
Geçtiğimiz günlerde düzenlediğimiz “Tacize, mobbinge ve cezasızlık politikalarına karşı; şiddetsiz sanat alanlarını tartışmak için bir araya geliyoruz!” etkinliğinde, sanat alanındaki taciz ve mobbing karşısında kadınların deneyimlerini ve çözüm yollarını tartıştık. Güvencesizliğin ve cezasızlık politikalarının tacizi nasıl katmerlediğini konuşurken, şiddetsiz ve eşitlikçi sanat alanları için hangi adımları atmamız gerektiğini de değerlendirdik. İşte tartışmamızdan kimi notlar…
Sanat alanında üretim ilişkileri çoğunlukla usta–çırak modeli, oyuncu–yönetmen ya da öğrenci–hoca hiyerarşisi üzerine kurulur. Sanat eseri hiçbir zaman yalnızca bireysel bir dehanın ürünü değildir; farklı aktörlerin bir araya geldiği örgütlü ama çoğu zaman hiyerarşik bir üretim sürecinin sonucudur. Tarihsel olarak lonca sistemi ya da atölye pratiğinde görülen bu ilişkiler, modern sanat pratiklerinde de sürmekte ve güç asimetrilerini yeniden üretmektedir. Özellikle güvencesiz çalışma koşullarıyla birleştiğinde, taciz ve mobbing karşısında direnç göstermek neredeyse imkânsız hale gelir. Bu nedenle bireysel ifşalar çoğu zaman ilk ve en görünür direniş yöntemi olarak ortaya çıkar; çünkü kurumsal mekanizmaların yokluğu ve hiyerarşik baskı, kolektif tepkinin önünü tıkar. İfşa hem sessizliği kırmanın hem de örgütlü mücadelenin kıvılcımını yakmanın yolu olur.
Bugün tacizi tartışırken, onu sanat alanındaki güvencesiz çalışma rejiminin bir sonucu olarak görmek gerekiyor. Proje bazlı işler, günübirlik sözleşmeler, düşük ücretler ve yoğun rekabet koşulları sanatçıları ve kültür emekçilerini sessizliğe mahkûm ediyor. Bir sanatçı, set işçisi ya da konservatuvar öğrencisi tacizi ifşa ettiğinde yalnızca faille değil; işsiz kalma, bir daha işe çağrılmama, kara listeye alınma ya da dersten geçememe gibi korkularla da yüzleşiyor. Böylece güvencesizlik, tacizi yalnızca kolaylaştırmakla kalmıyor; onu katmerliyor. Fail, arkasına hem işverenin hem de devletin cezasızlık politikasını alarak rahatça hareket edebiliyor. Bu tablo, tacizin bireysel değil sistemsel bir sorun olduğunu açıkça gösteriyor.
Etkinlikte vurguladığımız üzere, sistematik bir sorunun karşısına ancak sistematik ve örgütlü bir yapı ile çıkılabilir. Tiyatro sahnesinde yaşanan taciz karşısında yalnızca bireysel tepki değil, işverenin ve kurumların sorumluluğunu hatırlatan; oyuncuların güvencesiz bırakıldığı durumlarda sendikaları da sürece dahil eden bir örgütlenme biçiminin gerekliliğini tartıştık. Kadın mücadelesinin tarihsel deneyimleri de bize gösteriyor ki yöntemler ve etkileri dönemin politik koşullarıyla doğrudan bağlantılıdır. Bugün ifşa, sosyal medyanın sağladığı görünürlükle öne çıkan bir araç haline gelmiş durumda. Ancak biz, ifşanın ülke genelinde örgütlü bir mücadeleye dönüşmediği koşullarda tek başına kalıcı bir çözüm üretmekte zorlandığını görüyoruz. Bu yüzden ifşanın açtığı görünürlüğü, örgütlü, kapsayıcı ve sürdürülebilir mücadele yöntemleriyle birleştirmek; kadın ve LGBTİ mücadelesinin etkisini artırmanın anahtarıdır.
Taleplerimiz var!
Sanat Fabrika’dan sanatçı kadınların talepleri
• Sanat alanındaki taciz ve mobbing vakalarının üstü kapatılmamalı, failler korunmamalı.
• Kadın sanatçılar arasında taciz karşısında yalnız bırakmayan somut dayanışma ve hukuki destek ağları örgütlenmeli.
• Tacizi kolaylaştıran güvencesiz iş rejimi son bulmalı.
• Kadınların işten atılma, kara listeye alınma korkusu ortadan kaldırılmalı; sektör içerisindeki iş istihdamı artırılmalı.
• Sigortasız çalıştığı için sendikal haklardan yararlanamayan bağımsız sanatçı kadınların bir araya gelebileceği platformlar oluşturulmalı.
• Sanatçı sendikalarında ve meslek birliklerinde kadın komisyonları güçlendirilmeli; yoksa kurulmalı.
• Tiyatro, sinema setleri, opera, bale ve konservatuvarlarda sahne ve prova süreçlerinde, özellikle bedensel temas içeren sahnelerde bağımsız bir güvenlik sorumlusu (intimacy coordinator) bulunmalı.
Taciz ve mobbingin gölgesinde üretilen hiçbir sanat gerçek anlamda özgür olamaz. Bizler, emeğini sahneye, atölyeye, setlere taşıyan kadınlar olarak, sanatın geleceğini cezasızlık ve güvencesizlik üzerine kurmaya izin vermeyeceğiz.
Sanatı özgürleştirmek, kadınların sesini büyütmek ve dayanışmayı örgütlemek için çağrımız nettir: Sanat Fabrika’da mücadeleyi büyütelim, koşulları değiştirmek mücadele ile mümkün!
İlgili haberler
Mutlu olmakta inat etmek; tiyatro sahnesinde ısrar...
İlayda Abay’ın yazdığı, Cansu Ekici’nin yönettiği, Emre Bilgiç’in dramaturjisini yaptığı tek kişilik...
Balerinler estetik kaygılarla sağlığından oluyor
'Konservatuvara adımınızı attığınız anda karşınıza çıkan tartı, size bir okul serüveni boyunca eşlik...
Fransa’da en güzel grev: Balerinler opera önünde K...
Fransa’da devam eden süresiz greve katılan Paris Operası balerinleri opera binası önünde ‘Kuğu Gölü’...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.