da şarkı elbette Arnavutluk şarkısıdır, Korca’nındır. Konuşması devam eder: “ Arnavutlar, ölçünün ne olduğunu ve nasıl kullanılmaları gerektiğini bilirler. Acımızı, moral bozukluğu yerine güce çevirebildik. Biz Arnavutlar sağlam ruh ve karaktere sahip kişileriz”

SANA GÜL ŞURUBU VERECEĞİM
Adela sonra Saraybosna’ya gider içi sızlayarak. Savaş bitmiştir ama izleri her adımda görülebilir. Orada arkadaşı Ömer’i ziyaret eder. Akordeon sihirbazı der onun için. Benim sevgili Bulgar arkadaşım, benim Bosnalı güneş ışığım diyerek kucaklaşırlar. Aynı akşam konserde onun için çalar şarkıyı Ömer. Şarkının sözleri şöyledir:

“Bana bak, Anadolu kızı / Hz. Muhammed adına / Senin için bir aşk şarkısı söyleyeceğim. / Dertlerini yıkaman için sana gül şurubu vereceğim."

Ömer “Bu bir Bosna şarkısı. Çok güzel bir şarkı, tek söyleyeceğim bu” der ama devam eder: “ Herkes, Katolik, Ortodoks, Müslüman, hepimiz bu şarkıyı sevdik ve koruduk. Çünkü o çok güzel bir Bosna şarkısıdır. Doğu ile Batıyı bir araya getirir.” Savaş hakkında konuşur, yıkım görüntüleri ekrandadır. Konserde tanıştığı şarkıcı Emina Zecai kadın kadına sohbet etmek için davet eder Adela’yı. “Anadolu kızı şarkısı” için benim şarkım der. Sadece Bosna’nın şarkısıdır.

Bu sözleri hiç kimse söyleyemez. “Seni çiğ ile yıkayacağım çiçeğim. / Ve seni ipeğe dolayacağım, benim aşkım.” Eski fotoğraflara bakarlar sonra sohbet ederler. Savaştan nasılsa kurtulabilmiş ve bahçede cam muhafazaya alınmış bir piyano aracılığıyla tanıştığı koro yönetmeni Mehmet şarkıyı kendi korosunun da söylemesini ister. “Gözlerinde neden yaşlar var, diye soruyorsun kardeşim. / Beni dinle kendi hayatınla ilgili de düşün. / Minareden müezzinin sesini duyduğumuzda kalbimiz şöyle söyler: Allah büyüktür. O kurtarıcıdır.” Mehmet, şarkının dindar bir kadın tarafından yazılan dini bir kaside olduğunu, 30-40 yıl önce yazıldığını, ezgisinin aynı Anadolu kızı gibi çok zaman önce Türklerden geldiğini söyler. Savaşla ilgili şöyle der: “ Savaş olağanüstü bir durum. Biri bana saldırıp, inancımı, benim ve ailemin hayatını, onurunu tehdit ederse o zaman onu öldürebilirim.” Sonra, Adela’yı, üstünde şort tişörtüyle spor giyimli, orta yaşlı bir adamla, yeşil bir kapıdan bir mekana girerken görürüz. Önce izin ver üzerimi değişeyim deyip, dini elbiseleri geri dönerek, Adela’nın sorularını cevaplar. Bulundukları mekanla ilgili sorar önce Adela. Duvardaki büyük fotoğrafı sorar. Hz. Ali’dir. Hz.Muhammed’ in damadı. Kahvelerini içerken, şarkının Saraybosna kayıtlarını dinlerler. - Bunlar cihat şarkıları, islamı yayarken kullanıldılar. Savaş arasında söylenirdi. "Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur.” - Savaş önlenebilir miydi? - Hayır. Savaş olmalıydı. Bu Allahın lanetiydi. Çünkü Bosna, Mashall Tito ile lanetlenmişti. O Bosnalılara her şeyi verdi. Ama onlar şükretmediler. Bosna’da 750 bin karışık evlilik var. Katolik, Müslüman, Ortodoks aynı sülalede, bir evde. Bir çocuğun hangisi olduğunu nasıl anlayacaksınız? Dönüşte, arabayı kullanan şoför tarafından eleştirilir Adela. “ Buraya geldiğinizden beri, camilerden başka bir şeyi çekmediniz. Sanki burada yaşanan yerler, ya da tarihi yerler yokmuş gibi. O yüzden ben garipsedim.” Bunun üzerine, taş köprüler, nehir kenarında insanlar, tarihi kalıntılar gelir ekrana. “Biz tarihe fazla kafası meşgul kişileriz, bu bizim hatamız” der şoför.

BENİM CANIM PATSAM
İliya Peyovski ünlü bir Makedon besteci ve müzisyen, köpeği ile karşılar onu ve şaşırtır. Makedonya’da “Benim canım Drenovtsi’li Patsam” olarak söylenir. Annemin adı Pavlina, takma adı Patsa. Şakalaştığımda ona böyle hitap ederim.” Ve şarkının Makedon olması dışında her şeyi kabul ederim der. Makedon folklor müziğinde böyle bir ritmin olmadığını söyler. Adela, Drenovtsi’li Patsa isimli şarkıyı söyleyen Goga Zafirov’u bulmak için Üsküp’ten, Prilep’e yola çıkar.

Zafirov, Drenovtsi köyüyle ilgili otantik bir folklor şarkısı olduğunu söyler. Şarkıyı ilk kez Prilep Radyosunda seslendirdiğinde, Patsa’yı tanıyan bir adamın yanına gelerek, onun güzelliğini anlattığını aktarır. Şarkının daha önce yapılmış kaydı televizyondan dinlenir bu kez. “Benim canım Drenovtsi’ li Patsam benden uzağa gidecek misin? Senin iyiliğin için sahip olduğum her şeyi sattım.” Patsa üzerine konuşulur ve bu kez gezginimiz Patsa’nın peşine düşer ve köyüne gelir, ama bulamaz. Yalnız hatıraları kalmıştır. Makedonya’dan Sırbistan’daki Vranje’ye gelir. Burada, çingene kızı Koshtana’nın hikayesinin peşine düşer. Şarkılarıyla, 20. yüzyıl başlarında kasabanın çok sevilen Koshtana’nın en gözde şarkısıdır, aradığı şarkı. Bora Stankoviç, Koshtana’yı oyunuyla ölümsüzleştirmiş. 50’lerde bir de film çekilmiş onunla ilgili. Ekrana fotoğrafları gelir.

Köyüne gider sonra. “Çok güzel bir dansçıydı. Ama çok zaman önceydi. Artık yaşamıyor” der yolda karşılaştığı bir kadın. Köyde dolaşarak onu sorarken, yaşlı bir adam onun torunu olduğunu söyler. “ Çok güzel şarkı söylerdi. Eski bir ceketi vardı ve her zaman cebinde brandi şişesi olurdu. Misafirler geldiğinde bir yudum alır ve şarkı söylemeye başlardı.” Ekranda Koshtana’yı şarkıyı söylerken görürüz. “Çok güzel bir yüzün var kız, / Bundan haberin var mı? Haberim olsa da öpmene izin / verir miydim?” Bir başka torunu, Malika ile tanışır sonra. Aziz George gününe katılır Adela, çingene ruhunu anlamak için görmemiz gerekir der. Güneş doğarken genç kızların ırmakta yüzlerini yıkadığı festival birkaç gün sürer. O yıl, Aziz George günü, paskalya ile aynı güne rastlamıştır. Törende dini kıyafetler içinde gördüğümüz kişiyi, kitaplıklar önünde görürüz. “ Her şeyi çingeneleştirmeye çalışıyorlar. Bregoviç ve Kosturitka’nın filmlerinde yaptığı şey. Çünkü onlar Balkanlardaki delilikle, düşmanlıkla, kinle ve kardeşlikle başa çıkamamışlar. O yüzden de her şeyi çingeneleştirme yoluna gitmişler. Bilemiyorum.” Sonra şarkıyı onun korosundan dinleriz: “Çok güzel gür saçların var, kız, bunun farkında mısın? Farkında olsam, karıştırmana izin verir miydim? Adela, biraz mola verip Sırplarla vakit geçirmeye karar verdiğini söyler ve bir meyhanededir. Müzik eşliğinde oyun ve sohbetle neşeli bir ortamla karşılaşırız önce. Sonra masadaki erkeklerin konuşmalarını dinleriz.- Ben güzel olan her şeyi severim. Güzel bayanlar geçtiğinde hala istek duyuyorum. Ama alet gitti. (gülüşmeler) - İstek, mucizevi bir şey Gülüşmelerden cesaret alan ikinci adam aynı minvalde, seviyeyi daha da düşürerek sürdürür konuşmayı… Tekrar birincisi alır sözü, içinde kalça, göğüs, göbek deliği olan cümleler kurar. Ama bu keyif uzun sürmez. Adela, şöyle der onlara: “Bosnalıların söylediği bir şarkı çalacağım” “Hadi dinleyelim” der birisi buz gibi. “Gözlerinde neden yaşlar var diye soruyorsun kardeşim” Tüm salonun bakışlarından, şarkının bu yorumunu çalmanın hata olduğunu anlamıştım. Ama çok geçti, der Adela. Konuşmalar başlar, saldırgan bir edayla. - Bu hırsızlık! Bu bir hakaret. - Terbiyesizlik - Neden bu şarkıyla ilgileniyorsunuz? - Bu ilgi politik olabilir mi? Sanırım bu bir provakasyon. Birisi sahip çıkar sonunda. “Neden bu insanlardan şüphe ediyorsunuz? Onu rahat bırakın.” Meyhane aniden boşalırken, kapı önünde sataşmalar artarak sürer. - Bayan Adela kameraların ne işe yaradığını bilirim. Adela cevap verir. Tamam, alın o zaman. - Her şey bitti, perdeler düştü. Artık kim olduğunuzu biliyoruz. - Kimiz biz? - Kim olduğunuzu bilmiyoruz. Gerçekten kimsiniz siz? - Burada çekim yapmak için kimliğiniz ya da lisansınız var mı? Ve adamın teki kolunu da uzatarak “Sana bir vurursam, yere dümdüz uzanırsın” diye saldırır. Diğeri engel olur ve giderler. Neler oluyor burada diyerek gelen kişinin kim olduğunu, Adela’nın cevabından anlarız. “ Neden ne olduğunu görmek için burada değildiniz? Onlar sizin delirmiş insanlarınız! Tamam gidin başımdan.”

ŞARKININ BİZİ BİRLEŞTİRECEĞİNİ DÜŞÜNMÜŞTÜM
Evine, Bulgaristan’a geri döndüğünde, Sırbistan’daki olay benim için biraz fazlaydı der. Ailesinden hiç kimsenin hatırlamadığı ama kendisinin çocukluğundaki gibi hatırladığı şarkının peşine, bu sefer kendi ülkesinde düşer. Sleven’ e, silahtar Stoyan’a gider. O da onu şarkının söylendiği Petroya’da, Starandje bölgesine, Bulgarların 100 yıl önce, silahlarını Osmanlılara karşı doğrulttukları yere, kurtuluş şenliği zamanında götürür. Binlerce Bulgar, Osmanlıların kurallarına karşı gelen atalarının çabalarına saygı için tarihi Petrova’ da toplanmıştır.

Bir kır kahvesinde yine söze başlar Adela: “Ben bir şarkıyla ilgileniyorum” ve melodiyi mırıldanır, ve sorar. - Bu şarkıyı siz burada söyler misiniz? - Evet söylenir…O bir milli marş gibidir Strandje dağlarında. Bir masa etrafında hep birlikte şarkıyı söylemeye başlarlar. “Ay tertemiz gökyüzünde / balkan ormanlarında yükseliyor Köleler yeni bir kahramanlık şarkısı söylüyor Acele edelim gün doğmadan oraya varalım." Bu şarkının, Strandje ayaklanması sırasında, savaş marşı olduğunu söyler birisi. Masada konuşmalar devam etmektedir. Bir adam, yani erkekler erkektir. Hadi daha fazla at der içki şişesine uzanırken. Masadaki kadın da Bulgarlar her zaman Bulgar kaldılar, eskisi gibi sözlerini onurları gibi tutan Bulgarlar var der. Şenlikte, müzik eşliğinde son derece zarif oynayan orta yaşlı bir kadına müdahale eder bir adam. - Burada dansöz yok. Buradan hemen git. Burası kutsal bir yer. Kadın da cevap verir. “ Türkler bile özgür, isterlerse göbek dansı yaparlar” Yol kenarındaki motosikletli gençler sırayla müdahale ederler: - Çingeneler ile Türkler en kötü milletler. - Sadece gördüğümde bile tekmelemek istiyorum. - Eğer, Bulgar değilseler, bıçağı hak ederler. Biz Bulgarlar her zaman birbirimize destek oluruz. - Ay tertemiz şarkısının Türklere ait olduğu söyleniyor, biliyor musunuz? - Kim söylüyor bunu, size bunu kim söylediyse yalan. - Eğer şarkıcı Bulgar’sa, şarkı nasıl Türk olabilir? - Bu Strandje’nin milli marşı. - Şarkının Türk olduğunu söylerseniz, öldüresiye taşlanma riskine girersiniz. -Taşlarlar, gerçekten. Özellikle de bu bölgede. - Liderlerinin burada olmaması iyi bir tesadüf oldu. Akordeon çalan girer söze: - Bu şarkının Türk olduğunu söyleyeni meşe ağacında sallandıracağım.

Adela belgeselini şu sözlerle bitirir: “Beni asmaya karar verdikleri zaman, nasıl bir şarkının bu kadar nefrete neden olabileceğini düşündüm…Benim şarkım farkındalığın ötesinde değişiyordu. Kalabalığın içinde yalnız başıma kutlamaların bitmesini bekliyordum. Şarkıyı araştırmaya karar verdiğimde, bunun bizi birleştireceğini sanmıştım. Nefretin bu kadar kolay dışa vurulacağına asla inanmazdım”

Kaynak: Petrol-İş kadın dergisi

İlgili haberler
GÜNÜN BELGESELİ: Dünyayı Doğrultmak

Özlem Sarıyıldız’ın yönetmenliğini yaptığı ‘Dünyayı Doğrultmak’ belgeselinde Suriyeli kadınların yaş...

GÜNÜN BELGESELİ: Madımak: Carina'nın Günlüğü

23 yaşındaki Hollandalı Carina Cuanna, 2 Temmuz 1993’te Sivas’ta yaşanan katliamda hayatını kaybetti...

GÜNÜN BELGESELİ: Yuva

Birçok festivalden ödülle dönen Yuva belgeseli duymak, görmek istemediğimiz şeyleri yüzümüze vuruyor...